| |
“İspanyol fotografçı David Nebreda’nın kısa bir süre önce açtığı sergide, kendini inkar etmeye yönelik meydan okuyuşun en uç biçimi yer alıyordu. Ezelden beri aynı odaya kendini kapatmış olan ve derin acılar çeken fotografçı, bıkıp usanmadan kendi çektiği azabı, azap çeken kendi bedenini fotoğrafladı: çıkışı olmayan bu evreni, dekoru, ışığı, mizanseni değiştirerek fotoğraf çekti. Kendi bedenini ya da bedeninin kendisini? Eninde sonunda, kendi içine kapandığı bir ortamda kendi ölümünü dolaşıma sokabileceği tek canlı nesne de bu. Böylelikle, kendine “değişim” hakkı tanıyor, başkalarına da –kendi ölümünün imkansız takası halini yaşatmıyor artık. Kendini mutlak olarak inkar etmeyi ve de bu inkarı bir eser, hatta bir sanat eseri olarak yaratmayı başarıyor. Çünkü Nebreda’nın fotografları sıradan tanıklıklar değil, birer eser. Ve işte bu noktada mükemmel bir simulark olarak ortaya çıkıyor: yalnızca bir işaret olarak değil, şey ile işaretin eşzamanlılığı. Eğer çarmıha gerilmekten bahsediyorsa, bunu söyleyen işaretin de çarmıha gerilmiş olması gerekiyor. Eğer canlı yaşamdan sözetmek ve fantasmanın canlı eşdeğerini bulmak gerekiyorsa, işaretin kendisinin de canlı olması gerekiyor –yani temsilden ibaret kalmaması gerekiyor. Sanat, gösteren ile gösterilenin imkansız takasından, ölü işaretlerden ve nasihatlerden ibaret, yani olduğu haliyle temsilin imkansızlığından oluşuyor.
Nebreda, tek bir anın uzamını yaratmayı başardı. Ancak böyle bir buluşma geçici olmakla kalıyor; canlı paranın anlık cisimleşmesi olarak sanat da, anlık bir parıltıdan başka bir şey değil. Çoğu kez, estetik değerlerin ticaretinin yapıldığı ortamda yok olup gidiyor. Jean BAUDRILLARD, İmkansız Takas,
Ayrıntı, 2005, s. 132.
The Perfect Simulacrum
| |
“A recent exibition by the Spanish photographer David Nebreda illustrated on act of such self-denying bravado taken to extremes. Confined in a single room, seriously ill, he unflagginly photographs his own torment, his own tormented body, varying the décor, the lighting and staging of a dead-end work. At the and of a move more radical than any form of self-assertion, he finds the strenght to inscribe himself in a living sign, the living equivalent of that mental destruction- the sign of his own body. His own body or his personal body? At any rate it is the only living object available to him in his redusion with which to put his own death intocirculation. So he gets himself on to another track, sets other off on another (false) trail- his own death is no longer an impossible exchange. He manages to deny himself absolutaly and to produce that denial as work, and even as artwork. For his photos are not mere testimony, they are works. And this is where art appears as the perfect similacrum: not just the sign, but the simultaneity of the thing and the sign. If one needs to say crucifixion, the sign which says it must itself be crucified. If one needs to say life of the impulses, and find the living equivalent of the phantasm, the sign itself must be impulsional –that is, not in any way representative. Art is made from the impossible exchance of signifier and signified, and therefore from the impossibility of representation as such, which is made up of dead signs and empty promises. Nebreda succeded –for a moment. But the two things come together only ephemerally, and art, as the immediate incarnation of a living coin, last only for one dazzling moment. Most of time it sinks into trading on aesthetic values.
Jean BAUDRILLARD, Impossible Exchange,
Verso, 2001, p.125-126.
|