Ağrı dağı; kardeşi küçük Ağrı ile birlikte asırlardır hayranlıkla izlenen efsanevi bir güzellik. 5137m. rakıma sahip bu büyülü güzelliğin zirvesi nerdeyse her mevsim beyaz bir kar örtüsü ile kaplı. Başında çoğu zaman eksik olmayan bulutuyla, sanki şapka takmışçasına kendini izleyenlere ve görülebildiği her yere selam verir gibi tüm heybetiyle duran muhteşem bir güzelliktir Ağrı dağı…

2010 Ekim ayında bir fotoğraf projesi için Ağrı’ya geldim. Önce çalışmalarımı Iğdır’da, Ermenistan ve Nahçıvan sınırına yakın Aralık ilçesi civarlarında yaptım. Bu bölgede dört günü bulan çalışmalarım sırasında Ağrı dağını Iğdır tarafından ve güneşin doğuşuna bakan yüzünden zaman zaman fotoğraflama imkânı buldum. Hele günün ilk ışıklarında çekim yapmak doyumsuz bir atmosfer çıkarır karşınıza. Burada çektiğim bir fotoğrafıma bir abimin “Güneş doğudan doğar ve adeta Ağrı’yı yalar“ dediği gibi, güneşin ilk ışıklarının vurduğu ve sisle birlikte yükseldiği anlarda, eteklerindeki çobanlarıyla birlikte koyun sürüleri ve sazlıklardan havalanan ördekleri ile masalımsı görüntüler karşınızdadır.

Ağrı dağının, sizi hayran bırakmaya ve şaşırtmaya yetecek kadar çok görüntü verdiğine şahit olacaksınız. Iğdır’dan gelip Ağrı dağının eteklerinden Doğubayazıt’ı görmeye başladığınızda, hele bir de gün batımına yakınsa, o akşamın büyülü atmosferinde çobanlarla birlikte bir masal diyarında yol aldığınızı düşüneceksiniz. İnanılmaz bir atmosfer sizi karşılayacak, bu görüntülerle boyuttan boyuta geçecek ve bu masalın içinde kaybolduğunuz hissedeceksiniz.

Karşınızda ise, muazzam bir yapı olan İshak Paşa sarayı, ziyaretinizi bekliyor olacak ve arkasında Ağrı dağı ile birlikte size görüntü ziyafeti ikram edecektir. Eminim; bugüne kadar pek çok fotoğrafçı buraları sayısız kere fotoğrafladı. Pek çok gezgin buraların hikâyelerini yazdı ve anlattı. Ama inanın bu bölge her seferinde başka başka hikâyeler çıkaracaktır. Ben de kendi kısa hikâyemi objektif bir bakış açısıyla aktarmaya çalışacağım.

Doğubayazıt’a geçtiğim ertesi gün. 5137m. rakımlı Ağrı’yı, muhteşem yapısıyla, İshak Paşa sarayı ile beraber farklı açılardan fotoğraflamaya karar verdim. Karşısında bulunan ve ortalama 2000 ila 2400m. rakımlı tepelerde dolaşarak kendime uygun fotoğraf açıları bulmaya çalıştım. Tabii ki bu pek de kolay olan bir çekim açısı değildi. Dağların tepelerinde dolaşmak, hem zaman hem de büyük bir efor isteyen bir koşturmaca. İmkanlarımı zorlayarak bulduğum açılardan çok güzel fotoğraflar elde ettim. Tabii bu çalışmalar ve çabalar mükafatsız kalmıyor. Bir ekim akşamının parlament mavisinde hep hayal ettiğim Ağrı dağı görüntüsünü fazlasıyla mükafatlandırılarak aldım.

Mavi bir gökyüzünde Ağrı dağı ve İshak Paşa sarayını aynı karede düşündüğüm açıdan fotoğraflarken yaşadığım muhteşem bir doğa olayını da anlatmak isterim. Bu şahit olduğum güzelliğin fotoğrafını burada yayınlıyorum. Artık Doğubayazıt’ta akşam hava iyiden iyiye parlement mavisine dönmeye başladığında, pırıl pırıl akşamda çıkan dolunayın önce çıplak gözle fark ettiğim olağan dışı görüntüsüyle karşılaştım. Pek çok kez dağlarda kamplarım oldu, başka yerlerde çok kez dolunay ve ay ışığında çekimler yaptım. Nemrut’ta ve Küre dağlarında vs. Fakat burada karşılaştığım bu doğa olayına benzer bir görüntü görmemiştim. Bir başka yerde bir daha karşılaşabilir miyim bilemiyorum.

Doğudan yükselen ayın, etrafında hiçbir bulut kümesi toplanmamışken, sanki bir araba farının el feneri gibi, belli bir noktaya odaklanarak ışımasını gördüm. Çok değişik bir durumdu. Daha sonra etrafına Ağrı dağından hafif bulutları da çağırmasına rağmen, ışık huzmesi oluşturacak bir durum görünmüyordu. Ama o belli bir yere düşen ışık bir süre devam etti ve ben de bu olayı fotoğrafladım. Gezi ve proje çalışmamın son akşamını da güzel anı ve harika fotoğraflarla bitirerek makinemi kapatıp indim. Doyumsuz anılar ve fotoğraf kareleriyle ve de buralara farklı mevsimlerde bir daha gelmeyi düşünerek sabah Ankara’ya döndüm.