Sinan Vargı, fotoğrafa 1975 yılında Ankara Rüzgarlı Sokak’ta fotomuhabiri olarak başladı. Sırasıyla Yurt Haberler Ajansı, Ankara Flaş, Yeni Ulus Gazetesi, Karadeniz Haber ajanslarında çalıştı. 1980 yılından itibaren sendikalarda ve TÜRK-İŞ’te örgütlenme uzmanı olarak görev yapmakta. Türkiye’de tütünün ve sigaranın yabancılaştırılması sürecinde birçok araştırma ve makalesi yayınlandı. “Neden Yabancı Sigara İçiyoruz” adlı kitabı sendikalarca 50 bin adet bastırıldı ve eğitimlerde kullanıldı.
Vargı, 2007 yılında AFSAD Doğa Atölyesini bitirip AFSAD üyesi oldu. TEKEL işçilerinin eylemini ilk başladığı günden beri fotoğraflayan Vargı, bu eylemle ilgili olarak sesli fotoğraf gösterisi de yaptı.
Tekel İşçilerinin direnişi, işçiye sınıf olduğunun bilincini yeniden aşılayabildi mi?
Keşke bu soruya evet yanıtını verebilseydim. Bunu gerçekten çok isterdim.
Sendika ve konfederasyonlarda 30 yılımı geride bıraktım. Bu süreçte bir çok grev, direniş, eylem ve mitingleri örgütledim.
Şu anda Ankara’da Sakarya caddesi üzerinde direnişlerini 53 gündür sürdüren Tekel işçileri ile ilk kez 1990’lı yılların sonlarında eylem yapmaya başladım. Türk tütününün ve sigara sanayinin çok uluslu sigara tekellerinin ve onların destekçisi olan Amerikan hükümetinin baskılarıyla yok edilmesi politikaları sonucunda, sigara fabrikaları bir bir özelleştirilmeye başlandı. Tekel işçileri kendilerini fabrika kapılarına zincirlediler. Daha sonra işçiler, AKP iktidarı süresince, siyasi iktidarın başının konuştuğu her yere giderek yumurtalı eylemlerini sürdürdüler. Tekel işçisi direnişi iyi bilmesine rağmen, diğer iş kollarında çalışan diğer işçilerden daha çok, tütün üreticisi köylü ve çiftçilerden destek aldı.
TEKEL’in biran önce yabancı sigara firmalarına satılması konusunda tarihi incelersek, 1979 yılına kadar gitmemiz gerekli:
1979 yılında Demirel hükümeti sigara kaçakçılığının önlenmesi için özel teşebbüse de sigara üretim imkanını tanır. Yani, TEKEL’in tek el olmaktan çıkartılması 1979 yılında kararlaştırılır.
1984’te yabancı sigara ithaline izin verilir.
1986’da tütünde devlet tekeli kaldırılır.
1988 Aralık ayında Amerikan tütün ve sosları ile harmanlanan Tekel 2000 sigarası üretilir ve Türk sigara tiryakisi Amerikan tütününe alıştırılır.
1990’da en bilindik Amerikan sigarası olan Marlboro, Türkiye’de üretilir. Yerli markalar olan Samsun, Maltepe ve Tekel 2000, hala yabancı sigaralar için ciddi bir rakiptir ve biran önce onların da ortadan kaldırılması için fabrikalar özelleştirme kapsamına alınır.
1993-1994 ve1996'da, Çiller hükümeti tarafından alınan kararlar, Türk tütününe kota (sınırlama), yabancı tütüne teşvik getirilmesine neden olur. Çiller hükümetinden sonra gelen REFAHYOL (Refah Partisi - Doğru Yol Partisi) hükümeti, 1996'da 8939 sayılı kararı da aynı amaçla alır. Daha sonraki siyasi iktidarlar da, 1979 yılında Demirel hükümetinin başlattığı süreci tamamlamak için elbirliği ile çalışırlar. Tekel’in içki ve sigaraları özelleştirilir ve Tekel’in adı TTA oluverir. Tütün Yasası'nı çıkaran 57. Demokratik Sol Parti- Milliyetçi Hareket Partisi- Anavatan Partisi (DSP-MHP-ANAP) hükümetidir. Bu yasanın çıkmasını sağlayan misafir başrol sanatçı ise Kemal Derviş’dir.
