CADI KAZANI
"Çerkes Karadağ ile birlikte",
Özlem Bağcı
Fotografya'nın 8. Sayısında
Cadı Kazanı'na Çerkes Karadağ'ı atmayı çok önceden aklıma
koymuştum ama araya dönem tatilim girmişti. Ankara'ya döner
dönmez kendimi Çerkes Karadağ'ın atölyesinde buldum.
Gittiğim her yeni mekanda
yaptığım gibi atölyeyi dolaşmaya başladım. Duvarlarda yağlıboya,
suluboya tablolar, gravürler, siyah-beyaz, renkli fotoğraflar;
raflarda fotoğraf albümleri, kitaplar, eski fotoğraf makineleri,
anı fotoğrafları, taşlar... Her mekan gibi sahibini yansıtıyordu,
gizliyordu; her ayrıntısında Çerkes Karadağ vardı. Şimdi
ise onu kendi ağzından tanıyacaktım:
"1953 yılında Kars'ın
Kağızman ilçesinin eski adıyla Havasor yeni adıyla Dibekkaya
köyünde doğdum. 1 yaşındayken babam çocuklarını okutmak
için şehre göçmeye karar vermiş. Bulunduğumuz köy Ağrı'ya
daha yakın olduğu için Ağrı'yı tercih etmiş."
Çerkes Karadağ ilk, orta ve
lise öğrenimini Ağrı'da tamamlamış. Lise öğrenimi sırasında
öykü yazıyormuş ve bu öyküler mahalli gazetede yayınlanıyormuş.
Daha sonraları bir tiyatro grubu kurmuşlar ve o zamanlar
açık olan Halk Evleri'nde oyunlarını oynuyorlarmış.
1971'in sonunda edebiyat ortamının
içinde bulunmak amacıyla İstanbul'a gitmeye karar vermiş
ama arkadaş faktörü araya girince Ankara'da kalmış. Birkaç
aylık çalışma hayatından sonra İstanbul'da Güzel Sanatlar
Akademisi sınavlarına girmiş. Yüksek Resim'i kazanmış kazanmasına
da rahatsızlığı nedeniyle kayıtları kaçırmış. Ve tekrar
Ankara...
Ankara'da kaldığı süre içerisinde
edebiyat ortamına da girmiş. Ahmet Arif, Enver Gökçe, Erdal
Öz, Çetin Öner, Feyzullah Çınar gibi bir çok tanınmış şair
ve yazarla iç içe olmuş. 1972'de Ankara'daki mahalli gazetelerde
öyküleri yayınlanmış. Aynı yıl fotoğraf da hobi olarak boy
göstermeye başlamış Karadağ'ın hayatında. İçinde bulunduğu
şair ve yazar grubunun arasında fotoğraf çeken kişiler Karadağ'ın
Ağrı'dan beri içinde olan fotoğraf hevesini ateşlemişler.
"Fotoğrafa tamamen sanat yapma arzusu ile başladım.
Fotoğrafın bir sanat
dalı olduğunu önsezilerimle kavramıştım ama ne yazık ki
o günlerde fotoğraf öğretecek ne bir dernek, ne bir kişi
vardı."
|
|
1973'te Gazi Eğitim Enstitüsü
Resim Bölümü'ne girmiş. 1979'a kadar resim ve fotoğraf birlikte
devam etmiş. Suluboya resim sergilerinin yanında fotoğraf
sergilerinde de yer almış. Bir çok yarışmaya katılmış; ulusal
ve uluslararası düzeyde bir çok ödül almış, karma sergilerde
ve dergilerde fotoğrafları yayınlanmış. Yarışmalar AFİAP
ünvanını almasıyla son bulmuş.
Çerkes Karadağ, bir çok işte
çalışmış; 8-10 civarında mesleğim var diyor. Ama şu an tek
uğraşısı fotoğraf. Yaklaşık 13 yıldır kendi atölyesinde
profesyonel fotoğrafçılık yapıyor. Bunun yanında üniversitelerde
fotoğraf dersleri vermiş: Süleyman Demirel Üniversitesi'nde
bir dönem ve de şimdilerde Hacettepe Üniversitesi'nde dersleri
devam ediyor.
"70'li yıllar fotoğrafta
bir kimlik arayışı içinde geçti. Türkiye'nin yüz yüze olduğu
sosyal-gerçekçi dünya görüşünün bizi etkilememesi söz konusu
değildi. Doğal olarak o dönem fotoğrafçılarının çoğu kameralarını
yaşama çevirdi. Kimilerinin dediği gibi belgesel çalışma
yapıyorduk. Kendi düşlerimizdeki gerçekleri toplum içinden
alırken bir anlamda kurgu yapıyorduk, bazı ufak müdahalelerde
bulunuyorduk. Bu sebeple yaptıklarımız belgesel tanımına
pek uymuyordu; çünkü belgesel olduğu gibi tanık olmayı gerektirir.
Belki bu tanıma en uygun alanlar da savaş ve spor fotoğraflarıdır."
1980 askeri darbesi ile birlikte
fotoğrafa bakış açısı da değişmiş. 2 yıl kadar hiç fotoğraf
yapmamış Karadağ. Bu dönem düşünmekle ve kendini sorgulamakla
geçmiş. Doğada rastlantılar peşinde dolaşan bir fotoğrafçı
profilinden kendi istediklerini yapan bir fotoğrafçı profiline
adım atmış. Bugünkü Çerkes Karadağ'ın temeli de o yıllarda
atılmış.
80'li yıllardan 90'lı yıllara gelirken konularını daha çok
atölye ortamına kaydırmış. Sürdürmekte olduğu nü, portre
ve bale çalışmalarını stüdyo ortamında yoğunlaştırmış. Ardı
ardına ürünler ortaya koyan Karadağ kendini sanatçı-profesyonel
olarak bir kategoriye oturtmuş.
