Çerkes Karadağ • Birçok fotoğrafın görsel etkisi, bize göründüğü kadar mantıksal değildir. Fotoğraf, görmeyi bize kendi teknik ve optik katkılarıyla ulaştırır. Ve görünen hiçbir şey, bu katkılar olmaksızın fotoğraf görüntüsüne dönüşemez. Göze görünen şeyler, ancak görmenin kendi mantığı için de gerçektir. Görme, gerçek yaşamda hiçbir anormalliği olmayan doğal alışkanlıklarımızın kendiliğindenci bir sonucudur. Kavrama ve algılama yeteneklerimiz, hiçbir zaman görme ile sonuçlanmaz, tam aksine daha iyi kavramak veya algılamak için görmeyle işe başlamak gerekir. Özellikle merceklerin yarattığı optik dönüşümler, görmeyi mantıksal sorgulamalara açık tutarak, aslında göze görünenlerin fotoğraftan ne kadar farklı şeyler olduğunu ortaya koymuştur. Fotoğrafın başarısını sadece teknik yetkinliği açısından görmek, onun sanatsal ve açıklayıcı niteliklerini göz ardı etmektir. Teknik yoldan yaratılmış başarı, bir yapıta yalnız başına bir değer katmaz. çünkü hiçbir yapıt sadece teknikten ibaret değildir. Eğer fotoğraflarda tekniğin başlı başına bir rolü olsaydı, herhalde kamera üreten optik ve mekanik mühendislerinin tümü büyük sanatçı sayılırlardı. • Tekniği kullanmak, sıradan fotoğrafçıların işidir. Tekniğe hakim olmak ve onu geliştirmek ise yetişmiş beynin işidir. • Fotoğrafın sanat olmasında, teknik mi, yoksa yaratıcılık mı daha önde gelir? Bir yapıtın başarısında birincil koşul acaba bunlardan hangisi olmalıdır? Başlangıçtan bugüne süreklilik gösteren teknik gelişmelerin ışığında fotoğraf olgusuna baktığımızda, yapılan şeylerin ve ortaya konulan tekniklerin de sürekli olarak aşıldığı görülecektir. Büyük sanat yapıtlarının her çağda aynı ölçüde beğeni kazandıklarını unutmamak gerekir. Elbette tüm sanatlar için ve özellikle resim ve müzik için geçerli olan estetik ölçütler, fotoğraf sanatı için de geçerlidir. O halde, teknik gelişmeler nasıl bir seyir izlerse izlesin, sanatın özgün dili, tekniği de aşan bir yetkinliğe her zaman kapı aralamıştır. Fotoğrafçı, yalnızca yaşadığımız dış dünyayı keşfetmekle yetinmemiş, aynı zamanda optik teknolojisinin gelişmesiyle birlikte mikroorganizmalar evrenine de el atmaya başlamıştır Fotoğraf, var olanların veya bize görünenlerin yanı sıra, hiç görünmeyen gerçeklikleri de yansıtır. Çünkü o, artık göze görünmeyen gerçeklikleri göstermeye olanak sağlayan yeni tekniklere sahiptir. Özellikle tıp dünyası buna iyi bir örnek oluşturur. Gerçeğe yakınlığı bile tartışmalı olan birçok imgenin, günümüz fotoğraf teknikleri sayesinde gerçekmiş gibi sunulmalarına çok zaman tanık oluruz. Hiç olmayan veya yeni baştan oluşturulan ya da bize gerçeği anımsatan görüntülerin, yaratılma amaçlarına etik olarak karşı çıksak bile, fotoğraf teknikleri, bu tarz kurmaca görüntülerin tasarlanmasını olanaklı hale getirmiştir. Ayrıca fotoğrafın doğasının bunları gerçekleştirmeye çok elverişli olduğunu da söylemeden geçemeyiz. • Her fotoğraf, aynı zamanda karşılaşılan tüm güçlükleri de sergiler. • Teknik, fotoğrafın özdeş kopyalarını yaratır. Fakat onları yaratan imgesel ve ruhsal şekillenmelere hiçbir katkıda bulunmaz. Fotoğrafta başvurulan her teknik, fotoğrafçının bir tutumunu ölçü alır. Doğanın ve yaşamın nasıl bir görsellikle yansıtılacağını da bu tutum ortaya koyar. Fotoğrafçı her zaman doğayla hesaplaşma içine girmek ve ondan bir şeyler aktarmak için bir tavır takınır. Nesnelerin tanımlanmasına ve onların duruşuna sanatsal söylemle karşılık vererek bu tavrını ortaya koyar. Fotoğraf tekniği, her fotoğrafçının neler başarabileceğine ilişkin ipuçları vermekle beraber, yine de her teknik, ancak bir görüşün katkısı ve yönlendirmesiyle bir görüntüde yaşam bulur. Teknik oyunlara başvurarak fotoğrafı içinden çıkılmaz bulmacalara dönüştürenler, sonuç itibarıyla tekniğin esiri olmuş fotoğrafçılardır. Her ne kadar sanatta değişim yaratma yolu gibi sunulsa da, teknik, ne yazık ki meraklı büyük bir kesim amatörün başvurduğu bir gösteriş yolu olmaktan öteye gidememiştir. Başka bir çerçeveden bakıldığında, her değişim aynı zamanda bir ilerleme sayılmaktadır. Değişim ve dönüşüm, fotoğraf yaratıcılığının kendi doğasının gereğidir. Bu nedenle her değişimin, sanatı bir şov haline getirmek yerine, onun dinamiklerini daha da güçlendirme amacını öne çıkarması gerekir. Fotoğrafın tekniği konusundaki baş döndürücü gelişmeler, ne yazık ki fotoğrafı daha iyi noktaya taşımayı başaramamıştır .Çünkü fotoğraf, karmaşık teknik oyunlardan daha çok, fotoğrafta varlık kazanan sezgilerin ve öngörülerin sanatsal dille yorumlanmasının sonucudur. Kaldı ki teknik tüm gelişmeler, yüzyılımızın doğal seyri içinde, olması gereken şekilde zaten ilerleme kaydetmektedir. Kameranın fotoğraftaki belirleyici rolü, her zaman teknik yeteneğine bağlı gibi gösterilmiştir. Teknik, her ne kadar kameranın becerileri arasında sayılıyorsa da, asıl o, fotoğrafçı eliyle ve onun tarafından geçerli değer haline getirilmiştir. Seçkinci bir tavrı ve artistik bir görüşü kamera aracılığıyla sergilediği için, bu alandaki başarı daha çok fotoğrafçıya ait sayılmalıdır. Günümüzde birçok insan, digital teknolojilerin fotoğrafın varlığını tehdit ettiğini söylemekte ve bundan dolayı fotoğrafın yakın bir gelecekte tümüyle yok olacağına inanmaktadır. Oysa, durum hiç de öyle görünmemektedir. Çünkü fotoğraf, teknik bakımdan geçmişte olduğu gibi, gelecekte de kabuk değiştirmeye devam edecek ve özünden hiçbir şey yitirmeyecektir. Ancak görünen tek gerçek var: O da yeni teknolojilerin ve buna bağlı olarak yeni bir görüntü ortamının doğmuş veya doğacak olması... • “Görme Kültürü 1. Kitap-Görüntüler Evreni” isimli kitabın 89-93 numaralı . sayfalarından alınan bu yazı Çerkes Karadağ’ın izniyle yayınlanmıştır.
|