UYGAR AKLIN AŞK VE ÇIPLAK BEDENİ ALGILAYIŞINDAKİ ESTETİK SERÜVEN
Beden
tanrılarla sanatçıların barış yaptıkları en güvenilir alan olmuştur.
Tanrı kendi yaratısının karşısında ilk şaşkınlığını hangi kusurunu fark
ettiği için yaşadı? Müstehcen beden miydi onu utandıran? Sanatçıya
uzattı çıplak bedeni utancını erdeme dönüştürsün istedi… İnce bir örtü
ile sarmalandı beden. Bu örtü tanrısal estetiğin bir başyapıtına
dönüştürürken bedeni, sanatçı da kendi bedenini unutmuştu… Zamanın
kum saatinden akarken uygarlıklar insanın ayıbı olan beden; çıplaklık
utancını aklın parlak edimlerinin koyu bölgesinde gizledi. Bedenden
“Ben” boşaltılarak yerine “Ruh” dolduruldu… Böylece kutsal beden
kutsandı… Binlerce yıl beden kendisi olmayan kültürel kendiliklerle
yaşadı… Modern döneme gelindiğinde
fetişleştirilmiş dönüşümün yalnızlığında sanatçı yanı başında duruyordu.
Bu süreçlerde hiç ayrılmamıştı… Ondan koparılıp alınan aşkı, tutkuyu,
arzuyu tutuyordu elinde ölü bir ışık yayan şamdanı tutar gibi… Sanatçı;
“bedensizleştirmenin inşasında” verdiği sözü tutmuştu… Tanrılar;
unutmadılar sadakatin ödülünü Eros’ un gücünü sundular ona… Ama Eros
mitsel dönemlerin masum güzel çocuğu değildi. Artık… Teknolojik arzu nesnelerinin tutkuyla yüceltilmesi ile başlayan 20. yy. unutulan bedene başka bir varoluş kazandırdı. Toplum yorumcuları batı kültüründe yüzyıl boyunca güçlü bir tekno – erotizmin geliştiğini sezmişlerdi. (K.C.D ALLESSANDRO) Türbin,
piston, otomobil ve lokomotif betimlemelerindeki cinsel imgelem; makine
kültleri ve fütürist akım, tekno sevicilerin teknoloji tutsaklarını
ifade ediş yoluydu. Teknoloji tekno – sevicilere kütlesel güç üzerinde
erotik bir heyecan denetimi sunar. Bu da diğer insanları denetlemekte
kullanılır. Teknolojinin cinsiyeti yoktur ancak
teknolojinin temsilleri çoğunlukla cinsiyete sahiptir. Makineler, sanayi
çağından bu yana genellikle cinsiyet içeren anlamlarda betimlenmiştir.
Güçlü enerjileri sıklıkla erkekçe bir erillikle eleştirilmiştir. Bununla
birlikte güçlü mekanik nesnelerin tümü eril olarak algılanmıştır.
