|
|
Derin'den: Yaşatma Üzerine-Kadim Bir Halk: Süryaniler |
Suderin Murat |
|
Mor Aho (Merhaba) (Shlomo)
Yaşam varoluş üzerine kurulmuş olsa da var olanlar, varlıklarının sürdürülebilirliğinin bilinçli veya bilinçsizce sindirme politikasından ve yok etmekten geçtiği yanılgısına sahiptir.
İnsan dışında doğadaki hiçbir canlı yok etme güdüsü taşımaz. Ancak insan, bu konuda onlarca yol bilir. Her mikro yok edişin bile geleceğe dönük ne makro kayıplara neden olduğunu anlamak öyle uzun zaman alır ki, bu arada halklar kaybolur, diller değişir, kültürler silinir, ülkeler batar, ülkeler doğar.
Bu doğum ve ölümler arasında, halklar ve kültürler kimi zaman yerle bir olur, kimi zaman ağır hasar görür ve bir gün tarih sayfalarına birkaç cümle ile kazınır kalırlar. Bu durumun farkına varan, itiraf edebilen, yok oluşa direnç gösteren, telafi yolu arayan, utanç duyan çok az toplum vardır.
Farklı düşündüğü, farklı yaşadığı, konuştuğu, inandığı ve şimdilerde ana sebep olan farklı doğal kaynaklara sahip oluşundan dolayı kendi türünden gelenleri yok etmeyi hak sayan "insan", maktulünü kültürü ile birlikte gömerek azami fayda sağlayacağını umarken kayıpların en büyüğünü yaşar. Yaşar da farkına varır mı? Hayır! Bunun için bazen uzun yıllar geçmesi gerekir. Sonrasında zaten geri dönüş şansı kalmamıştır.
Bu sayıda, hala şansımız varken sahip çıkmamız ve geleceğe bırakmamız gereken miraslarımızdan biri olan, binlerce yıllık bir kültürden ve o kültürün kadim halkından bahsedeceğim.
Her daim hoşgörülü "insan" yaklaşımları sergileyen bu kadim halkın, eski Yunan'ın Fırat ve Dicle arasına (nehirler arası anlamında) Mezopotamya adını verdiği, (Süryanicesi “Beth-Nahrin” (Nehirler Ülkesi)) yüzyıllardır dillerin, dinlerin ve kültürlerin kesiştiği bu topraklara, günümüz batı uygarlığının tohumlarını milattan dört bin yıl önce Sümerler ile birlikte atmış olduğu kuvvetli bir görüştür.
Bir diğer görüş de, Süryanilerin İsa'dan önce Mezopotomya'da yaşayan halkların (Asuri ve Arami) torunları olduğu yönündedir.
Dilleri "Sami" dil ailesinden "Süryanice" dir. Alfabeye de sahip olan bu dil, çeşitli lehçelere sahip Aramice'den gelen ve en uzun süredir yaşayan, şimdilerde konuşanı gittikçe azalan bir dildir . "Süryani" kelimesi günümüzde, çeşitli ırklara bağlı olmalarına rağmen, bir hıristiyan mezhebi ve kilise yandaşları adı olarak kullanılmaktadır.
Süryaniler modern tarih boyunca (Asur ve Arami imparatorluğu ve daha sonra Urfa’daki Kara Abgar krallığı –Urfa Urhoy dışında) hiç devlet kurmamış, ancak her zaman bağlı bulundukları devletin kanunlarına saygılı olmuş ve asla ihanet etmemişlerdir.
Milattan sonra 38’de hıristiyanlığı kabul edişlerinden sonra "Süryani" adı ile anılan bu toplum, çoğunluğu Süryani Kadim Cemaati’nden olan ortodoks, katolik ve protestanlardan oluşmaktadır. Tarihi değere sahip mimarisi ile Mardin ve Midyat’ı kapsayan Tur Abdin bölgesinin en önemli manastırlarından biri; Süryani ortodoks cemaatine ait ve halen yaşayan, mezopotamyaya kuş bakışı manzarası ve muhteşem fotoğrafık özelliği olan Deyrul-Zafaran, diğeri ise Mor Gabriel’dir.
Görsel sanatlar, el nakışı, basmacılık, ipek ve yün halı kilim dokumacılığı ve kuyumculuk gibi alanlardaki başarılarının yanı sıra, bağcılığa verdikleri önem sayesinde şarapçılıkta da özel bir yer edinmişlerdir. Devletten bir şey beklemeden hep çalışarak geçinmeye çalışmışlar. Dünyanın pek çok yerindeki elmas ve altın merkezlerinde (eskiden Kapalı Çarşı’da da varmış) çok sayıda Süryani girişimci bulunmaktadır. Fransa’da konfeksiyon, İsveç’te berberlik, lokanta ve fastfood işletmeciliği gibi sektörlerde başarılı olmuşlardır.
