Akdeniz Foku (Monachus monachus) nesli azalan bir yüzgeçayaklı ve Avrupa’nın bir numaralı nesli tehlike altındaki deniz memelisidir. Türkiye’deki sayılarının ise 100 civarında olduğu tahmin edilmektedir. CITES, Barselona ve Bern gibi uluslararası sözleşmelerin yanı sıra Su Ürünleri Sirküleri gibi ulusal kanun ve düzenlemelerle de tür ve yaşam alanları koruma altındadır. Aşırı ve plansız kıyısal yapılaşma sebebiyle yaşam alanlarının yok olması, aşırı ve yasadışı su ürünleri avcılığı sebebiyle balık stoklarındaki azalma, kasti öldürmeler ve balıkçı ağlarına takılmaları sonucu kaza ile ölümleri, fok mağaralarına turistik amaçlı dalış yapılması ve benzer rahatsız edici eylemler ve deniz kirliliği nedeniyle nesilleri hızla tükenmektedir.
YOK OLMA NEDENLERİ
| |
1950’lerde İstanbul Boğazı’nda bile görülen hatta yavrulayan Akdeniz foklarını günümüzde görmek için aylarca beklemeniz gerekebilir. Akdeniz fokunun bir insan ömrü süresi içinde dünyada yok olma sınırına gelmesi gerçekten trajik bir olaydır. Dünyada diğer fok türlerinin avcıları yine deniz canlıları olmuştur; örneğin katil balinalar, leopar fokları, köpekbalıkları, kutup ayıları ve hatta çakallar gibi. Peki, sularımızda yaşayan Akdeniz fokunun düşmanı nedir? Bu nadir türü yok eden nedenler ne yazık ki doğal değil. Akdeniz fokunun tek düşmanı insandır! Doymak bilmeyen insanın “keseri hep kendine tutarak ağacı yontmak” şeklindeki doğa yaklaşım biçimi AKDENİZ FOKUNU VE DEĞERLİ KIYI ALANLARINI yok etmektedir. İnsan deyince işin içine hırs ve para dolu bazı belirgin insan faaliyetleri giriyor; yapılaşmayı hızlandıran el değmemiş kıyılarda yeni yolların açılması, ikinci konut kentleşmesi, koyların bir bir turizme açılması, bunların neden olduğu kirlilik, fokların kasti öldürülmesi (eskilerde yağı ve derisi için avcılığı) ve kanunsuz yapılan trol trata ve gırgır avcılığı... Ne yazık ki ülkemiz kıyılarında amansızca süregelen bu faaliyetlerin denetlenmesi ya hiç yapılmıyor ya da son derece yetersiz. Akdeniz fokunun yok olması tek bir faktörden kaynaklanmaz. Birbirini tamamlayan 5 faktörün bileşimi sonucunda bu ender deniz canlısı, kıyılarımızla birlikte yok olmaktadır.
Bu faktörler türün azalmasına nasıl etkide bulunur?
