• Fotoğraflarda bulunan cinsellik öğeleri veya cinselliği çağrıştıran şeyler, fotoğrafçıların yakasını hiçbir zaman bırakmayan uyarıcılardır. Çünkü tüm insanlar, fotoğraflarda kendi cinsiyetleriyle yer alırlar. Her insanın davranışlarını ve başkalarıyla olan ilişkilerini, cinselliği de kapsayan bir bütünlük içinde görmek gerekir. Görüntülere yansıyan insani her ilişkinin, bu çağrışımı güçlendirdiği açıktır. Öte yandan bazı nesneler de, fotoğrafçının onlara yüklediği cinsellik çağrıştıran biçimlerle izlenir. Aslında erotizm, doğrudan doğanın kendi içinde mevcuttur. Daha doğrusu doğa, erotizmle iç içe olan büyük bir ortamdır. Erotizm, doğal yaşamın ruhsal, psikolojik, tinsel, etik ve biyolojik açıdan vazgeçilmez değeridir. Bu yüzden fotoğraf, cinselliğin etik sorgulamalara malzeme olmasında birinci derece etkili olmuş bir sanattır. • Erotizm güzellikle buluştuğunda sanat, yalnız başına kaldığında cinsellik olarak anılır. • İnsanlar, tenin de bir giysi olduğunu -erotik giysi- sanatla beraber keşfetmiştir. Birçok güzel nü fotoğraf, çıplaklığın ne denli insana ait doğal bir durum olduğunu yüksek sesle haykırır. Estetik biçimlerle sunulduğunda, çıplak ten, fotoğraflarda hiçbir şekilde bir yabancılaşmaya denk düşmez! Nü fotoğraflar, etik muhafazakârlıktan çok, etik özgürlüğü hedef alırlar. Çünkü yaygın çıplaklık, yani erotikleştirilmiş günlük yaşam, sanatsal yorumun önünü de tıkamaktadır. Nü fotoğraflar, ten’i nesneye uyarlamıştır. İnsan teni, bedenin dış yüzüdür. Fotoğraflar, günümüzde bedeni kapitalizmin ‘idol’ nesnesi haline getirmiş, bu da insan bedeninin, özellikle çıplak tenin sömürünün bir parçası olmasına neden olmuştur. Doğrusu fotoğraf tarzları arasında suistimale en fazla uğrayanlar nü fotoğraflardır. Çünkü çıplaklığın, çok seçenekli bir tema değilse de, çok fazla sorgulanan bir tarz olduğu kesindir. Bu da, sanatsal çıplaklığın mahremiyete yönelik her tür saldırının paravanı haline getirilmiş olduğunu göstermektedir. • İnançlar çıplaklıktan çekinmez, onun ideoloji olmasından rahatsızlık duyarlar. • Nü fotoğraflar, insanın yalnızca dış örtüsünü temel alır. Modelin kimliği, kişiliği ve iç dünyası ise dokunulmazdır. Aslında fotoğrafçı, tam olarak ifade etmese de, sonuçta çıplaklığı bir arındırma biçimi veya giyinik yaşama karşı çıkış olarak ele alır. Oysa çıplaklık, bunlardan bağımsız, başlıbaşına bir etkidir. Fotoğraflara yansıyan çıplaklık, etik bakımdan mahremiyeti yok sayan bir misyon yüklenmektedir. Çünkü çıplaklık, sanat yapıtlarında her zaman estetikle buluşma sağlamaya çalışır. Bu da, mahremiyeti güzellikle aklamak demektir. Erotizm ile güzellik birbirlerini her anlamda bütünleyen olgular olduğu için, çıplak insan tenini güzellikten bağımsız tutamayız. Robert Bresson “Çıplaklıkta güzel olmayan her şey erotiktir.” der. Nü fotoğraflar, tümüyle ve sanıldığı gibi her zaman güzelliği temsil etmezler, asıl, onu ajite ederek duygularımızı ayağa kaldırmayı hedeflerler. Bir anlamda, güzelliğin insanın teninde sembolize edilmesi gerektiğinin propagandasını yaparlar. Tüm nü fotoğraflar evcilleştirilmiş cinselliği ortaya koymaya çalışır. Çıplaklığın fotoğraflar içinde dizginlenmesi, onun şiddetten arındırılmasını sağlamak içindir. Çıplaklık, tek başına hiçbir ideoloji yansıtmaz. Çünkü çıplak bedenin ideolojisi, bedenin kendi özgürlüğüdür. Beden her zaman en doğal olandır ve doğal olanın ideolojisi de doğallıktır. Aslında nü fotoğrafların amacı, sanıldığı gibi bedeni kutsamak değil, insanları daha çok etikle ilişkilendirmektir. Çünkü nü fotoğrafların etik bakımdan yarattığı çekicilik, cinsel çekicilikten daha önde gelir. Bu yüzden tarihsel süreç içinde, çıplaklığın cinsel çekicilikten çok, birtakım yasaklar ve örtünmeyle ilişkilendirdiğini unutmamak gerekir.
| |
| |
| |
| |
|
|