Back to Main Page

Back to Main PageSon SayıÖnceki SayılarEditörlerİletişim



Editör

Osman Ürper



Yayın Kurulu

Şeyda Aytem
Ayşegül Çakır



ADANET Fotoğraf Editörü

Uğur OKÇU



E-Mail Fotografya

afp@ada.com.tr


Sayı 2

FOTOĞRAFI İZLEMEK VE HISSETMEK

Fotograf elestirmek mi? izlemek mi? okumak mi? hissetmek mi?

Fotograf ile ilgili olarak en çok söz edilen (sikayet edilen) konularin basinda; sergilerde, gösterilerde ve yarismalarda fotograf düzeyinin düsüklügü, fotograf degerlendirme-elestirme yapilmamasi (elestirmen eksikligi), fotograf hakkinda yazilmamasi gelmektedir. Yanlis anlamayin, bunlar hakkinda herkes bilgi sahibi, herkes konusuyor da, bu konuda yazilmamasi üzerinde duruluyor. ( Içimdeki ses; "Yazilanlari çok okuyoruz da, yenilerini, baska yazilari istiyoruz. Ne kadar okumaya, ögrenmeye açiz!" diyor. Her neyse, o sese bos verelim simdi...)

Peki ama, neden yazilmiyor sahi?...

Bizler, ( amatör fotografçilar-bazilarimiz fotograf sanatçisi) çogumuz sanati da, fotografi da okullarda ögrenmedik. Alayli oldugumuz da söylenemez. Önce kulaktan duyma bilgilerle, karanlikta el yordamiyla ögrenmeye basladik. Sansli olanlarimizin yoluna, bildiklerini saklamayan-paylasan, ak sakalli üstadlar çikti. Bir süre onlarin pesinden gittik. Sonra baska baska isiklar gördük. Bazilarini izledik, bazilarini yerden yere vurduk. Ama bilgi torbamiz da yavastan yavastan agirlasmaya basladi. Bu arada, bildiklerimiz, bilmediklerimizle kavgaya tutustu. Bazilarimizin bu kavgasindan fotograflar döküldü. Beyinlerde ve yüreklerde iz birakan fotograflar. Bazilarimiz kayboldu gitti, karanlik tünellerin içinde kendi kavgasi ile basbasa. Bazilarimiz hâlâ gördügü isiklarin pesinde kosturup duruyor ve bilgi torbasini doldurdukça dolduruyor. Bazilarimiz kör oldugu için ne isik görüyor ne de bilgi torbasinin agirligi altinda kivraniyor. En rahat ve mutlu olanlarimiz da onlar galiba. Onlar hep konusur. Kendileri ile kavgalari olmadigi için baskalari ile savasirlar. Ve onlar sanatçidirlar!...

Ama biliyor musunuz? Zaman, insanlari bir kalbur gibi salliyor ve ürettikleri ile sunduklari ile yerli yerine oturtuyor.

Bilgiyi, böyle el yordamiyla ögrenmenin çok hos bir yani var. Istiyorsan ögreniyorsun. Istiyorsan kullaniyorsun. Ve zor ögrendigin için de kiymetli oluyor tabi ki. Degerini biliyorsun. Ancak, çok aci yanlari da var. O kadar kiymetli oluyor ki, paylasamiyorsun. Ya da, bir türlü dogru bildigine inanamiyorsun ve korkudan paylasamiyorsun. Biri çikar da, "dogrusu su" deyiverirse diye ödün patliyor, susuyorsun. Benim gibi, böyle korkan çok vardir saniyorum aramizda.

Ögrenmek yetmiyor. Ögrendiklerinin saglamasini yapmak da gerekiyor. Okulda ögrenseydik, belki daha kolay olacakti. Ögretmenler böyle dedi diyecektik. Kitaplar öyle söylüyor diyecektik. Kaynak gösterecektik ve bildigimizin dogru olduguna inandigimiz için, gögsümüzü gere gere paylasacaktik ögrendiklerimizi. Ama bizler, karanlik odalarin içinde ögrendik. Saglamasini yapamadigimiz, tartisamadigimiz bilgilerden emin olamadik. Ve sustuk. Oysa yazsaydik, paylassaydik, küçük odalarda kendi kendimize konusmakla kalmasaydik, ölçebilirdik ögrendiklerimizin dogrulugunu...

Bunu ben yeni ögrendim. Ama hâlâ korkuyorum. Bilmediklerimden, az bildiklerimden korkuyorum. Birinin çikip da, "o yanlis" demesinden korkuyorum. Bilgi de bilgisizlik de korkutuyor insani galiba...

Fakat, korkmadigim bir sey kesfettim. DUYGULARIM.... Hislerimden korkmamayi, onlara güvenmeyi ögrendim belki de...

Iste, fotograf elestirisinin ne demek oldugunu da, bu kesiften sonra ögrendim. Bir fotografa, iyi ya da kötü diyebilmek için önce bildiklerinden emin olmak gerekiyordu. Ama bir fotografi "sevdim" diyebilmek için duyularin yetiyor. Oh be... Bir fotografi yargilamadan hakkinda konusabilmek ne kadar da güzelmis.

Böylece basladim, beni etkileyen bir fotografçinin albümünde yer alan fotograflarini tek tek izlemeye. Ne hissettiysem, neden öyle hissettiysem yazdim. Fotograflari baskalarina da gösterdim ve onlarin söylediklerini de yazdim. Bu duygular, düsüncelerimi olusturdu. Düsüncelerimi de yazdim. Simdi, yazdiklarimi sunmaya gelmisti sira. Oda ne? Bir hata yapmisim. Türkiye'de fotografta söz sahibi (30 yildir fotografla ugrasan) bir üstadin yapitlari hakkinda yazmak benim ne haddime! Baska birini seçseydim olmaz miydi sanki. Yine korktum. Yil 1990. Yazdiklarimi kim yayinlardi ki zaten...

Bugün 1997, kasim ayi. Artik korkmuyorum. Ben böyle hissettim ve düsündüm. Farkli düsünenler de olabilir, onlar da yazsin. Zaman, zaten herkesi yerli yerine oturtacak. Ancak bu sefer, fotograflar hakkinda yazayim diye baslamadim. Fotograflardan etkilendim ve bunlari yazmaliyim diye basladim. Duygularimizi, düsüncelerimizi ve de bildiklerimizi paylasalim; böylece, ögrendiklerimizin saglamasini yapalim, tartisalim, çogalalim diye de sizlere sunuyorum.

Hadi... Herkes kendini etkileyen fotograflari, yüregiyle ve beyniyle bir daha izlesin. Ne hissettiyse ve düsündüyse de yazsin. Belki böylece fotograf düzeyinin yükselmesine de bir parça katkimiz olur.

Bu arada, bugüne kadar, fotograf ve fotograf elestirisi ile ilgili yazanlara tesekkür ederiz. Onlardan çok sey ögrendik...


Hafize KAYNARCA