| |
1.Yaşam Alanlarının (Kıyıların) İşgali: Fokların yaşam alanları doğal yapısını koruyan sakin kıyılardır. Türkiye’de böyle alanlar gitgide azalmaktadır. Bu kıyılara açılan YOL ve inşa edilen İKİNCİ KONUTLAR veya TURİSTİK TESİSLER, kıyı alanlarının doğallığını sakinliğini bozduğu için Akdeniz fokları tarafından bu yörelerin terk edilmesine neden olmaktadır. Üstelik bu olumsuz faktör sadece Akdeniz fokunu etkilememekte, aynı zamanda binlerce yıllık kültürel geçmişe sahip Anadolu kıyılarındaki antik yapıtların ve kültürel değerlerin, verimli tarım alanlarının TAHRİP EDİLMESİNE neden olmakta ve doğal peyzaj (estetik görüntü) bozulmaktadır. Akdeniz fokları, insan faaliyet alanlarından uzak yerlerde yaşarlar. Bu, ıssız yerlerde insanların bulunmaması, şahıs mülkiyetinin olmamasından kaynaklanır. Kayalık ve dalgalı bir morfoloji arz eden bu tür alanlar, kamuya ait hazine arazilerinden oluşur. Ancak kamu arazilerinin satıldığı ya da kiraya verildiği ülkemizde, Akdeniz foklarının tutundukları son dallar da kesilmektedir. Ayrıca, 65.000.000 ülke insanımızın ortak malları olan hazine arazilerinin yapılaşmaya açılması oldukça düşündürücüdür 2. Yasadışı ve Aşırı Su Ürünleri Avcılığı:
Fokların besinleri tamamen deniz ürünlerinden oluşmaktadır. Denizlerimizde yıllardır yapılan ve hala süregelen kanunsuz ve bilinçsiz su ürünleri avcılığı (kanunsuz yöntemlerle yapılan trol, trata, gır-gır avcılığı ve zaten yasak olan dinamitçilik ve tüplü/ışıklı zıpkıncılık) sonucunda denizlerdeki balık stokları ciddi bir azalma gösterilmiştir. Sonuçta kıyılarda avlanan hem fok (ve beslenme ağının en üstündeki benzeri canlılar) ve hem de küçük kıyı balıkçısı çok zarar görmektedir; foklar besinsizlikten aç kalmakta, kıyı balıkçısı ise geçim sıkıntısına düşmektedir. Kanserleşmiş bu soruna çözüm bulunmadığı sürece, hem foklar (ve benzeri gelişmiş canlılar) yok olacak hem de insanlarımız çok yüksek fiyatlarla balık yemeye devam edecektir. Hatta hiç balık bulamayacağımız günler de gelecektir. Bu ise deniz ekosisteminin çöküşü demektir… 3. Fokların Kasti Öldürülmesi: Balık stoklarındaki azalmadan dolayı, aynı sularda avlanan fok ve küçük balıkçı arasındaki rekabet şiddetlenmekte ve zaten gelir seviyesi düşük olan küçük balıkçı, fokun neden olduğu en küçük ziyana karşı bile büyük tepki göstermektedir. Sabrı taşan küçük balıkçı günün birinde denizde karşılaştığında foku tüfekle öldürmekten çekinmemektedir. Burada kim suçlu? Foku öldüren küçük balıkçı mı, yoksa balıkçının ağından yaşamak için balık alan fok mu? İkisi de değil... Aslında burada sorumlu olan ve sorunun kökünde yatan kanunsuz ve aşırı avlanan trol, trata ve gır-gır avcıları ve her türlü yasadışı su ürünleri acılığının denetlemeyen yetkili birimlerdir. 4. Fok Mağaralarına Turistik Dalışlar: Fokların yaşadıkları (yavruladıkları, dinlendikleri veya beslendikleri) mekânlar denizden girilen kıyı mağaralarıdır. İster sualtı, ister su üstü girişli olsun fok mağaraları son senelerde turizm baskısı altında büyük darbe görmüş ve birçok mağara dalgıç turistlerin yol açtıkları rahatsızlıktan dolayı foklar tarafından kullanılamaz hale gelmiştir. Önce tekneler ve yüzerek girilebilen (su üstü girişli) mağaralar ve daha sonra dalış firmaları tarafından mağara dalışı veya fok gösterme adı altında turist daldırılan (sualtı girişli) mağaralar, gitgide foklar tarafından terk edilmektedir. Kanunen yasak olmasına karşın bilerek veya bilmeyerek pek çok dalış firması özellikle Bodrum, Marmaris, Fethiye, Kaş ve Alanya civarında fok mağaralarına turistik dalışlar yaptırmakta ve bu konuda hiçbir uyarı almamaktadır. 5. Deniz ve Kıyıların Kirlenmesi:
Denizlerin ve özelde fok yaşam alanlarının kirlenmesi sonucunda foklar bölgeyi daha az kullanmakta veya terk etmektedirler. Denizlerimizde yaygın olmayan bu sorun şu ana kadar somut olarak birkaç yerde karşımıza çıkmıştır. Ancak, potansiyel bir tehdit olarak karşımızda durmaktadır. Ayrıca az da olsa, Akdeniz foklarında ağır metal birikimi tespit edilmiştir.