Biz, biz olmadan çok evvel, milattan önce, 12 yüzyıldan beri Mezopotamya'nın tarih ve kültür mirasçıları "Süryani" ler bu topraklardaydı. Detaylı bilgi için konu hakkında pek çok kaynak bulabilirsiniz. Ancak okuduklarımdan sonra, kısa cümlelerle ifade etmeye çalıştığım şey; sahip çıkmamız gereken kültürün ne kadar değerli olduğunun bilincine varmamızdır! Bugüne kadar kaybettiklerimizi geri getiremiyorsak, bari bundan sonrasını koruyalım!
Mardin ve Midyat dahil Türkiye'deki Süryani kültürü; tarihi, mimarisi, sanatı, dili ve son zamanlarda çokca söz ettiğimiz dinler özgürlüğüne inat, din'i ile asimilasyona doğru sessizce adım adım ilerlerken "kültür ve inanç mozayiğimiz"de çatlaklar artıyor. Halklar asimile olurken kültürler ve mimari de ilgisizlik ve yağmadan nasibini alıyor.
Yıkılmaya terk edilen mabetleri, atalarından kalan taş işleme sanatının (Katori) inceliklerini barındıran kültür mirası evleri, devlet tarafından ihale ile satılan manastır yolları, tapuları hazine ve ağalara devredilen Süryani köyleri, define avcılarınca yağmalanan tarihi kilise ve manastırları, kulak arkası edilen ilçe ve köylerin yoksunluk içeren fiziksel koşulları ile Midyat ve Mardin'e sahip çıkmalıyız. Bu yöreye pek çok kez seyahat etmiş biri olarak öyle çok şey yazabilirim ki...
"Azınlık" olarak nitelenen halklara (ki Süryaniler ne azınlık olarak sayıldılar ne de eşit yurttaş olarak kabul edildiler) yakınlık ve saygı duymak, varlıklarını sürdürme çabalarını takdir etmek gerektiğine inanıyorum. Yıllarca karşılaştıkları görünür/görünmez baskılar ve dışlayıcı tavırlar elden geldiğince telafi edilmeye çalışılmalı.
Her şey bir yana, eğer hiç Güneydoğu’ya gitmediyseniz özellikle bu yörelere en kısa zamanda bir gezi yapmanızı öneririm. Ömrünüz boyunca aklınızdan çıkmayacak anılarla döneceğinizi garanti ederim.
Şimdilerde AB projeleri ve BM'in çabaları ile Mardin göz önüne çıkarılmakla beraber, Midyat'ı sakın atlamayın derim. Fotoğrafın dili, kalıcı ve etkilidir. Mardin fotoğraflarından oluşan pek çok sergi gördüm. Şimdi sıra Midyat sergisinde. İlk fırsatta Midyat da, Midyatlılar ile yöreye ait bir sergi kotarmak umudu ile...
Kadim Halk'a selam... (Shlomo …)
http://www.morgabrieledokunma.com/default.asp?lang=&sayfala=1
suderinmurat@gmail.com
www.suderin.com
|
|
|
Ziyaretçi Sayısı:1001026
|
|
|
Copyright and "Fair Use" Information
Dergimiz ticari bir kuruluş olmayıp amatör bir yayındır. Fotoğrafçıları ve dünyada yapılan fotoğraf çalışmalarını tanıtmak amacıyla bilgi ve haber yayınları yapmaktadır.
Bir kolektif anlayışıyla çalıştığı için makalelerde yer alan fotoğraflar ve alıntıların sorumluluğu makalenin yazarına, fotoğrafçısına aittir.
Dergide yer alan içeriklerden ve ihlallerden derginin herhangi bir sorumluluğu yoktur.
Fotoğrafya'da yayınlanan yazıların, fotoğrafların ve kısa filmlerin sorumluluğu
yazarlarına/fotoğrafçılarına/sanatçılarına/film yönetmenlerine aittir.
Dergimiz fotoğrafla ilgili gelişmeleri duyurmak amacıyla çalışmaktadır. Ek olarak, ülkemizde yeterince tanınmayan yabancı fotoğrafçılar ve fotoğraflarıyla ilgili bilgi de aktarmaktadır. Makalelerde yer alan fotoğraflar HABER amaçlı kullanılmaktadır. |