| BİR GÜN BATIMI ÖYKÜSÜ...
Yıllardır fotoğrafla uğraşıyorum ama gezerken pek fotoğraf çekemiyorum. Gezmeyi de fotoğraf çekmeyi de çok sevmeme karşın sanırım ikisini bir arada beceremiyorum. Aslına bakarsanız; tanımadığım, bilmediğim yerlerin fotoğrafını çekmeyi başaramıyorum galiba. Biraz tanıyıp, uyum sağlayınca fotoğraf çekebiliyorum. Bundan dolayı da gezilerden fotoğraf anlamında genellikle elim boş döndüm. Ben de gezilerden fotoğraf beklemeyip, farklı yerler görmenin keyfini sürdüm. Fotoğraf çekeceksem de tekrar gittim aynı yerlere.
İşte bu fotoğraflarıda tekrar gittiğim Baselde çektim. Bir öğleden sonra arkadaşım beni bu tepeye götürdü. Vardığımızda güneş henüz batmamıştı ama bulutların ardındaydı. Yine de ışık ve manzara çok güzeldi. Hava soğuktu ve rüzgar vardı. Tepede birbirine sarılmış bir çiftten başka kimse yoktu. Kısa bir gezinti yapıp manzarayı seyrederek fotoğraf çektikten sonra restauranta girdim. İçerisi kalabalıktı. Cam kenarına oturup ışığın tadını çıkarmaya başladık. Manzaradan benim kadar etkilenen arkadaşım siyah beyaz fotoğraf çektiğim için beni eleştirdi. Ona göre bu kadar güzel bir görüntü ancak renkli fotoğrafta belli olabilirdi. Bende ona bu manzaranın renkli kartpostallarının olduğunu isterse alabileceğini söyledim.
Yemeklerimiz henüz gelmişti ki, dışardaki ışık birden değişti. Az öncekinden daha büyüleyici bir manzara çıktı ortaya. Bulutların arasında gizlenen güneş, batmadan önce yeniden görünmeye karar vermişti. Atmosfer, güneşi saklamayı başaramayan butlara kızmış olmalı ki, sis oluşturmuştu. Ancak ne sis ne de bulutlar güneşe engel olamamıştı. Işık ve manzara gerçekten olağanüstüydü. Fotoğraf makinemi alıp hemen dışarı çıktım. Bu güzellik yalnızca beni büyülememişti. İçerideki herkes tepedeydi ve gün batımını izliyordu.
Rüyada gibiydim. Fotoğraf mı çekeyim manzarayı mı seyredeyim bilemedim. Bir deklanşöre basıp bir manzaraya bakıp durdum. Sarmaş dolaş gün batımını izleyen çiftin hala aynı yerde durduğunu fark ettim. İçimden biraz da kıskançlıkla "bunlar dakikalardır böyle mi duruyor? herhalde soğuktan dondular kıpırdayamadıkları için gidemiyorlar" dedim. İşaretleşerek izinlerini aldım ve fotoğraflarını çekmeye başladım. Daha sonra kendimi; manzarayı unutmuş, sadece fotoğraf çeker bir halde buldum. Artık güneş gitmişti. Her yer sis, bulut ve karanlıkla kaplanıyordu. Soğuktan büzüşmüş bir halde son ışık kırıntılarını da yakalamaya çalışıyordum. Nihayet kendime gelerek içeri girmeyi düşünebildiğimde, kapıdan tekrar tepeye baktım, hala ordaydılar. Hafiften başlayan yağmura, sert rüzgara, soğuğa ve karanlığa rağmen onlar hala sımsıkı sarılmış duruyorlardı. Son bir fotoğraf daha çektim ve içeri girdim...
Hafize KAYNARCA
İsviçre/Gempen -Ekim-2002 | |