Kirliliğe örnek olarak, 1996 yıllında önemli fok yaşam alanlarından olan Gümüşlük Çavuş Adası’ndaki fok mağaralarında yaşanan petrol kirliliği, Sinop İnceburun yakınlarında araştırmalar sırasında fok mağaralarında görülen aşırı evsel atık (naylon, ip vs.) kirliliği ve nadir de olsa bazı fokların baş ve boyuna ip ve bez parçalarının dolanmış olması verilebilir. Çavuş Adası’ndaki petrol kirliliği fokun yaşam alanını, Foça’da yaşamış olan Dişi Korsan’ın başına sıkıca dolanmış ip parçası ise türü direkt olarak etkileyen en somut iki kirlilik vakasıdır. Yine de bu sorun ilk üç sorun kadar yaygın ve etkin değildir.
DAĞILIM VE NÜFUSU:
| |
Akdeniz fokları 20. yüzyılın başına kadar tüm Akdeniz kıyıları ile doğu Atlantik kıyılarında Portekiz'den Batı Afrika sahillerindeki Senegal'e kadar 1000'lerle ifade edilen bir nüfusa sahip olarak serbestçe yaşamlarını sürdürüyordu. Ancak aşırı avlanma, yaşam alanları kaybı ve deniz ekosisteminin bozulması nedeniyle türün dünya dağılımı daraldı ve nüfusu hızla azaldı. Akdeniz foku bugün dünyada sadece Yunanistan, Türkiye, Fas, Moritanya ve Maderia Adaları'nda yaşamakta olup toplam nüfusu 450 ile 550 arasında tahmin edilmektedir. Moritanya sahillerindeki Akdeniz fokları gerçek bir fok kolonisi özelliği göstererek birlikte yaşamakta; popülasyonu ise insan baskısı nedeniyle birlikte bulunmak yerine çoğu zaman tek tek dolaşma ve yaşama şeklini seçmeye zorlanmışlardır. Akdeniz foku dünyada birbirinden kopuk iki ana bölgede yaşamaktadır: 1. Atlantik Nüfusu (Moritanya kıyıları, Maderia Adaları ve Fas)
2. Akdeniz Nüfusu (Yunanistan, Türkiye ve Batı Akdeniz) Türün en büyük popülasyonu Ege Denizi'ndedir. Dolayısı ile Akdeniz fokunun Akdeniz'de soyunu sürdürebilmesi ve ekosistemde varlığını koruyabilmesi esas olarak iki ülkenin elindedir: Türkiye ve Yunanistan. Bir dünya mirası olan Akdeniz fokunun korunmasında Türkiye önemli bir ülke konumundadır. Türkiye'de yapılan çeşitli bilimsel çalışmalarda bireysel tanımlama yolu ile 31-44 arasında Akdeniz foku bireyi tanımlanmış olup, kıyılarımızda 100’den az fok yaşadığı tahmin edilmektedir ki dünyadaki fok popülasyonunun 450-550 olduğu göz önünde bulundurulduğunda bu sayı önemli bir yer tutmaktadır. Akdeniz foku dağılımı kıyı boyunca süreklilik yerine belirli bölgelerde yoğunlaşma özelliği göstermektedir. Türkiye kıyılarında foklar; 1. Marmara'da; Marmara Adaları ve Mola Adaları ile Biga Yarımadası kuzey sahillerinde,
2. Ege'de; Gelibolu Yarımadası Ege kıyıları ile Behramkale arasında ve Yeni Foça ile Datça arasında,
3. Akdeniz'de; Datça ile Kemer arasında, Alanya ile Taşucu arasında ve Hatay Samandağ ile Suriye sınırı arasında kalan sahillerde var olma mücadelesi vermektedir.
