HASAN BÜLENT KAHRAMAN Geçenlerde
bir vesileyle internette gezinirken ansızın önümde bir pencere açıldı.
('Yeni Türkçeye göre, 'sörf' yaparken, önümde bir 'cookie', 'pop up'
etti demeliydim.) Öğleden sonrasının işleri arasında bunalmışken bunun
bir porno sitesi olduğunu gördüm. (Sonradan konuştuğum arkadaşlarım bu
ansızın belirme işinin bir sistem olduğunu söylediler.) Sitenin adı
ilgimi çekince dayanamayıp açtım.
Gördüklerim karşısında
gözlerimin yuvalarından fırladığını belirtmeliyim. Site, 'milf' denilen
(anlamını yazamam, Muzır Kurulu'na gazeteyi kapattıramam) bir kadın
'türü'yle (deyimi bağışlayınız) ilgiliydi. Bu kadınlar, çocuklu olmak
şartıyla, 40 yaşının üstündekilerdi. Bu kadınların cinsel ilişki
sırasında çekilmiş resimleri vardı sitede ve bu iş akla hayale
gelebilecek her türden fanteziyi içerecek biçimde devam ediyordu.
İnternet bir cennet O
sıra daha fazla bakamayıp kapattım. Ama, pornografi konusunu zaten
okuttuğum 'görsel ideoloji ve kültür' dersinde işlediğimden ve o
konudaki tartışmaları yakından izlediğimden daha sonra bu kavramı içeren
sayfalara döndüm. Bunlardan binlerce vardı. Yüz binlerce resim
dolaşıyordu bu sitelerde. Bunca kadın ve erkek bu işin içindeydi ve
anlaşılan 'milf' çok kişinin merakıydı.
Orada kalsa her şey gene
iyiydi; ama bu konularla biraz olsun uğraşanlar için internet bir
cennetti. Gerçekten de internet artık sadece pornografi diye
nitelendirilemeyecek, onu çok aşmış bir sürecin zeminiydi. Bunun başını
da 'arzu' denilen kavram çekiyordu.
İnsan şöyle bir düşününce
arzunun durağan, sınırlı, tutuk bir kavram olmadığını hemen algılıyor.
Arzunun en önemli yanı ve özelliği herhalde çokluğu, çeşitliliği. Bu da
ister istemez 'fantezi', 'hayal' kavramlarını hatırlatıyor.
Belki
'modern' toplumların en önemli özelliğini de bu çelişki meydana
getiriyor. Çünkü, belli bir tarihe kadar özgürce yaşanan arzular belli
bir dönemden sonra dizginlenip gemlenmeye başlamış durumda. Modernitenin
önemli özelliklerinden birisi bu. Arzu, aklın sınırları içine
kapatılmak isteniyor. Bu, bedenin, gövdenin tutuklanması, onun da dar
kalıplar içine sokulması demek.
Tenle akıl arasındaki bu
salınımda tenden yana çıkanları da gene modern bilinç 'kötülük'
damgasını yapıştırarak alt etmeye çalışmış. Şeytani olan, kötücül olan,
eğer toplumsal planda olumsuz yankı bulmuşsa ikisinin de dar modernist,
akılcı zihniyete büyük bir tehdit yöneltmesinden ve onu aşacak birer
olgu diye ortaya çıkmasındandır. Kötücül olanın bir özgürleştirme
potansiyelini içinde barındırdığı biliniyor. Marquis de Sade'ın,
Bataille'ın ve daha nicelerinin bu kadar lanetlenmesinin altında yatan
olgu bu.
Bu, arzu denilen olgu belli bir döneme kadar tatmin
edilebilmek için açık veya gizli 'kötücüllüğün' ayaklandırılmasını
gerektiriyordu. Sade'ın zindanları, şatoları, bütün Gotik edebiyatın
içerdiği karanlıklar bu nedenle işin bir parçasıydı. Toplumsal bilinç
arzunun bir 'karanlık nesneye' sahip olmasını zorunlu kılıyordu.
Foucault, bu işin neden böyle olduğunu iktidar bağlamında, güç kullanımı
bağlamında açıkladı.
Gene modernite dediğimiz şey açık veya
kapalı iktidarların bedenleri 'uysallaştırması' idi. Bu kaçınılmaz bir
sonuç modernite bilinci açısından. Çünkü, 'arzunun şu karanlık nesnesi'
aslında bedenin ta kendisidir. Başına buyruk kaldığında beden çılgın ve
sınır tanımıyor. Oysa 'eğitilir', 'terbiye edilir'se bu iş kazasız
belasız atlatılır. İktidarın biricik amacı da bu: zincire vurulmuş
bedenler yaratmak, arzuyu söndürmek.
Arzunun tatmin edilmesi
İnternet
şimdi bu oluşuma meydan okuyor. İnternet sitelerinde akıl almayacak
kadar çok fantezi var. Dünyada tasarladığınız, düşlediğiniz her şeye
erişmek internet üstünde mümkün. Öte yandan internet insanların en uç
noktalarda gezinen cinsel arzularının da doyurulduğu en önemli kaynak.
Herkes kendi meşrebine uygun birilerini ve bir şeyleri internette
buluyor. Artık merkezi otoritenin, sansürlerin, denetimlerin giremediği,
erişemediği bir kurtarılmış bölge orası. Kabul edelim, karşı olalım
internet öncelikle arzunun tatmin edildiği alan.
Cinsellik en büyük sorun
Bunun
sadece cinsellik üstünden olması belki üzücü gelebilir. Bir kere,
dediğim gibi, öyle değil. İkincisi, garipsememek gerek; insanlığın en
büyük sorunu cinsellikle. Buna son dönemin getirdiği kendisine özgü
koşulları eklemek gerek. Git gide yalnızlaşan, içine kapanan,
çevresinden soyutlanan bir insanlık var karşımızda. Bu büyük kitle
kendisine bir yol bulacaktı. İçerdiği bütün donukluğa karşın (arzuyla
aramızda bir ekran var) internet bu kapıyı aralıyor. Böylece içine
girdiğimiz çağ büyük bir 'röntgencilik', 'dikizcilik' çağına dönüşüyor.
Çünkü, son kertede internet bize her türlü arzuyu tatmin olanağı sağlasa
da bunu sadece 'görerek' yaşama olanağı veriyor. Dolayısıyla çağımız
görselliğin arzuyla olan gizli ilişkisine çok derin bir çentik atıyor.
Arzunun karanlık nesnesi aydınlandı ama bu soğumasını engellemedi.
İnternet arzunun yeni adı. Bunuel'in ruhunu rencide edeceğini düşünmeyenler ona arzunun aydınlık nesnesi diyebilir.
|