Meydanlarda tütün ve şeker yasalarını düzeltme vaadiyle oy isteyerek iktidara gelen AKP ise 2008 yılında TEKEL'in sigara bölümünü de, 1 milyar 720 milyon dolara BAT 'a satarak özelleştirmiştir. TEKEL'i özelleştiren AKP, TEKEL'in yerine kurduğu tta (Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri A.Ş) işçilerinin geleceğini karartmaya yönelik adımlar atmaktadır. tta işçileri de Ankara'da kar kış demeden ekmekleri ve işleri için direnmektedir.
Şimdi 53 gündür Tekel işçilerine destek vermeye gelen bazı siyasi parti temsilcilerini gördükçe bir bulantı hapı içmek zorunda kalıyorum. Sanki Tekel’in elbirliği ile ortadan kaldırılması için, geçtiğimiz 31 yıllık süreçte, bağlı oldukları siyasi partilerin hiçbir kabahati yokmuş gibi nutuk atıp destek vermeye geldiklerini ifade ediyorlar. DSP’si, MHP’si, ANAP’ın eski politikacıları kamera önlerinde başlarına bağladıkları siyah kurdele ile işçilere açlık grevinde destek olduklarını söylüyorlar. Ana muhalefetin baş lideri Baykal ise “Hükümeti asker değil, Tekel işçileri götürecek” diyerek kendi görev sorumluluğunu Tekel işçilerine devrediyor. TEKEL direnişi, AKP’ye bir şekilde kızıp gitmesini isteyenlerin direniş noktası haline gelse de, geçtiğimiz 30 yılda siyasi parti yandaşlığı ve etnik farklılıklar nedeni ile kimliğini kaybetme noktasına gelen işçi sınıfı için hafıza kaybını giderecek kadar bilinçli bir direniş görüntüsü de vermiyor. Ya da şu anda bu eski partileri de protesto etmeyi göze alamıyorlar. İşte bu nokta ne olursa olsun, sınıf bilincinin kaybolduğu noktadır. Bu noktadan sonra sınıf bilinci kaybolur, parti yandaşlığı bilinci devreye girer. Geçtiğimiz otuz yıldaki özelleştirmelere ve işten çıkarılmalara gereken tepkiyi hep birlikte veremeyen işçi konfederasyonlarının da elini kolunu bağlayan bu parti yandaşlığıdır. Geçen yıllarda Anap’lı, sonra Doğruyol’cu, sonra DSP’li, MHP’li sonra da CHP’li veya AKP’li olmanın birbirinden hiç farkı olmadığı, işçi hak ve özgürlüklerinin bugünkü durumuna bakıldığında ortadadır. İşçiler kendi partilerini kurmadan da bu tablonun değişmesi olası görülmemektedir.
Bu direniş bir gün şu ya da bu şekilde bitecek. İşçiler Ankara’dan evlerine giderken “Unutma Bizi Ankara” diye bağıracaklar. Çadırlar sökülecek, battaniyeler atılacak sağa sola. Çöpçüler ertesi gün kalanları süpürecekler.
Şanlı Tekel direnişi diğer işçi direnişleri gibi tarihe geçecek. İşçi sınıfının sınıf bilinci, bir başka direnişe kadar tekrar tomurcuklanmayı mı bekleyecek, yoksa tekel işçilerinin direnişi bazı şeyleri değiştirebilecek mi? Bunu zaman gösterecek.
Bundan sonra ŞEKER fabrikalarının özelleştirilmesi başlayacak ve hepimiz genetik yapısı ile oynanmış Amerikan mısırından alınan glikozu yemeye mahküm edileceğiz. Tütün gibi pancar da yasaklanacak.
Hazır çadırlar varken, Tekel işçilerinin eylemi bitince o çadırları Şeker işçilerine devredip mücadeleyi sürekli hale getirmekten başka çaremiz de yok. Bu mücadelede işçi sınıfı ve işçi emekçisi, işsizlik ortak paydası dışında, siyasi parti yandaşlığı, etnik farklılıklar, sendika ve konfederasyon farklılıkları gibi bir takım suni ayırımların içine çekilerek yine hafıza kaybına uğramaya ve 30 yıl içinde kendi ipini çeken siyasi partileri de alkışlamaya devam edecek. Sonra da gelsin bölgesel asgari ücret, 300 liraya istihdam, işine geliyorsa çalış, dışarıda 150 liraya çalışacak milyonlarca işsiz var nutukları. İşçi sınıfı, hakları dibe vurduğunda, bizim de hakkımız var diyerek hafıza kaybından uyanacak...
Sinan VARGI
|