Örneğin; gemiler ve tekneler anaç bir güvenlik ve rahatlıkla birlikte
fiziksel güzellik kavramlarını çağrıştırdığı tayfaları ile cinsel bir
gerilimi ifade ettiği için, geçmişte ve günümüzde dişil olarak
cinsiyetlendirilmiştir. Sanayi çağının makinelere
cinsiyet metaforları atfetmesi elektronik çağda da sürmüş, ancak
bilgisayarların cinsiyet ile kurdukları kapalı ilişki nedeni ile
karmaşıklaşmıştır. Bilgisayar matrisindeki siber uzayda yer almak üzere
bedenin terki, popüler kültürde çoğunlukla daha fazla cinsellik vaadiyle
birlikte düşünülür. İnsanlar aydınlanma
felsefesine göre akılla kutsanmışlardır. Bu nedenle insanlar önceden
takdir edilmiş bir kadere itaat etmek yerine daha iyi bir dünya yaratmak
olanağını ellerinde tutuyorlardı. İnsan aklının gücünü 19. yy. zirveye
ulaştırırken çok geçmeden makine ile kıyaslanır hale geldi. Siyasal
iktisatçılar insan emeğinin disiplinsizliğini, verimsizliğini düzeltici
örnek olarak makinelerin özelliklerini yücelttiler. Önceleri yalnızca
insan yaşamına bahşedilen üretici güçler ve faili olma özellikleri
makinelere atfedildi. Yarı insan yarı makine “Siborg” figürü artık sanatın bütün alanlarının öznesi haline geldi. Siborg,
zekânın zaferini simgelerken insanoğlunun ortadan kalkışını ve insan
sonrası, aydınlanma sonrası, çağın doğuşunu da simgelemektedir. Siborg
beden ve zihin arasındaki ikiliğe dayanıyor gibi görünse de aslında o,
bu ikiliğin aşılmasıdır. 1989 yılında, Wbole
Earth Reviw dergisi bir dizi yazar, bilim insanı, sanatçı ve
akademisyeni, “Beden artık miadını doldurmuş mudur?” sorusuna yanıt
vermeye çağırdı. Forumdaki yanıtlar: İnsan varoluşunun değeri ve simüle
yaşam biçimleri araştırmalarındaki etik konularda kültürel çatışkıyı
yansıtmaktaydı. İlginç birkaç görüşe değinmek istiyorum. Susan Griffin,
batı inancında bedeni belirsiz, anlamsız gören bir geleneğin izini
sürerek bedenin miadını doldurma sorununa tarihsel bir bağlam sunuyor. Bu
özel uygarlıkta yüzyıllar boyunca sanki bedenlerimiz miadını doldurmuş
gibi davrandık. Yahudi – Hıristiyan – İslam Etiği bedene ilişkin bilgiyi
şeytani olarak niteledi. İki bin yılı aşkın tehlikeli bir yanılsamanın
ince buzları üzerinde kayak yaptık. Bu zemin ruhun maddeden dışlandığı
bir zemindi. Bedenin anlamlı varlığını göz ardı etme, dünya liderlerinin
bedenleri savaş zamanında feda edilebilir şey olarak görmelerine olanak
verdi. Günümüzde kaçınılmaz olguya dönüşen Hiper
– Gerçeklik, Jean Bodrilard’ ın kuramlaştırdığı bu simülasyonlar
dünyasıdır. Burada artık, ne taklit, ne kopyalama ne de parodi vardır.
Gerçek yerini gerçeğin sembollerine bırakmıştır. Popüler
kültür siborg temsilinde cinselliği sıklıkla öne çıkarır. Büyük bölümü
elektronik olan sistem öteki olarak sunulur. Birçok çağdaş metin
cinselliğin varlığını koruduğunu ama bedenin miadını doldurma eşiğinde
bulunduğu bir geleceği temsil eder. Popüler
kültür sıklıkla cinsel bir eylem olarak teknolojiyle insan arasındaki
sınırların yıkıldığını ifade eder. Ölümvari bir kimlik yok oluşunu
cinsellikle kaynaştıran popüler kültürün siborg imgesi, benlik
kayboluşunu bir orgazm metaforu olarak kullanan çok eski bir geleneğe
yaslıyordu. Bilindiği gibi, ölüm ve aşk batı kültür geleneğinde
birbirinden ayrılmayan bir ilişki içerisindedir. Aşk = Ölüm denklemine,
edebiyattaki bedensiz cinsellik düşüncesi eşlik eder. Sanat şölenlerinde sanatçının kurtarıcı ellerinde beden hangi estetik onarımla yaşatılabilecek? Erkek
kadın ve makineleri ayıran sınırlar 20. yy. sonlarında bir alışkanlık
içindedir. Her birini biricik kılan şeyi tanımlayan geleneksel yollar
geride kaldı. Ve insan bedeni tartışmalı bir alan haline geldi. İnsan
bedeni konusunda belirsizlikler çok çeşitli biçimlerde yaşandı. Ama
insan sonrası gelecek çizen imgelem bolluğuna katılan bedensel yok oluş
hiç bu denli inananlar tebası yaratmamıştı.
Van, 2009
|