Merhaba Fotoğrafya Dostları,
Canı istedikçe çıkan dergimize eklediğimiz bu yeni köşede, canımın istediği bir konuda yazacağım ve canınız isterse okuyacaksınız.
Sizlerden gelecek e-postalar ve/veya yaşamdan yansıyan güncel konular üzerinde klavyemden dökülenleri paylaşacağız. Bu sayımız için başka bir yazı hazırlamıştım. Tam da bu sırada bir Bosna’lı geçti Türkiye’den bilmem fark ettiniz mi? Balık hafızamızın kapılarını yeniden zorlayarak geçti hem Türkiye’den hem vicdanlardan. VİCDANLARDAN BİR BOSNA’LI FOTOĞRAFÇI GEÇTİ
Fotoğraf etiğinin çokça tartışıldığı bu yıllar ve savaşlarda en büyük hasarı alanların kadın ve çocuklar olması dolayısı ile özellikle bu sayımızın içeriğine uygun olduğunu düşünerek derinden gelen çağrıya kulak verdim, “insan” olmayı paylaşmak istedim. Adı; Amer KAPETANOVİÇ. Çocuk yüreği taşıyan Bosna’lı bir dev. Bosna-Hersek fotoğraflarından oluşan “Keşke Burada Olsaydın”, Bosna Fotoğraf Federasyonu fotoğrafçıları ile birlikte hazırladığı “Güzel Bosna-Hersek”, İstanbul’da çektiği fotoğraflardan oluşan “İstanbul, Zamansız Kent” göstlerilerini zevkle izledik.
Ancak Amer’in önemi bence fotoğrafçılığının da önüne geçen “insani” yanıydı.
İnsan hakları konusunda, imam ve cemaat misali mangalda toz bırakmayan umarsız ülke liderlerinden, Hırvatistan ve Slovenya da savaş tecrübesi edinmiş ordu donanımına sahip Sırp çete üyelerinin küçücük çocukları bile savaşta her yol mübah düşüncesi ile avlayan keskin nişancılarından, çoğu müslüman olduğu için milisler tarafından toplu tecavüze uğrayan kadınları görmezden gelenlerden, bana dokunmayan yılan hesabı kılını kıpırdatmayan tüm halklardan hesap soruyordu.
Nasıl mı? Tek bir kare bile savaş fotoğrafı koymadan yaptığı fotoğraf gösterisi ile!
19 yaşında geleceğe umutla bakarken, fotoğraf makinasının yerine, savunmak için eline silah almak zorunda kalmış olmasının acısı ile tek kare savaş fotoğrafı sunmadan hesap soruyordu!
Keskin nişancının avladığı minik bir çocuğun karesini yakalamış olmak bazılarına göre ünlü olmak için geçerli bir sebeptir ama benim için o çocuğu kurtaramamış olmak o kadar utanç vericidir ki hiçbir ödül vicdanımdaki sesi dindiremeyeceği için o kareyi çekmem diyordu Amer.
Nazi Almanya’sının tarihe kazıdıkları henüz hafızalardan silinmemişken, dünyanın Biyelyina Srebrenitza ve Dervanta daki katliamlara sessiz kalmasından hesap soruyordu!
Dünyayı utandıran görüntüleri –utanacak yüzü olanlar için- vermiyor, sunumu ile yeniden ayağa kalkmanın her zaman mümkün olduğunu ispatlıyordu. Saldırılar durduğunda 140 bin kişinin öldüğü darma duman olmuş şehirlerin,köylerin, tarihi eserlerin yenilenmiş halini gösteren birbirinden güzel fotoğraflarla karşı duruyordu.
Amer konuşurken içim titreyerek Paul Mc Cartney’in “Pipes of Peace” klibi gözümün önünden geçiyordu.
Savaş suçlularını yargılayan mahkemelerin bir görevi de; muhatabını değil, ruhsal bozukluğunu tatmin etmek için fırsatçılıkla halk’a saldıranları ayırmak ve cezasız bırakmamak içindir. Neyse ki geç de olsa savaş suçlularının pek çoğu hesap veriyor, verecekler!
Peki ya planları ve menfaatleri için halkları birbirine düşüren perde arkasında düğmeye basan parmaklar?
“Tarih tekrardan ibarettir” sözünü bir gün onlar da hatırlayacaklar, çünkü tarih tekrar edecek ve boomerang geri dönecek.
Sağlıkla kalın,
Suderin
Amer’in fotoğrafları için;
http://www.amerka.ba
http://www.facebook.com/home.php?#/profile.php?id=647728788&ref=profile
http://suderin.deviantart.com/
http://www.fotografya.gen.tr/
www.suderin.com
|