BESLENMESİ
| |
Akdeniz foku yüzgeçayaklıların ortak bir özelliği olarak etobur bir canlıdır. Besininin büyük bir çoğunluğunu dalarak sualtında yakaladığı balıklar, ahtapot ve istakoz gibi canlılar oluşturur. Avını yakaladığında bazen su üstüne çıkarır. Avını öldürmek ve parçalayarak yiyebilmek amacıyla başını hızla sağa sola sallar. Bu arada ağzında kalan parçayı yer ve savrulan büyük parçanın peşinden yüzerek yakalar. Avını bitirene kadar aynı hareketi tekrar eder. Akdeniz fokları memeli canlılar olduklarından, insanlar gibi akciğerleri vardır ve hava ile solunum yaparlar. Su üstünde ciğerlerine aldıkları havanın içindeki oksijeni kullanarak dibe dalarlar ve sualtında solunum yapmazlar. Akdeniz foku genelde 5-10 dakikalık dalışlar yapar ve nefes almak üzere tekrar yüzeye çıkar. Akdeniz foku diğer yüzgeçayaklılara göre bir sığ su dalıcısı olarak tanınır. Bilinen en derin dalışları 100 metreyi geçmez. Zaman zaman kıyı balıkçılarının ağlarından balık aldıkları da bilinmektedir. İşte bu olay, fokların kıyı balıkçıları tarafından kasıtlı olarak öldürülmesine yol açar.
DAVRANIŞI
Akdeniz foku, ürkek ve diğer yüzgeçayaklı türlerine göre daha az sosyal bir canlıdır. Ülkemiz kıyılarında da yaşayan doğu Akdeniz bireyleri genelde tek tek dolaşırlar ve nadiren birlikte görülürler. Araştırmacıların Türkiye'de zaman zaman 2 ile 4 arasında foku birlikte gözlediği hatta bu sayının çok ender olmakla birlikte 7-8'e kadar çıktığı da bilinmektedir. Birçok özelliği gibi davranışları hakkında da tam bilgi mevcut değildir. Akdeniz foklarının bazı dönemlerde bir araya geldiği ve sonra tekrar dağıldıkları konusunda varsayımlar mevcuttur. Ergin erkek bireyler genelde bir bölge belirler ve yaşantısını burada sürdürürler. Dişiler erkeğe göre daha gezgin olmakla birlikte, yavrulama döneminde üreme mağarası ve civarını terk etmezler. Genç fok bireyleri ise yetişme dönemlerinde uzak bölgelere gidebilirler. Dişi Akdeniz foklarının çiftleşmek için uzun mesafeler kat ederek erkek fokların yanına geldiği ve daha sonra erkeğin bölgesinden ayrıldığı tahmin edilmektedir. Çiftleşme denizde olur. Dişi fokun cinsel olgunluğa 4-5 yaşında ulaştığı tahmin edilmektedir. Dişi Akdeniz foku 10-11 aylık hamilelik döneminden sonra, her sene ya da iki senede bir yavru doğurur. Bu nedenle, Akdeniz foku üreme hızı düşük, yavru sayısı az bir canlıdır. Doğum, insanların uğramadığı (veya ulaşamadığı) ve içinde hava olan bir kıyı mağarasının en ucunda, dalgaların kolay ulaşamayacağı bir çakıl plaj veya kayalık platform üzerinde olur. Anne, yavruyu yaklaşık dört ay boyunca kendi sütü ile mağara içinde karada emzirir. Akdeniz foku, yavrusunu doğurmak ve büyütmek için mutlaka karaya (ve özellikle kıyı mağaralarına) muhtaçtır. DIŞ GÖRÜNÜŞÜ
İri bir deniz memelisi olan Akdeniz fokunun boyu 2-3 metre, ağırlığı 200-300 kilogram arasında değişmektedir. Erginlerin vücudunu 0.5 cm'yi geçmeyen kısa ve sert kıllar kaplar. Su üstünde görüldüğünde en belirgin özellikleri iri kafaları, uzun bıyıkları ve kömür gibi siyah gözleridir. Ergin dişi ile erkekler arasında belirgin bir boy ve kilo farkı yoktur ancak karakteristik renk ayrımları mevcuttur. Karada yatarken vücudun iriliği ve tombul görünümü göze çarpar. Vücudun her iki yanında ön yüzgeçleri (ön üyeler) ve arkada ise iki parça halinde arka yüzgeçleri (arka üyeler) yer alır. Erkek: Siyaha yakın koyu kahverenginde olup karın bölgesinde belirgin bir beyaz leke vardır. Dişi: Açık kahverengi veya gri tonlarda olup karın altları da boyundan kuyruğa kadar sırta göre daha açık hatta beyaza yakın renktedir. Ayrıca üstte bel bölgesinde çiftleşme sırasında erkeklerin neden olduğu tırnak izleri bulunur. Yavru: Doğduğunda boyu yaklaşık 80-90 cm., ağırlığı yaklaşık 20 kilogramdır. Karın bölgesinde istisnasız görülen bariz bir beyaz leke haricinde tüm vücudu havlu gibi 1-1.5 cm. uzunluğunda parlak siyah kıllarla kaplıdır. Yavru, anne ve babanın da sahip olduğu bıyıklarla doğar. Yaklaşık iki aylıkken kürkünü değiştirmeye başlar ve bir-iki ay içinde uzun siyah kılların yerini kısa ve parlak gri olanlar alır.
