Uzaklardan
Aylin Yılmazbayhan
Merhaba,
Bu köşede, dünyanın farklı yerlerinden insanların fotoğraf hakkındaki
düşüncelerini, bakış açılarını bulacaksınız. Kimi zaman, Amerika,
Kanada ve Güney Amerika ülkelerinden, kimi zaman Avrupa ve hatta
Uzak Doğu'dan yazarların fotoğrafa ilişkin yorumları yer alacak
bu köşede. Bazen yeni şeyler öğrenip kendi bakış açımızı geliştireceğiz,
bazen de fotoğraf dışında ortak hiçbir şeyimiz olmayan insanlarla
hemen hemen aynı şeyleri düşündüğümüzü görünce, aslında fotoğrafın ne
kadar somut ve de mükemmel bir iletişim aracı olduğunun farkına
varacağız.
Bu sayının konuğu, Veronica Volkow. Veronica Volkow, Meksikalı
bir yazar ve sanat eleştirmeni. Bu makale, "Aperture"
dergisinin 1998 yılında yayınlanan 153'uncu sayısında İngilizce
olarak yayımlanmıştır.
GÖZÜN GÖRDÜĞÜ
Yazan: Verónica Volkow
Fotoğrafçılar, şiirsel, bizi donduran, hayatı irdelemeye ve yeni
bir yol bulmaya sevk eden görüntüleri arayan kaşiflerdir. Fotoğrafçının
bizi alıp götürdüğü yolculuğun iki ayrı yönü vardır. İlki, yol
boyunca sürprizlerin, hızla hareket eden çizgilerini seyretmek
için dışa, ikincisi ise içteki monologun hızlı akışıyla içe doğru
olan yolculuktur. Bu yolculuk, her zaman bizi bilinmeyene, yeniliğe
ve merak edilene götürür. Beklenmeyenin apansız karşımıza çıkması
duygularımızı uyandırır, bizi heyecanlandırarak hayal gücümüzü
harekete geçirir. Diğer renkleri, şekilleri algıladıkça, boşlukla
olan ilişkilerimizin giderek büyüdüğü görülür. Bu belki de fotoğraf
tarafından hazırlanan yolculuğun gerçek tutkusudur. Geçtiğimiz
uzayın bu kanalında kendimizi değiştirir ve geliştiririz. İçimizdeki
masalcı artık farklı bir şekilde görür, konuşur ve hayal eder.
Yeni sınırlar, ihtimalin yeni şekli onun içinde oluşur.
|
|
Graciela Iturbide,
Primer dia del verano
(First day of summer)
(Yazın ilk günü),
Veracruz, Mexico,1982
|
Graciela
Iturbide,
El mundo de los mayores
(The world of the grown-ups)
(Yetişkinlerin dünyası),
East Germany (Doğu Almanya), 1981 |
|
Jose
Luis Neyra, La pareja
(The couple) (Çift),
Zacapoaxtla,
Puebla, Mexico, 1976 |
Fotoğraftaki yolculuk şiire en yakın
olan şeydir. Her ikisi de bilinmeyeni algılama egzersizi, yeni
dünyada yer alma çabasıdır, gözle olsa bile. Fotoğraf makinesi,
şiirsel görüntünun oluşumu, bilincin kaynağı olan gerçek anı,
olağan bir şekilde kaydeder. Kristalleşen görüntü, doğmak için
acı çeken dilin çekingenliğidir.
Hugo Cifuentes, Las aguateras
(The water carriers)
(Su taşıyıcılar),
Ecuador, 1980 |
|
Bilincimizin vücudu, tenimizin sardığı vücuttan farklıdır. O görüşümüzün
kapladığı alana benzer. Bu görüş, fotoğraftaki objeler tarafından
şekillendirilir. Şimdi duvar bizimle yüzyüze, şimdi ufuk çizgisi
çok yakın. Gördüklerimiz, boşluğa doğru bir kanalın içinden akar
gibi akar, dokunduğu her şeyi içine alarak.
|
|
Hugo Cifuentes,
El musico mayor
(The greatest musician),
(En iyi müzisyen)
Ecuador, 1980
|
Graciela Iturbide,
El matrimonio
(The marriage)
(Evlilik),
Panama, 1974 |
Gezdikçe, bilincimizin vücudu şekil
değiştirir. Kendimizi geliştirip bazen kaybettiğimiz yerde, hayal
kırıklığından büyülenmişliğe, eski ve benzer şeylerden bilinmeyene
doğru yöneliriz. Şiirsel görüntü, bizi büyük ve pasif gözlem boşluğunda
tutan bir kök gibidir. Algıladığımız ve içimize aldığımız yer
bizi yutar ve bizi anlar. Şiirsel görüntü dilin derinliklerine
girer. Gözün okyanusunda o tekrar, ten, kemik, kas ve güce bürünür,
maddeyle bizi başbaşa bırakarak.
