Editör

Bülent Irkkan

Yayın Kurulu

Leyla Benli
Elif İnan
Nejat Kutup
E.Kemal Mert
Doğanay Sevindik
Aylin Yılmazbayhan






Fotografya Yayın Kurulu
adına İmtiyaz Sahibi
Ş. Uğur Okçu


E-Mail Fotografya
fotografya@ada.net.tr

Yayınlanmasını İstediğiniz
Fotoğraf Haberleri İçin

fotografya@fotografya.gen.tr

ADANET Fotoğraf Editörü

Ş. Uğur OKÇU
 
ara


Özbetimleme ışıkçiz anlamlandırma sergisi Kapı Önü Karma Sergi
Ş.Uğur Okçu

Işıklaçizenlere yönelik bir sokak sergisi. Işıkçizler özbetimleme. Anlamlandırmalar, özbetimleme anlamlandırmaları, ışıklaçizeni tanıyan bir erkek ışıklaçizen ve bir de kadın ışıkçiz yorumcusu tarafından yapıldı. Sergi ışıklaçizene yönelik olduğu için en çok ışıklaçizenin bulunduğu noktada açıldı. Bir ışıkçiz derneğinin kapısı. Işıkçizle ilgisi olanların en çok kullandıkları kapı. Zili çalan herkes kesinlikle ışıkçizlere ve anlamlandırmalara bakmak zorunda. Kapıda bekleme süresi okumaya son derece uygun. Hem ışıkçizlerin tüketimi kolay, hem de anlamlandırmaların.
Diğer bir yönü de ışıkçiz dilini zenginleştirmeye yönelik. Birbirine benzer anlatım ve sunumlardan farklı bir yaklaşımla, yeni anlatımların bu dile kazandırılması ve dilin gelişimine katkı sağlaması düşüncesiyle bir ışıkçiz derneğinin kapısı, ışıkçizler ve onların anlamlandırılmalarıyla çalınıyor.
Işıkçizler ve anlamlandırmaların sergilenme süresi yok. Tüketilmeleri için süre konmamış. Bir gün ya da beş gün ya da otuzbeş gün. Şu günden bu güne açık tutulması gerekmiyor. Sergi davetiyesi de yok. Sergi nasılsa bir ışıkçiz dernek kapısında duruyor. Açılış günü aniden seçilmiş. Sergileme yer sorunu da yok. Çünkü daha önce benzeri olmadığı için sergi açma listesi de yok. Derneğe çok gelip gidenler için ışıkçizlerin tüketilmeleri ve sonrasında bu kişileri sıkmaları sorunu var. Bu kişiler sürekli aynı kapıdan geçerken gördükleri bu ışıkçizleri ve anlamlandırmaları sıkılmadan ne kadar süre izleyebilirler? Belki sonsuza dek, belki de sadece bir kez. İşte ışıkçizin tüketilme sorunsalındaki sayaç böyle bir şey olsa gerek. Sergi çok kısa sürelerde de kaldırılabilir, çok uzun sürelerde kalabilir. Demek ki tüketilmesi de tartışma konusu.
İnsanlar önce ışıkçizlere bakacaklar, sonra anlamlandırmalara yönlenecekler ve yeniden ışıkçizlere bakmak isteyecekler. Sonra yeniden anlamlandırmaları okuyup, düşünecek ve yeniden bakacaklar ışıkçizlere. Bir sergi açılışında çok az insan ışıkçizlere bakıp, üzerinde düşünür. Sonrasında ise sergi, açılış günü gördüğü ilgiden daha az ilgi görmeye başlar. Oysa, o kapıdan geçen ve sergiyi ilk kez gören her ışıklaçizen için bir sergi açılışı vardır. Sergi orada kaldığı sürece ona bakan her yeni insanla yeni bir açılış yaşar.

