Steve McCurry, dünyaca günümüzün en iyi görüntü yapımcısı olarak tanındı ve pek çok önemli fotoğraf ödülü kazandı. Çok bilinen çarpıcı renkli fotoğrafının yanı sıra, McCurry; bir belgesel geleneği olarak, insanın hayat mücadelesinin, sevinç ve neşesinin özünü yakalamaya çalışır. 1986 yılından beri Magnum fotoğraf ajansının üyesidir ve fotoğraflarının çoğu, günümüzün unutulmaz modern simgeleri haline gelmiştir. Filedelfiya doğumlu olan McCurry, Pensilvanya Üniversitesi’nin Güzel Sanatlar ve Mimarlık Bölümü’nden mezun oldu. İki yıl süreyle bir gazetede çalıştıktan sonra, serbest fotoğrafçı olarak Hindistan’a gitti. Hindistan, McCurry’nin hayatın seyretmek ve beklemek olduğunu öğrendiği yerdir. “Yeterince beklerseniz, insanlar kameranızı unuturlar ve ruh görüntünün içine sürüklenir.”
Rusya’nın Afganistan’ı işgali konusundaki çalışması; “Yurtdışından En İyi Fotoğrafik Raporlama” dalında, olağanüstü cesaret ve girişim sergileyen fotoğrafçılara verilen Robert Capa altın madalyası ile ödüllendirildi. Yılın Dergi Fotoğrafçısı Ödülü ve Ulusal Basın Fotoğrafçıları Derneği tarafından verilen ödüller dahil olmak üzere pek çok ödül aldı. Aynı sene içinde, benzeri görülmemiş şekilde, Dünya Basın Fotoğrafları Yarışması’nda dört birincilik ödülü kazandı. İki kez Olivier Rebbot Hatıra Ödülü’nü kazandı.
Steve McCurry, Afganistan dahil olmak üzere, pek çok uluslararası ve sivil çatışmayı konu aldı. Savaşın yeryüzüne etkilerinden ziyade, insani sonuçlarına odaklanır ve insan yüzlerini gösterir. Güney ve Güneydoğu Asya’da çektiği güçlü fotoğrafları, en çok bilinen görselleridir.
McCurry’nin çalışmaları dünyadaki önemli dergilerde yayınlanmış olup, fotoğrafları sık sık National Geographic dergisindeki Tibet, Afganistan, Irak, Yemen, Kamboçya ve Angkor Wat tapınakları konularındaki makalelere eşlik etmektedir. McCurry; tanrı vergisi bir merak, dünya ve üzerinde yaşayan herkes için duyduğu merak duygusuyla sürüklenir. İnsan yaşamının öykülerini yakalayabilmek için, dil ve kültür sınırlarını aşan esrarengiz bir yeteneğe sahiptir. “Görüntülerimin çoğunun temeli insan üzerine kuruludur. Gafil bir a’nı beklerim; gerçek ruh, kişinin yüzüne kazınmış yaşantı, gizlice dışarıya bakar. İnsani koşulları gösteren geniş manzara içinde bir insan; o kişi olmanın nasıl bir şey olduğunu anlatmaya çalışırım.”
Bugün pek çok insanın ‘dünyada en çok bilinen fotoğraf’ olarak tanımladığı fotoğrafa konu olan Afgan mülteci kızın tekrar ortaya çıkışı, meslek yaşamında bir başarı noktasıdır. McCurry, bu fotoğrafın çekilişinden yaklaşık 20 yıl sonra Sharbat Gula’nın yerini tekrar buldu. “Cildi yıpranmıştı ve artık kırışıklıkları vardı, ama yıllar öncesinde olduğu gibi çarpıcıydı.” MCCurry, Çin’deki görevinden 10 Eylül 2001 tarihinde döndü. 11 Eylül’de Sıfır Bölgesi’ndeki yazısı, New York halkının soyluluk ve kahramanlığına bir vasiyetnamedir. “Korkuyu hissettin ve hemen ardından, yaşamlarımızın asla eskisi gibi olmayacağını içgüdüsel olarak anladın.”
McCurry’nin kitapları; İmparator Yolu/The Imperial Way (1985), Muson/Monsoon (1988), Portreler/Portraits (1999), Güney Güneydoğu/South Southeast (2000), Mabet/Sanctuary (2002), Buda’ya Giden Yol: Tibet Haccı/The Path to Buddha: A Tibetan Pilgrimage (2003), Steve McCurry (2005). Dağların Gögesinde/In the Shadow of Mountains (2007), en son yayınlanan kitabıdır.
www.stevemccurry.com
© Steve McCurry.