|
Graciela Iturbide,
Inmaculada
(The Virgin Marry)
(Bakire Meryem),
Xochimilco, Mexico, 1984 |
Jose Luis Neyra,
La monja
(The nun) (Rahibe),
La Villa de Guadalupe,
Mexico, 1971
|
|
Şiirle örülmüş fotoğraf bir ayna gibidir. Dünya onun içindedir,
biz de onun. O yakalar ve bizi anlatır. Bir dağın ağacın veya
bir çocuğun yüzünün görüntüsüne bakabiliriz fakat nasıl bir rüyadaki
figür, rüyayı gören tarafından yaratılırsa, bu görüntülerde bizim
tarafımızdan yaratıldığı sürece var olur. Bu evrendeki her karakter
ve sunulan her nesne o rüyayı gören tarafından oluşturulur. Rüyayı
gören, aslında rüyanın kendisidir. Bu yüzden "obra de autor"
(yazarın işi) terimi, şiirsel görüntüyü keşfetmeyi amaçlayan fotoğraf
çeşidi için kullanılır. Her şiirsel görüntü bizim ruhumuz, düşlediğimiz
şey, fikrimizin damarı olur.
Guston Bachelard, "Poetics of
Space (1969)" (Boşluğun Şiirleri) isimli kitabında her şiirsel
görüntünün bir yansıması ve bir titreşimi olduğunu savunmaktadır.
Bu yansıma aşırı mutluluk ve ruhun etkisidir; titreşim ise ruhun
boşluğunda, görüntüyü uyandıran ikincil anlamda ve ekonun bütün
parçacıklarında duyulandır. Görüntü, titreşimin kalitesinde, orkestrasını
ahenkle yöneten üçüncü bir şahısta konuşur, diğer taraftan yansımasının
kalitesinde ise, bizi etkisi altına alan birinci kişide dile gelir.
Ruhumuz, şiirsel görüntüye yer verir ve giderek ona yaklaşır.
|
Jose Luis Neyra,
Plaza de Garibaldi,
Mexico City, Mexico, 1968
|
Abbas'ın fotoğraflarından biriyle karşılaştığımızda, içimizdeki
birşeyler kum fırtınasından sonraki çöl gibi, ağaçlar ise açık
alanın rüzgarından dolayı hisleri olmayan sinirler gibidir. Yansıma,
kaybolan dili, bir bütünün parçası olan görüntüyü içine alarak
kendini gösterir. Görüntü ruhtan vücuda dönüşür.
Graciela Iturbide'in fotoğraflarından
birinde çocuklar kumda yuvarlanır, sanki bir araya gelmiş gezegenlerin
büyük bir kuvvetle birbirini itmesi gibi. Görüntüdeki rahatlamayı
ve hoş ürpertiyi paylaşırız. Her şiirsel yüzleşme arzu ile doludur.
Subje ve obje birbirine karışarak tek olmuştur. Onlar bir ip ucunda
bir araya gelir. Fakat bu bir prototip oyunudur ve fotoğrafta
gerçeğin doğrusal zamanı, rüyanın anlamının, arzunun sınırının
ve mitolojinin prototipini belirler. Şiirsel görüntü gölgeyi maddeye
çevirir.
Hugo Cifuentes, "Huanurca" serisinden,
Ecuador, 1982
Bir mucize olacağı zaman kimse bilemez; birbirini tanımayanların
gözleri buluştuğu zaman, tıpkı Neyra'nin fotoğrafındaki gibi ya
da Flores Olea'nin arka odasının süslü makalesi gibi yada Cifuenten'in
oyuncak bebek gibi duran ölüu bebeği gibi. Şiirsel görüntü sadece
vücut ya da varlık değil, aynı zamanda bir işaret, anlamın yemini
gibidir. Bizi kendisinin gizi olarak gösterir, merakının içine
alarak orda kalmamızı sağlar.
Fotoğrafın çekildiği ortam ve bilinmeyen
etkisinin bir araya geldiği anlar şiirsel görüntülerdir. Bize
ait olan bir şeyler, yabancı ve başka olan bilinmeyenin varlığında
hayata gelir. Şiirsel görüntüde, herhangi bir yol bulup kendimiz
olarak dogmayi dileriz.
Kaynak: Aperture, sayı:153, 1998
Aylin Yılmazbayhan
|