Fotoğraflayan : Ş.Uğur OKÇU Yazan : Gökhan BULUT “Bu dünya başka türlü görünüyor ve bu dünya başka türlü görünecektir.” P. Klee Çevremizi saran sonsuz -ve sürekli değişken- görüntü evreninin, kendi yaşam kesitimizdeki “anlamını” fotoğrafla yeniden biçimlendirmek nasıl olabilir? Biçimlenecek yeni görüntü, nesnel gerçekliğimizle ne kadar örtüşebilir? Bir örnekleme: “Masa”nın imgesel şekli nedir?... Mutfağımızda her gün ailemizle paylaştığımız bir yemek masası mı? Ya da bu yazıyı okuduğumuz bilgisayarın altına baktığımızda görebileceğimiz “gerçek” çalışma masası mı? Belki de iş yerindeki toplantı masamız… Ahşap, plastik, cam, metal… Dört ayaklı, tek ayaklı, üçayaklı… Cilalı, sarı, beyaz… Yemek, çalışma… Bulunduğu mekân ve mekânı kullanan kişiye göre işlevi, anlamı ve biçimi sürekli değişen “gerçek” bir nesne… Oysa “masa”nın bunca değişken ve çokluğun içerisinde kendisini en yalın haliyle ifadesine olanak sağlayan tek bir kavram sembolü olmalı ve bu teklik de tüm tasarımlarından soyut... Bu doğrultuda, kavram olarak “masa”yı ele aldığımızda, örneği olarak karşımızda duran masa tasarımının tüm elemanlarından arınmış en yalın halini görmeliyiz. Bu yeni yalın görüntü bize özgü olacağından, bildik tasarımların ötesinde yeni bir tasarıma dönüştürülmeli. O halde örnek tasarımdaki başka anlamları içeren tekil elamanları kenara almalıyız; “ahşap”, “plastik”, “cam”, “renk”, “ayak”, “çivi”, vs… Tüm bu diğer kavramların elamanları, örnek tasarımdan çıkarıldığında geriye tinsel bir nesne kalacaktır. Bu tinsel nesne, benim öz hale getirdiğim masanın anlam dağarcığımdaki soyut yeni şeklinin sembolü olacaktır. Bu şekli, işlevsel tasarımlarının dışında, yeni soyut biçimiyle sanatsal ifadenin objesine dönüştürebilir artık. Bu örnekleme, bir nesnenin ötesinde, sosyal yaşantımızın herhangi bir evresinde yaşanmış bir olgunun yeniden biçimlendirilmesi için de geçerli olabilir. Gündemin en üst sıralarındaki “savaş”ı düşünelim. Nedir savaşın görüntüsü? Bomba atan uçaklar, çatışmadaki piyadeler, yaşam savaşı veren insanlar, harabe şehirler vs… Tüm bunlar savaşın gerçeklerinden olsa da, kendi anlam dünyamızdaki özünü ne derece ifade edebilirler? Bu görüntülerinin dışında kalan siyasi ve ekonomik gelişmelerin, kültür çatışmalarının görüntüsü nedir? Savaşın özü, tekil hangi görüntü içerisine sığabilecektir. Bütünü görmemi sağlayacak görüntü, anlam dünyam içerisinde oluşturacağım soyut yeni biçimiyle ifadesini bulabilecektir. Tinsel Küp sergisine yabancı düşebilecek “masa” ve “savaş” örneklemesi üzerinde durmam biraz tuhaf kaçabilir. Ancak bu türden kavramsal-soyut çalışmaları tarz haline getirmiş ve onlarca seri olarak üretip, yakın çevresiyle yoğun bir şekilde paylaşan Uğur Okçu’nun “Tinsel Küp”ünde ki “soyut ifadeyi” açıklayabilmek için gerekli olduğunu düşünüyorum. Akşam içilen votka kadehinden, mum alevinin dalgalanışına, gelinciğin kırmızı albenisinden, doğanın herhangi bir kesitindeki üçgen oluşumlarına kadar, sürekli göz önündeki görselliğin yeni soyut biçimlendirmelerini gerçekleştiren Uğur, vâr olan nesnelerin dışında kendi gerçek kimliğinin soyut ifadesini yeni bir biçimde tasarlamaya çalışıyor Tinsel Küp’ünde.
Küp
Basit matematik koordinatlarının yarattığı ürkünç kuralcılığı ile ona -kendi bilgi sınırlarım dâhilinde- verebileceğim ölçülerin sınırsızlığında, kendi özünü değiştirmeden, benim etkim oranında sınırlarını öteleyebilecek düşsel nesne... Bu özellikleriyle varlığını hiçbir zaman yitirmeyen küp, kendi varlığımı da özdeşleyerek sabitleyebileceğim nesnel dünyadaki temel çatışma noktalarımın yeni sembolü. Hem çevremi tanımlayabileceğim, hem de kendi öz varlığımı koruyabileceğim gerçek kimliğimin ifadesi.
Küpün Parçalanması
Özdeş noktalarımızı yakaladığım ve “olmak istenilen noktada” ele aldığım düşsel nesnemi kendileştirebilmek arzusu ile kendisine ait kurallarını yeniden değerlendirmem gerekiyor. Kurallar, sıkıntılı ve aşılmaz görünüyor. Kendimce nicelik kazandırabildiğim ancak kendisince kurallarını aşamadığım formu içselleştirmemin yolu, kendimi, -küpün- üstesinden gelinebilir bir kuralcılığa sahip olduğuna inandırmamdan geçiyor. “Ben” istersem küpün alamayacağı şekil yoktur. “Ben”im isteğimle oluşan nesne, yine “ben”im isteğimle parçalanabilir.
Küpün Yeniden Biçimlendirilmesi
Küp kabuğunda değil, koordinatlarında kendisini şekillendiriyor. Matematiğe bağlı ve vazgeçilmez bu soyut durum, ifademin dayanacağı temel noktayı oluşturuyor. Kabuk, benim kişiliğimle ilgili; ben bundan vazgeçiyorum.
Tinsel Küp
Sembol beyazın yoğun sıkıntısını, sınırlarındaki zincirlerle dile getirebilen… Gölgesinde varlığını silmeyen… Renk ve düzlem çokluğunun içerisinde özünü koruyabilen… Ürkünç katılığını öteleyebilen… Derin karanlıkta mavileşebilen… Yaşamda dingin gezintiyi aramış paralel düzlemdeki kusursuz yapı…
|