HABİTATI
| |
Akdeniz foku, "Üzerinde yapılaşma olmayan, insanların kolay ulaşamadığı veya insan faaliyetlerinden uzak kalmış, tercihen üreme ve/veya barınma işlevleri gören kıyı mağara ve kovuklarına sahip; sessiz ve tenha kayalık sahiller"i yaşama alanı olarak seçmekte ve bu alanların bozulmasından direkt olarak etkilenmektedir. Öte yandan bu tanımdan yola çıkarak Akdeniz foklarının farklı yapıda sahilleri (örneğin kumsal kıyılar ve kıyı yerleşim bölgeleri) kullanmadığı sonucuna varılamaz. Akdeniz fokunun özellikle beslenmek için ıssız kayalık sahillerin dışına çıkarak dolaşım alanını genişlettiğini, kumluk, çakıllık kıyılar ve nehir ağızlarına da uğradığı bilinmektedir. Ancak, Akdeniz fokunun birincil yaşam alanı ıssız ve yapılaşmamış kayalık kıyılardır. Büyük bir deniz memelisi olduğundan, dar yaşam alanları içinde barınamaz. Tür ancak, makul büyüklükte ve uygun kıyı alanlarının olması durumunda varlığını sürdürebilir ve güvenle yavrulayabilir. Sualtı Araştırmaları Derneği - Akdeniz Foku Araştırma Grubu Kimdir?
Sualtı Araştırmaları Derneği – Akdeniz Foku Araştırma Grubu (SAD-AFAG) 1987 yılından bu yana Akdeniz fokunu sembol olarak kabul ederek; kıyı ve denizlerimizin korunması için araştırma ve kamuoyu bilgilendirme çalışmaları yürütüyor. “Akdeniz fokunu korumak, Akdeniz’i korumaktır” anlayışı ile AFAG, amaçları doğrultusunda; bilimsel araştırma ve koruma çalışmaları gerçekleştirir, koruma stratejilerinin oluşturulması ve uygulanması yönünde gerekli yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesinde resmi kurumlar nezdinde aktif rol oynar, koruma alanlarının akılcı ve sürdürülebilir yönetimi için planlar hazırlar, kamuoyu bilinçlendirme ve çevre eğitimi faaliyetleri düzenler. Türkiye’nin tüm deniz/kıyı ekosistemini, insan faktörünü de göz önünde bulundurup; her türlü kanun, kural ve etiğe uygun olarak tüm tehditlerden arındırarak, sürdürülebilirliğini sağlamak amacıyla tamamlanmış 15 projenin ardından şu anda üç proje yürütmektedir. SAD-AFAG, nesli tehlike altındaki bu türün korunmasını sürdürülebilir kılmak için yürüttüğü çalışmaların sonucunda birçok başarı elde etmiştir. 1991 yılında Ulusal Fok Komitesinin (UFK) kurulmasına katkıda bulunmuş ve aynı yıl Ulusal Akdeniz Foku Stratejisi’nin ilan edilmesini sağlamıştır. 1993 yılında Türkiye’deki ilk “Fok ve Deniz Koruma Alanı” çalışmasını Foça/İzmir’de başlatmıştır. Arslan Burnu - Deveboynu Burnu arasında, adalardan 2 Mil mesafe içerisinde her tür sürütme ağları ve gırgır ağı ile avcılık yasaklanmıştır. 