Back to Main Page
Back to Main PageSon SayıÖnceki SayılarEditörlerİletişim



Editörden

Gezgin Fotoğrafçılar

Uzaklardan

"B&W in Colors"

Sanatla Psikoterapi

Kaktüs-2

Orojeni

Depremden Sonra Fotoğrafçı Çocuklar Atölyesi

Çocuk Olmak İstiyorum

Çıplak

Temel Tasarım

Sırrımızı Kimseye Söyleme

Cadı Kazanı

Fotoğrafın 150. Yılı

Okudunuz mu,
Gördünüz mü?

Ciddiyet

Yol Notları, Mısır-2 , Fas

Eğitim

Fotoğraf Dünyasından Haberler

Pano

Bit Pazarı

Platformlar,
AFAD,
İFSAK

Yeni Umutlar,
Asiye İnan
- Erdem Süer,
Nilay Erdemir
,
Ersin Engin

Sergi Salonu,
Ersin Altan,
Cemil Baykal

Suyunu Çıkaranlar

Bir Ülke Bir Fotoğrafçı

Portfolyolar,
Ece Alok
,
Ali Balkı
,
İbrahim Demirel

 



Sayı 2

FAS - MOROCCO


Renklerin ve güneşin ülkesi Fas; Fas'a gittiğimi öğrenenler neden Fas diye soruyorlar. İnsanların kafasında geri kalmış, tehlikeli, tutucu Müslüman bir ülke, kadınlar için tehlikeli bir yer. Bir arkadaşıma Fas'a gitme düşüncemden bahsettiğimde bana " sakın oraya gitme, Avrupa ülkelerini görmek, gezmek varken neden Fas'a gidiyorsun, seni orada kaçırıp haremlerine alırlar " demişti de buna çok gülmüştüm. Evet onların kafasındaki Fas böyle bir ülke.

Ben ise farklı kültürleri görme peşindeydim kim ne derse desin gitme fikrimden caymayacaktım, bunda kararlıydım.

Tabi ki gitmeden önce Fas hakkında bazı araştırmalar yapmalı; gideceğim yer hakkındabilgi sahibi olmalıydım. Nerede ne var, nasıl gidilir, nasıl giyinirler, yemek kültürleri neler, nasıl yaşarlar gibi. Kitapçıları dolaşmaya başladım. Hangi kitapçıya gidersem gideyim hep olumsuz cevaplar alıyordum. "Bizde Fas'la ilgili kitap yok ". Sadece iki kitap bulabildim; biri Türkçe, diğeri de İngilizce resimlerden ibaret. Çok şaşırdım; çünkü Türkiye'den bir çok ülkelere turlar vardı; nasıl olurda Fas'la ilgili hiç bir kitap bulamazdım. Demek ki insanlar Fas'ı tanımıyorlar ya da onların ilgisini çekmiyordu.

Sonunda teknolojinin harikalarından biri olan ve dünyayı küçülten İnternet'e başvurdum. Aradığım hemen hemen tüm bilgileri orada buldum. Ekonomisini, tarihini, yaşam şeklini, kültürünü, müziğini, yemekleri, hakkındaki bilgileri okudukça böyle bir ülkenin Türkler tarafından bilinmemesi ya da onların ilgisini çekmemesi beni şaşırtmaya başladı. Okudukça insanların kafasındaki Fas ile gerçek Fas'ın tamamen zıt olduğunu öğreniyor, öğrendikçe de oraya gitme isteğim daha da kamçılanıyordu.

Sonunda gideceğim gün gelip çatmıştı. Fas havayolları ile gidecektim; Türkiye'den Fas'a giden en uygun fiyatlı ve direkt uçan havayolu idi.

Uçağım sabahın erken saatinde İstanbul'dan hareket edecekti. Havaalanına gecenin geç saatlerinde ulaştım ve hareket saatine kadar orada bekledim. Heyecandan ne yorgunluk ne de uykusuzluk hissediyordum. Sonunda uçağa bindim ve yerime yerleşerek derin bir nefes aldım; çevreme şöyle bir bakındım. Hiç kimse Türkçe konuşmuyordu. Bununla birlikte insanların yüzleri, giyimleri benim için yabancı sayılmazdı. Çünkü bizlere çok benziyorlardı.

İlk defa Fas yemekleri ile uçakta tanıştım. Baharatlı tadı yabancı olmadığım Türk yemeklerini andırıyordu.