İlk kişisel sergisini 1985'te
açmış. Bu sergiyi 70'li yıllardaki "Yaylaya Doğru"
başlığı altında Doğu Anadolu ve yayla yaşamını içeren uzun
soluklu, siyah-beyaz, belgesel çalışmasından seçilen fotoğraflar
oluşturmuş. Ardından "Renkli Fotoğraf" adı altında
soyut çalışmalarının yer aldığı bir sergi gelmiş. "Sergiler
biraz buz üstüne yazı yazmaya benziyor. Öyle algılıyorum;
çünkü ülkemizde hala bir fotoğraf müzesi yoksa, sanat kolleksiyonlarına
fotoğraf, bir sanat ürünü olarak girmiyorsa sergi açmanın
da yararlı olmadığını düşünüyorum. Fotoğrafın diğer plastik
sanatlardan bir farkı, yayınlanarak çoğalma şansının daha
fazla olmasıdır. Albümler aracılığıyla her yere ulaşmak,
bir sergi aracılığıyla ulaşmaktan her zaman daha cazip geldi.
Bu nedenledir ki albümlerimin sayısı, açtığım sergi sayısından
neredeyse daha fazladır." Sergi açmanın azımsanamayacak
kadar maliyetli olduğunu belirtiyor Çerkes Bey. Üstelik
bir de büyük format çalışıyorsanız... "Hiç satılmayan
bir sanat ürününün bu kadar masrafla sunulmasının tek taraflı
bir özveri olduğunu düşünüyorum. Bu özveriyi bir sergide
kullanmak yerine daha çok paylaşabileceğim bir albümde kullanmayı
tercih ediyorum." Nüans, Tanıdığım Yüzler, Baleylim
ve Büyülü Prag albümleri de Karadağ'ın bu tercihini kanıtlıyor.
|
|
1989'da Nüans'ın, 1995'te
Tanıdığım Yüzler'in ve1999'da Baleylim'in fotoğraflarını
sergilemiş. Bu arada belirtmeden geçemeyeceğim, bu çalışmalar
önce albüm olarak yayınlanmış, ardından sergiler gelmiş.
Şimdilerde Büyülü Prag'ın sergisini açmayı düşünüyor.
Albümler üzerine konuşmaya
devam ediyoruz. Nüans için modelle çalışmak öğrencilik yıllarımda
içimde kalmış bir uhdeydi diyor. 1987'de Türkiye'de kadın
hareketlerinin ve feminizmin tartışıldığı bir dönemde kadının
sosyal durumunu sembollerle irdelemeye çalışmış Nüans'ta:
Aynalar, sandalyeler, siyah, beyaz fonlar, çiçekler... Büyülü
Prag Albümü'nden dolayı Çek Cumhuriyeti Çerkes Karadağ'ı
Devlet Şeref Madalyası ile ödüllendirmiş ve de Çek Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı Türkiye ziyaretinde Karadağ'ı kabul etmiş.
Derneklerle olan ilişkilerine
geliyorum. AFSAD ilk kurulduğunda biraz mesafeli yaklaşmış
Karadağ. Üye olduğu gün bir de slayt gösterisi yapmış AFSAD'ta.
Ardından FSK gelmiş. 1980'den beri birçok fotoğraf grubunu
yetiştirmiş. İleriye dönük projelerinden biri de atölyesinde
sanat eğitimi programı açmak. Amacı belirli bilgi birikimine
ulaşmış fotoğraf amatörlerini daha spesifik konularda stüdyo
ortamında onları denetleyerek bir eğitimden geçirmek, onları
denetlerken kişinin hangi konulara daha eğilimli olduğunu
ortaya çıkarmak ve uygulamalı sanat eğitimi yapmak.
Çerkes Karadağ'ın bir de kitabı
var: Sözde Fotoğraf. Bu kitap kuramsal çalışmalarının ilk
ayağı, ardından serinin diğer kitapları da gelecek.
İleriye dönük bir çok projesi
var Karadağ'ın. Bunları anlatırken heyecanlanıyor, gözlerinin
içi daha da parlıyor. Dinamizmine hayran kalmamak elimde
değildi. Albüm olarak yayımlanmayı bekleyen çalışmaları:
"Yüzeyler de Yüzdür" adı altında yüzeyler, halk
ozanları, Mersin'in Mut ilçesi, Monoton Öyküler, Yayla Fotoğrafları,
"Likya Ülkesi" adı altında Akdeniz Bölgesi'nde
bir çalışma, yeni siyah-beyaz ve renkli nü seriler, Büyülü
Prag albümünün devamı olan Budapeşte, yaptığı reklam fotoğraflarından
seçilmiş sanatsal yönü ağır basan fotoğraflar...
Çerkes Karadağ bir konuda
serzenişte bulunuyor: Yaptığı albümler, yeni çıkardığı kitap,
açtığı sergiler fotoğraf dünyasında kalem oynatan kişilerce
göz ardı edilmiş. Üzerlerinde olumlu ya da olumsuz bir şeyler
yazılmamış. Ama yetişen yeni kuşaklardan umutlu. Yapılan
çalışmaları araştırmamız, çalışmalar konusunda daha duyarlı
olmamız Karadağ'ın umudunu haklı çıkarıyor.
Bu Cadı Kazanı'nda Çerkes
Karadağ'ı kaynattık. Cadı Kazanı yeni konuklarla kaynamaya
devam edecek. Sözü "Sözde Fotoğraf" tan bir cümleyle
bitirmek istiyorum...
"Fotoğrafçı, yaşamda olup bitenlere yaptığı müdahaleyle,
yaşam denilen oyunun kurallarını değiştiren kişidir."
|