Bu sergide hem ışıkçizler, hem de bir özbetimleme sergisi olduğu için, ışıklaçizenin dünyaya bakış açısı anlamlandırıldı. Sadece iki fotoğraf var bu sergide. Hem biçimsel, hem de içerik olarak birbirinden tamamen farklı, ama çekene ait olduğu için ortak yönleri de olan iki ışıkçiz. Kontrast yaklaşımlı. Çekeni anlamlandıranlar da farklı. Işıkçiz dünyasının içinde olan ama ışıkla çizmeyen bir kadınla, yine ışıkçiz dünyasından, ışıklaçizen, yazabilen, yorumlayan, öğreten bir ışıklaçizen erkek. Onların dünyaya bakışları da birbirlerinden çok farklı. Ortak yanları özbetimlemeleri ve ışıklaçizeni çok iyi tanımaları. Bu durumda özbetimleme ışıkçizlerini hazırlayan ışıklaçizen sadece ışıkçizlerden sorumlu, oysa anlamlandırma yazılarını yazanlar hem ışıkçizlerden hem de anlamlandırmalardan sorumlu. Sergi yükleri çok daha ağır. Farklı bir sergi. Sergi ama sergiden başka birşey, ışıkçizleri anlamlandıranların da sergilendiği, kendilerini ortaya koydukları bir türev sergi.
Işıkçizde yapılmamış birşey kalmadı safsatasını söyleyen tembellere şunu anımsatmak çok yerinde olacak. Işıkçiz dünyası Gökhan Bulut' un beyaz ışıkçizlerinde olan perdeyi yırtamıyor. Bu bütün dünyada böyle. Hiç değişmedi. O perdenin arkasında kalan duvarlar içinde kafalarını bir duvardan diğer duvara tos vurarak kırmak için uğraşıp duruyorlar. Oysa sadece ışıkçiz özdeşi farklı şeyler, daha değişik ışıkçiz türevleri üretmekten başka çıkış yolları yok. O perde asla yırtılmıyor. Lastik gibi uzuyor, uzuyor, geriliyor ama kesinlikle yırtılmıyor. Çünkü içerideki dünya, bıçak denen nesneyi tanımıyor ya da perdeyi gerdiği yerde tutacak bir yapıya sahip değil.
Bu perdenin yırtılması için ne gerekiyor diye sorarsanız size verecek yanıtım yok. Sadece unutulmaması gereken bazı ekler var. Bu perdeyi yırtmaya çalışan, doğadan farklı bir renk olan siyah ve beyazı kullandıkları için kendinden soyut siyah-beyazcılar, reciprocity failure, infrared, kaydırılmış ufuk, rastgele kullanılan objektif açısı, iki filitre arasına konan hareketli renkli sıvılar, su filitresi, photoshop, X-ray, micro dalga, buzlanma, negatif parçalama ya da çizme yöntemleri, gelişim halindeki polaroid' e müdahale, ışıkçiz üzerine resim yapma, negatif ısıtma, negatif kaynatma, push process ya da pull process, tilt ve shift yöntemleri, yeniden ve farklı pin-hole ve de pek çok, sürüyle, farklı, başka başka diğerleri. Ama dikkat edin hepsi ışıkçizer için üretici firmaların kodlaması ile üretilmiş aynı kodlu filmi kullanıyor. Demek ki öncelikli olarak yaptığımız tek şey var. Bizi esir olarak ellerinde tutan üretici firmaların kendi kodları ile çizdiği sınırlar içinde türevin türevini alarak, ışıkçiz adına farklı birşeylere ulaşmak için yırtınıp durmak. Neden? Üretici firmaların kodlarını değiştirmek, ışıkçiz düşüncesine ters mi gelir acaba? Yoksa bunu düşünebilmek çok mu zor? İşte yırtılamayan perdenin, inadına lastik gibi uzayıp giden perdenin esrarının ilk şifresi burada yatıyor. İkincisi ise ışıkla çizdiği her ne olursa olsun tek yapamama çaresizliği. Ya diğeri ve de diğerleri. Kafası, kafa yapısının fotoğrafının aslında bir ışıkla çizim ve ışıkla yazmak olduğunu anlayamayan, sadece ona gösterilen kurallara uyarak fotokopi gibi üretmenin çaresizligini yaşayan biri ve diğerleri.
Doğal olarak bunlar benim sınırlı dünyamın sınırlı yaklaşımları. O sergide çevremdeki perdeyi yırtmak için destek aldığımı sadece bana anlamlandırma yapanlar görecek. O perdeyi belki gene yırtamayacağım, gene kodlamaların türevinin türevini kullanmaya çalışacağım. Ama ittiğim yerden geri gelmeyecek o perde. Bundan sonra ufak dokunuşlar bile rahatsız edecek perdenin elastiki yapısını. Küçücük dünyamda imgeleyebildiğim bu küçücük yaklaşımlarımla sadece bugün için böyle düşünüyorum. Bir saat, bir gün ya da belirsiz bir süreç sonra belki de bunu da yanlış olarak duyumsayacağım.
Doğru doğrudur. Doğruyu yapmak iyidir ama benim yaptığım yanlışsa, yanlış yapacağım şimdi. Doğru kime göre doğrudur ve yanlış yapmak insana başka bir şey öğretir belki de. Farklı bakış açısı. Yanlış da olsa. Belki de perde doğruya göre düzenlenmiştir, ne dersiniz?
Ş. Uğur OKÇU Özbetimlemenin ışıkla çizilmesi-(Işıklaçizen) ve Sergi Küratörü,
Gökhan BULUT Anlamlandırma-erkek
Leyla BENLİ Anlamlandırma-kadın
Gülçin TELLİOĞLU Küratör Yardım
Haldun KAHYAOĞLU Şiir betimleme

Ş. Uğur OKÇU
15.01.2004
Khostov/Tacikistan




Ziyaretçi Sayısı:1001315
 
   
 
   
 

Barındırma: AdaNET

 

Copyright and "Fair Use" Information

Dergimiz ticari bir kuruluş olmayıp amatör bir yayındır. Fotoğrafçıları ve dünyada yapılan fotoğraf çalışmalarını tanıtmak amacıyla bilgi ve haber yayınları yapmaktadır.
Bir kolektif anlayışıyla çalıştığı için makalelerde yer alan fotoğraflar ve alıntıların sorumluluğu makalenin yazarına, fotoğrafçısına aittir.
Dergide yer alan içeriklerden ve ihlallerden derginin herhangi bir sorumluluğu yoktur.

Fotoğrafya'da yayınlanan yazıların, fotoğrafların ve kısa filmlerin sorumluluğu
yazarlarına/fotoğrafçılarına/sanatçılarına/film yönetmenlerine aittir.

Dergimiz fotoğrafla ilgili gelişmeleri duyurmak amacıyla çalışmaktadır. Ek olarak, ülkemizde yeterince tanınmayan yabancı fotoğrafçılar ve fotoğraflarıyla ilgili bilgi de aktarmaktadır. Makalelerde yer alan fotoğraflar HABER amaçlı kullanılmaktadır.

AdaNET Ana Sayfa X-Hall Instagram