Merih Akogul
19.
yüzyılda son demlerini yaşayan ağır romantizm, 20. yüzyılın son
çeyreğinde yerini tamamıyla postmodernizme bıraktığında, geriye
ikonlaşmış birçok görüntü kaldı. Heykelde, resimde, daha sonra da
fotoğraf ve sinemada; özellikle de reklamlar üzerinden kadın bedeninin
kullanımıyla görsellik, cinsellik üzerinden pornografiye dönüşmüştür. Ağırlıklı
olarak son iki yüz yılda, sanatçıların cinsellikle ilgili düşüncelerini
yapıtları üzerinden yansıtmalarıyla, arzu ile tatmin arasındaki yol
iyice kısalmıştır. Kulağa fısıldanan aşk sözlerinin yerini bedene
duyulan açlığın almasıyla cinsellik, yeni tanımlar üzerinden sıklıkla
dile getirilmektedir. Kadının erkek egemen toplum
tarafından neredeyse bir nesneye dönüştürüldüğü çağımızda, imge dünyası
simülasyonlar üzerinden varlığını ispatlamaya çalışmaktadır. Yıllardır
altyapısı hazırlanan cinsel devrim ise, geldiği noktadan bakıldığında
cinslerin tümünü tatmin etmekten uzak bir biçimde varlığını
sürdürmektedir. Artık aşk sözleri söylenmiyor,
sevdalar şiiirlerle yüceltilmiyor. Yazılara özenilmiyor, cümleler kopuk
kopuk; yalnızca sessiz harfler anlaşmak için yetiyor. E-postalar ve cep
telefonları üzerinden gönderilen mesajlarla iletişim sağlanıyor. Dil yok
olunca anlam taşınamıyor, bilgi iletilemiyor; ruh da gidiyor elden.
İnsanlar yalnızca bakıyor, istiyor ve elde ederek zaferlerini
kutsuyorlar. Markalar, kimliğin yerini alıyor.
Tüm görütüler, dünyaya yakılmış birer ağıt gibi duruyor. Gerçek
ağabeyimiz, büyük birader; gözlüyor, izliyor ve işaretliyor hepimizi.
İşte varoluşa ait tüm sırların hayalle gerçeklik arasında sınır
oluşturduğu günümüzde, görme eylemi ile pornografi arasında gidip gelen
cinsellik üzerinden iletişim sağlanıyor. Bugün
pornografi akıl almaz bir noktaya gelmiştir: Pornografinin günümüzdeki
yaygın kullanımı, onu legalleştirmiş. “Günah” kavramı din üzerinden
direnişini sürdürürken, “ayıp” kavramı ise anlamını yitirmiştir. Artık
birçok “sapma”, “normal” başlığı altında egemenliğini sürdürmektedir. Bu
arada, görsellik büyük bir endüstriye dönüşmüş (ilk devrim moda ile
olmuştu); neredeyse karanlıkta çekim yapan ve 500 kez büyüten
kameralarla teknik kalite artarak uzaklar yakına gelmiştir. Bunun
sonucunda dikizcilik ve özel hayata müdahale anonimleşmiş, paparazziler
köşe başlarını tutmuş, “home made” filmlerle fantezi dünyası renklenmiş;
Brechtiyen bir yabancılaşmanın tatlı heyecanıyla ikinci el ilişkiler
yaşanmaya başlamıştır. Gelenek, birçok konuda
olduğu gibi cinsellik için de söz konusudur. Anglosakson pornografisinde
önemli bir yer tutan, kırbaçla yapılan ceza uygulanması, iki yüz yıl
öncesinin İngiliz kolejlerinden bir kalıt olarak bu toplumun yaşamına
taşınmıştır. Erkek okullarındaki ceza yöntemi, hem zamanında bu
okullarda okumuş öğrencilerin bir kısmının (cinsel) ilişkilerinde talep
ettiği bir fantezi olmuş, hem de gerçek yaşamlarında çocuklarının
cezalandırılmalarında kullanılmıştır. Ellerinde kırbaçları olan deri
kostümlü, file çoraplı ve koyu makyajlı dominant kadınların doğuşunda bu
gelenek bulunmaktadır. Konu ise artık cinsel değil, sosyolojik ve
psikolojiktir. Ya da özellikle mastürbasyonun
yoğun bir uygulama alanı bulduğu, kadınla erkeğin yan yana gelmesinin
zor olduğu Doğu toplumlarında, cinsellik Batı’ya göre daha farklı
tasarruf edilmektedir. Özellikle dini kurallar nedeniyle cinselliğin
