20.yy'ın önemli ressam ve fotoğrafçılarından biridir. Ama aynı zamanda tasarımcı, heykeltıraş, film yapımcısı ve yazardır da. Ancak tüm bu aktiviteler içinde ona bugünkü ününü sağlayan fotograf çalışmalarıdır.
Man Ray, asıl adı Emanuel Radnitsky'dir. zor telaffuz edilen adı nedeniyle kendisine yeni bir isim verilmiş ve adı Man Ray olmuştur, 27 Ağustos 1889'da Amerika'nın Pensilvanya eyaletinde doğmuştur. Anne ve babası Rus göçmenidir.
Man Ray'in ilk çalışmaları (1897-1910) resim üzerinedir. Bu dönemde Alfred Stieglitz'in Galeri 291 ile Amerka'ya taşıdığı modern Fransız sanatının etkileri resimlerinde baskındır. Galeri 291 o dönemde Henry Matisse, Paul Cezanne, Pablo Picasso gibi ressamların resimlerini sergiler.
Man Ray kubist denemeleri ve geometrik şekilleri bu dönem çalışmalarında sık sık kullanır. Bu denemeler onu geleneksel sanata bağımlılıktan kurtaracak ve sınırlarını genişletecektir. Daha önce hiç denenmemiş bir nesne olan püskürtme fırçasıyla resim yapmaya başlar. Sanat eserinin mekanik bir araçla yapılıyor olması, sanatın yerleşik değerler sisteminin dışına çıkarılması anlamına gelmektedir. İlerde bu denemelerin O'nun Dadacılığın ironik ve kışkırtıcı kişiliğini yansıttığı söylenecektir.
Dönemin yükselen akımları dadaizm, soyut sanat gibi tepkisel akımlardır. Dada günün geçerli tüm eğilimlerine güçlü bir karşı çıkış olarak belirir. Resimde ve şiirde en ileri düzeyine ulaşır. Bu yapıtlar hiç bir şey anlatmayan, buna karşılık tarih boyunca bugüne dek tartışılmadan süregelen anlayışları tartışma zorunluluğunu hatırlatan yapıtlar olarak ortaya çıkarlar.
1913 yılında Alfred Kreymbery ile kurduğu atölyede çalışmalarını sürdürür. 1914 yılında Belçikalı yazar Donna Lecoir ile evlenir ve hayatının rotasını tümden değişterecek bir adım atmış olur. Donna O'nu modern Fransız şairleri Boudlaire ve Rimbaud'un kapılarını açacaktır. İlk değişim resimlerinde görülür.
Önce soyut resime daha sonra da resimde gerçek nesneleri de kullanarak soyut tasarımlara yönelir. Bu onun Dadacılığa giden yolda ikinci büyük adımı kabul edilir. 1920'lere kadar zamanının büyük kısmını tasarımlara ayırır. Fotografa 1920'lerde resim ve tasarımlarının reprodüksiyonlarını çekmek amacıyla başlar.
1921 yılında uzun yıllar hayalini kurduğu Fransa'ya gidişi hayatının dönüm noktalarından biridir. Paris'e yerleşir. Sürrealistler ile ilişkilerini sıklaştırır. Tristan Tzara ile görüşmeye başlar. Andre Breton, Paul Eluard, Max Ernst, Aragon ile dost olur ve onların sürekli toplantılarına katılır. İlk fotograf çalışmaları sanatçı portreleri üzerinedir.
Etrafındaki şair, ressam ve müzisyen arkadaşlarının fotograflarını çeker. Daha sonra moda fotograçılığına yönelir ve moda dergileri için çekimler yapar. Ancak Dadacı ruhu onu fotograf çalışmalarında da yalnız bırakmaz. Önce rayogram daha sonra da solarizasyon, fotograf üzerinde yaptığı değişikliklerdir.
Rayogram, fotograf kağıdının üzerine nesnelerin yerleştirilip kağıdın ışıklandırılmasına ve daha sonra geliştirilmesi aşamasında tekrar başka bir kağıda ışıklandırılmasına dayanan bir işlemdir. Filmin geliştirilme aşamasında ışıklandırılmasına dayanan solarizasyon işlemi, aslında bir geliştirme işlemi sırasında negatifin yanlışlıkla ışıklanması sonucunda bulunmuştur.
Man Ray bu kareleri bastığı zaman fotograflarda duygusal bir etkinin oluştuğunu farkeder. Man Ray bu işlemi gerçek ile hayal gücünün birleşmesi şeklinde yorumlamıştır ve onlara "rüyaların fotografları" ismini vermiştir.
Man Ray 1928 yılında ilk filmi "Denizin Yıldızı"nı çeker. Bu film diğer sanat çalışmaları gibi sürrealist bir yaklaşım ve erotizm içeriklidir. İzleyen dönemden ikinci dünya savaşının başlangıcı olan 1930'a kadar yoğun olarak gerçeküstü sanatçıların sergilerine katılır. 1937 yılında ilk kitabı "Fotograf Sanat Değildir" yayımlanır. 1939 yılında Amerika'ya döner ve Hollywood' a yerleşir.
Çalışmalaları için "Sadece mümkün olduğu kadar özgür olmaya çalışırım. Benim çalışma tarzımda kimse bana hükümdarlık yapamaz ya da yol gösteremez. Onlar işin sonunda beni eleştirebilirler. Fakat artık çok geçtir. İş yapılmıştır ve özgürlük son damlasına kadar sindirilmiştir. Bu zor bir iştir.
Fakat bu hissi yaşamaya değer." diyerek üretim sürecini ve bunun kendisi için anlamını açıkca dile getirir. O hiçbir akımın peşine takılmadan, bağımsızlığını estetikten ideolojiye bütün kısıtlamalara karşı güçlü kişiliği ile korumayı başarırken,aynı zamanda bu akımların ulaştığı derinliğe ve ufka ulaşmayı da başarabilmiştir. Sanata bakışını söylediği şu cümle ile özetleyebiliriz. "Eğer mükemmeliyet ya da orjinallik arasında bir seçim yapmak zorunda kalsaydım, orjinali seçerdim."
Man Ray'den bahsederken onun kadına bakışını da özellikle vurgulamak gerekir. Kadın onun en büyük ilham kaynağı olmuştur. "Nü, resimde olduğu kadar fotografta da benim en favori konularımdan bir olmuştur. Bunun sadece sanatsal nedenlerle olmadığını kabul etmek zorundayım" ve "Bir nü'yü fotograflamak olağanüstü bir çabayı gerektirir ve model ne kadar güzel olursa, onun güzelliğine yakışır bir şeyler yaratmak o kadar zorlaşır." sözleri ile bu önemi belirtir.
Man Ray 1951 yılında tekrar Fransa'ya döner. Üretim sürecenin yavaşladığı sunum sürecenin hızlandığı bir dönem başlamıştır. Dadaist ve Gerçeküstü akımın öncüleri ile beraber birbiri ardına sergilere katılır. Albümleri piyasaya çıkar ve sayısız onur ödülü alır. 1976 kasımında kendisin ölümsüzleştiren Paris'te ölür.
Hazırlayan : Devrim KOÇ
|