1994 yılında yasadışı trol ve trata avcılığına engel olmak ve sualtı yaşamını canlandırmak için; D.E.Ü. Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü tarafından yapay resifler oluşturmak amacıyla, özel üretilmiş beton malzemeler denize atılmıştır. 1995’de foklar için önemli yaşam alanları olan Orak Adası Siren Kayalıkları küçük balıkçıların balık avlanmaları hariç, her tür insan faaliyetine kapatılmıştır. Çevre Bakanlığı tarafından Foça Belediyesi’ne tahsis edilen ÇEVRE isimli sürat teknesi ile yapılan denetimler sonucunda yasadışı balıkçılık faaliyetleri büyük ölçüde engellenmiştir. “Foça Pilot Projesi” 1998 yılında “Henry Ford Avrupa Çevre Ödülleri Yarışması”nda Ulusal Birincilik Ödülü’ne layık görülmüştür. Aynı proje 1998 yılında 31 ülke birincileri arasında “Henry Ford Çevre Ödülleri Yarışması”nda Avrupa Birinciliği’ne layık görülmüştür. Prens Bernhard Vakfı tarafından desteklenen “Çavuş Adası Petrol Temizliği” projesi 1997 yılında “Henry Ford Çevre Ödülleri Yarışması”nda Ulusal Birincilik ödülüne layık görülmüştür. 2002 yılında Johannesburg’da Dünya Çevre 2. Zirvesi’nde Çevre Bakanlığının da desteğiyle AFAG Projesi “Best Practise” seçilmiştir. SAD-AFAG tüm Akdeniz baseninde, denizel yaşamın korunması için çaba gösteren en aktif sivil toplum kuruluşlarından birisidir. Projeler hakkında daha ayrıntılı bilgiye www.afag.org adresinden ulaşabilirsiniz. | |
Bir Akdeniz Foku Evlat Edinin! “Bir Akdeniz Foku Evlat Edinin” projesinin amacı Akdeniz fokunun ve yaşam alanlarının Türkiye’de korunması amacıyla genel bilinci yükseltmek ve kamuoyu oluşturmaktır. Proje ilk olarak 1998 yılında başlatılmış; bir yıl boyunca devam eden program bünyesinde toplam 145 kişi bağışta bulunarak Akdeniz foku anne/babası ve arkadaşı olmuştur. Daha sonra 1999 yılında proje sona ermiş ve AFAG, “Akdeniz Foku Gönüllü Üyelik” Programını başlatmıştır. Büyük ilgi gören Evlat Edinme Programı, Nisan 2002 itibariyle yeniden başlatılmıştır. Proje bünyesinde Akdeniz foku Anne/Babası olmak isteyenler 50 milyon TL veya üzeri, Akdeniz foku kardeşi olmak isteyenler 30 milyon TL veya üzeri ve Akdeniz foku arkadaşı olmak isteyenler ise 20 milyon veya üzeri bağış yaparak bu çabaya destek olmaktadırlar. Bağışta bulunanlara her üç ayda bir yayımlanan AFAG bülteni “Akdeniz Gezgini”, bir teşekkür mektubu, evlat edinme sertifikası ve evlat edinilen fokun bir fotoğrafı gönderilmektedir. FOTOĞRAFYA’NIN NURTOPU GİBİ CANCAN’I VAR. SİZDE BİR FOKU EVLAT EDİNMEK İSTEMEZMİSİNİZ ? Hesap Numaraları:
İş Bankası – Yenişehir Şubesi No: 4214 1119869
Garanti Bankası-Yenişehir Şubesi No: 411 6697795
|