özgürce yaşanmadığı toplumlarda, erkekler arasında çıplak kadınların
görüntüleri, kadının kendisi gibi işlem görmektedir. Geçmişlerinde her
türlü suretin yasak olduğu birçok İslam ülkesinde çıplak bir kadın
fotoğrafı, arzu edilen bütün kadınlara görsellik üzerinden
ulaşılabilecek bir eşik gibidir. Dünyada
cinselliğe ait düşüncelerin özgürce dile getirilmesinde sanatçıların
rolü büyüktür. Ressamlar, fotoğrafçılar, şairler ve yazarların gerek
yapıtlarında, gerekse yaşamlarında cinselliği yoğun bir biçimde
kullandıklarını ve sanatçı olmalarının verdiği cesaretle cinselliği
farklı alanlara taşıdıklarını görürüz. Lord Byron’dan Mishima’ya,
Baudelaire’den Proust’a, Marki de Sade’dan James Joyce, efsane olmuş
yazarların cinsellikle olan bağıntıları oldukça renklidir. Hasan
Bülent Kahraman’ın geçtiğimiz günlerde çıkan kitabındaki denemeleri
okuduğumda, yukarıdaki düşünceler gelip buldu beni. Kahraman, “cinsellik
görsellik pornografi” adını taşıyan kitabını, başlıktaki sıralamasına
koşut olarak üç bölüme ayırmış ve 59 farklı yazıyı bu bölümler altında
toplamış. Önsözde belirtildiği üzere, kitabın önemli bir kısmı
Kahraman’ın Sabancı Üniversitesi’nde Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim
Tasarımı Programı’nda verdiği lisansüstü dersler için oluşturulmuş.
Yazıların keyifle okunmasında yalnızca seçilen konular ve ele alınış
biçimleri değil, akıcı ve sade bir biçemin kullanılmasının rolü de çok
büyük. Hasan Bülent Kahraman, sanat, sosyoloji,
psikoloji, siyaset ve ekonomi ile payandaladığı yazılarında,
okuyucularına (izleyicilerine) anılardan anekdotlara, ikonlaşmış
görüntülerden göz ardı edilmiş gerçeklere kadar, çevrili olduğumuz
dünyanın bilinçle kavranması için ipuçları veriyor. Bazen fötr ile
kasketin güreş tutuşmasını, bazen internette sörf yaparken karşısına
çıkan “pop up” muzipliği porno siteyi, bazen Türk sinemasındaki sansür
anlayışını, bazen de Antik Yunan vazolarındaki cinselliği yazılarının
konusu yapıyor, Kahraman. Görselliğin ağırlıklı
olarak fotoğraf üzerinden alımlandığı ama yine de buna rağmen fotoğrafın
gerçeklik olarak değil bir yanılsama (fotoğrafı çeken kişinin bulunduğu
açı ve ana bağlı) olarak algılandığı çağımız, bizleri farklı bir
tüketim mantığının içine bırakmıştır. Cinselliğin pornografiye dönüşümü
sırasında eğer görsellik aynı kalsaydı, özellikle 70’li ve 80’li
yıllarda sergilediği fotoğraflar ve yayımladığı erotik albümlerle tüm
dünyada tanınıp ünlenen David Hamilton’un çektiği fotoğraflar 21.
yüzyılın “kitsch” havuzuna asla düşmezdi. Bu da günümüzde pornonun
erotizmi, ters köşeye yatırdığını göstermektedir. Bir
zamanlar en sona saklanan ve olabildiğince ertelenen cinsellik,
şimdilerde günümüzün siber yaratıklara dönüşmeye aday insanlarına,
görmediğimiz bir filmin en çarpıcı sahnelerinden yararlanarak yapılan
fragmanlar gibi Matrixvari bir sekme yaptırıyor. Hasan Bülent Kahraman
kitabında, olaylar ve durumlar arasında güncelliği asla yitirmeden
sağlam ilişkiler kuruyor. Kahraman’ın Agora Kitaplığı tarafından
yayımlanan “cinsellik görsellik pornografi” adlı kitabı, çağımızın
cinsel dinamiğini başarıyla ele almasındaki ustalığıyla kesinlikle
okunması gereken bir kitap. Merih Akoğul
Ağustos 20005 / Milliyet Sanat Cinsellik görsellik pornografi / Hasan Bülent Kahraman / Agora Kitaplığı / 244 sayfa
|