GEZGİN FOTOĞRAFÇILAR
Engin Özendes (ESFIAP)
www.enginozendes.com
1839 yılının güzel bir yaz günüydü.
Seine nehrinden gelen rüzgar, Parisin üzerindeki Ağustos sıcağını
biraz hafifletiyordu. Fransız Bilimler Akademisinin kürsüsünde
ki adam François Arago elinin altında duran küçük çana şöyle bir
vurdu, bir omuz hareketiyle ceketini düzeltti, başını hafifçe
yukarı kaldırarak "Sayın Baylar" dedi "doğa ışık aracığla bir
yüzeyin üzerine geçirilmiştir. Sahibi Louis Jacques Daguerre olduğundan,
buluşun adı Daguerreotype'dır". Kalabalıktan garip bir hayret
nidası yükseldi. Şimdiye kadar, ressamların resimlerinde, gravürcülerin
gravürlerinde görmeye alıştıkları çevre, nasıl olur da alet aracılığıyla,
bir yüzeyin üzerine geçirilebilirdi. Sıralarında oturanlar hemen
yerlerinden kalkıp, örnekleri görebilmek için, birbirlerinin önüne
geçmeye çalıştılar. Evet doğruydu gördükleri bunu kanıtlıyordu.
|
|
Galata Kulesi,
Ernest De Caranza
19.5 * 26 cm. 1852 |
İki Kadın,
Dumas,
20.5 * 27.2 cm. Yaklaşık 1870 |
Henüz adı fotografa dönüşmemiş bu yenilik, bir çığ gibi ortalığı
sardı. Fransa kaynaklı bu buluş olan Daguerreotype'ın yayılmasına
öncülük edenler, ellerinde yeni araçları ile, Doğu'nun gizlerini
saptamak için büyük bir merakla gelen yazarlar, ressamlar, arkeologlar,
mimarlar ve maceraperestlerdi. Fransa'dan Ortadoğu'ya kalkan vapur
seferlerinin yolu izlenerek Mısır, Beyrut, Suriye ve çevresinden
sonra, İzmir'in görüntüleri, 4 Şubat 1840'da Frederic Goupil Fesquet
tarafından saptandı. Bazı gezginler ise, daha uzak ülkere, Hindistan,
Japonya, Çin, Amerika ve Brezilya'ya kadar ulaştılar.
İlk gezginlerin çektikleri genellikle
manzaralardı. İşleri zor, araçları çok ağırdı. Çekilen her Daguerreotype
tekti ve çoğaltılması olanaksızdı. Üstelik ilk başlangıç yıllarında,
matbaa ve baskı tekniği gelişmediğinden, Daguerreotype'ları yayın
organlarında ve kitaplarda göstermek olanaksızdı. Bunlar, yeniden
ara tonlar verilerek çizildi. Uzun poz süresi nedeniyle hareket
halindeki canlıların girmediği görüntüleri, kuruluktan ve sıkıcılıktan
kurtarmak için ressamlar, çizimlerine insan ve hayvan figürleri
kattılar.
1847' de yeni bir teknik gelişme oldu. Albüminle duyarlı hale
getirilmiş cam negatifler üzerinde elde edilen görüntüler kusursuz
hale geldi. Eskisine oranla hafifleyen karanlık kutunun pratikliği,
uzak ülkeleri fotoğraflamak isteyenlerin sayısını arttırdı. Parlak
güneş ışığı altında bir manzara fotoğrafını elde edebilmek, yine
15-20 dakika gerektiriyordu ama, artık bu negatiflerden çok sayıda
baskı yapabilme olanağı vardı.
|
|
İzmir Kervan Köprüsünde
Türk Mezarlığı,
Jacob August Lorent
42.7 * 53.7 cm. Yaklaşık 1859 |
Mersin,
Bonfils,
27 * 20.6 cm. Yaklaşık 1870 |
İstanbul, İrlandalı John Shaw Smith'in
1852 yılında çektiği Pera fotoğrafı ile ilk deneysel fotoğrafın
görüntüsüne girdi, iki negatiften oluşan bu görüntü bilinen en
eski kombinasyondur.
Fotoğraf, bulunuşu ile birlikte yeni bir soruyu da gündeme getirdi.
Kamera kendi gerçeğini mi, kameranın arkasındaki adamın gerçeğini
mi saptıyordu. Eğer tam gerçeği yansıtıyorsa ve optik aracın arkasındaki
gözü sınırlıyorsa, fotoğraf sanat mıdır? Bu soru sanatçılar ve
sanat eleştirmenleri arasında büyük tartışmalara neden olur. Bir
fotoğrafta saptanan doğa görüntüsü, sanki doğanın bir kopyasını
yapaparak gerçegi oldoğu gibi bize sunuyorsa, nasıl sanat olur?
Bunun karşılığında verilen cevap ise çok yalın ve kısaydı. Eğer,
o optik aracın arkasındaki insan gözüne hükmeden ve çok geniş
bir çevreden arındırarak seçen bir yaratıcı beyin varsa, vermek
istediği mesajı, yarattığı kompozisyonun içinde vurgulayarak bize
sunuyorsa, bu sanattır.
Fotoğraf, insan gözünün saptayamayacağı
görüntüleri yakalayarak, gerçeğin bilinmeyen yanlarının ortaya
konmasını sağladı. 1872 yılında Muybridge hazırladığı çok sayıda
makine setiyle, koşan bir atın ayak hareketlerini saptadı. Elde
edilen fotoğraf, o güne kadar at resmeden ressamların yanıldıklarını
ortaya koydu. Daha önce çizilen tüm resimlerde, bir göz yanılmasıyla
koşu sırasında atların dört bacağını da gerili bir biçimde havada
tuttuğu gösterilmekteydi.
Amerika'lı manzara fotoğrafçılarının işleri, neredeyse turizmin
ve çevre korumacılığının ilk belirtileri oldu. William Henry Jackson'un
görüntüleri, 1872 Mart'ında Yellowstone'un Amerika'da ilk ulusal
park olmasını sağladı. 20. Yüzyıl başlarında yaygınlaşan ilk renkli
fotograflar (monochrome), gezginlerin doğa görüntülerine ilginç
pastel tonlar getirdi. Fotoğrafçılar daha sonraları, doğanın kötü
biçimde değişmesine neden olan endüstri felaketlerinin çelişik
görüntülerini, de ortaya koymaya uğraştılar. Sonsuzmuş gibi görünen
bir gelincik tarlasının, dağlara kavuşan görüntüsünün önünde bırakılıvermiş
bir eski otomobil, çirkin bir metal yığını ile, saf doğa arasındaki
zıtlığı ortaya koyarken, doğa bilincii de insanlara aşılamanın
önemli bir uyarıcısı oldu.
20. yüzyılda ortaya çıkan, fotografta
yeni yaklaşımlar, zaman zaman realiteden kaçılarak, ağaç gövdelerinde
ışık oynamalarının yarattığı erotik görüntüğler arama gibi sembolist
bir yaklaşıma neden oldu.
Durgun, huzur veren, keskin çizgileri olan manzaralar, gezgin
doğacılar tarafından çokça çekildi. Bu, aynı zamanda fotoğrafçılara,
kendilerini açık havada deneme olanağı da verdi. Manzara fotografçılığı
yalnızca doğanın bir kare içine dondurulması olmayıp, doğaya sevgiyle
yaklaşmanın bir göstergesiydi.
Gelecek sayıda bir gezgin fotografçının
ilginç yaşam öyküsünü anlatacağım sizlere... Bol fotoğraflı günler
diliyorum. Hoşçakalın.
Engin Özendes
|