Zamanın nasıl geçtiğini anlayamadan kendimi Fas'ın uçsuz bucaksızmış gibi görünen topraklarının üzerinde buldum; inmemize dakikalar kalmıştı.

Nihayet filmlerden tanıdığım Casablanca'yı görecektim, buna bir türlü inanamıyordum. "Bir rüya mı görüyorum" diye düşünmekten kendimi alamadım. Ama hostesin "lütfen kemerlerinizi bağlayın" anonsuyla rüyada olmadığımı anladım.

Uzun bir bekleyişten sonra pasaport kontrolünden geçtim ve bavullarımı aldığım gibi havaalanından ayrıldım. Casablanca ismini bilmeyen yoktur. Ancak çok azı onun bir Fas kenti olduğunu bilir. İşte ben oradaydım; Humphrey Bogard ve Ingrid Bergman'ın şehrinde… Şehre ulaştığımda sabahın erken saatleriydi ve sokaklar boştu. Binalar Avrupa mimarisini andıran tarzda yapılmış, modern görünüşlüydü. Caddeler geniş ve düzenli, iki tarafını da çeşitli ağaçlar süslüyordu. Ağaçsız çırıl çıplak bir çöl kenti beklerken karşımda yeşilliklerle bezenmiş bir şehir duruyordu.

Biliyordum ki dünyanın en büyük camilerinden biri olan Hasan II camisi buradaydı ve ben bu muhteşem yapıyı hemen görmek istiyordum. Kısa bir kahvaltı molasından sonra caminin yolunu tuttum. Cami denizin kenarındaki kayalıkların üzerine büyük bir alana inşa edilmiş, değişik el işlemeleri ve oymaları ile süslenmişti. İçeri girilmesi yasak olduğundan dışarıdan birkaç kare fotoğraf çektikten sonra, caminin denize bakan duvarlarına oturarak bu görkemli yapıyı seyretim.

Casablanca'da fazla oyalanmadan Fas'ın kalbi olarak bilinen Fes kentine gitmek için yola çıktım.

Fes, Casablanca'ya 4 saat uzaklıkta ve Fas'ın en eski yerleşim yerlerinden biriydi. Oraya gitmek için yeni açılan otobanı kullanacaktım. Yollar son derece güzel ve trafik yok denecek kadar azdı. Yolda giderken çevreyi de görmüş olacaktım, gördüklerim bana hiçte yabancı değildi… Akdeniz bölgesinde yetişen bitki örtüsü ve iklimi vardı.

FES - FEZ
İmparatorluk dönemine ait en eski kent Fes, eski ve yeni kent olmak üzere iki bölüme ayrılmıştı. Eski Fes'in ortaçağ döneminden kalma kısmına Medina deniyor. Çevresi duvarlarla çevrili olan Medina'nın bir kaç tane giriş kapısı var. Dar olan sokaklarda taşımacılık eşekler ve atlarla sağlanıyor. Atlar ve eşekler sokaklardan geçerken insanlar ezilmemek için dükkanlara giriyor ya da duvarlara yapışmak zorunda kalıyorlar. Burada 300 hektarlık bir alana kurulmuş muhteşem eski bir çarşı var. Bu çarşıda İslami okullar, cami ve hatta hamamlar, fırınlar bulunmakta. Kairouan Cami ise en ünlüsü; 15-20 bin kapasiteli bir ibadet yeri; Müslüman olmayanların girmesi yasak. Fakat dışarıdan bakıldığında caminin muhteşemliği hakkında bir fikir sahibi olmak mümkün. Camide kadınlara ayrılmış bir bölüm de bulunmakta, bu bölüme erkeklerin girmesi ise yasak.

Çarşı'nın bir özelliği de her türlü ticari malın satılmakta olması, leopar derisini görmek bile mümkün. Çarşının en ilginç yerlerinden bir tanesi boyama yapılan yer. Yün boyama yerlerinde yünlerin el ile nasıl boyandığını ve o inanılmaz renklerin nasıl sağlandığını görüyorsunuz. Diğeri de tabakhane. Tabi tabakhanenin kokusuna dayanıp gezebilirseniz. Hayatımda hiç tabakhane görmemiştim ve burayı gezmek istedim. Ancak girmemle çıkmam bir oldu… oradaki koku dayanılmazdı, çıktıktan sonra bile o keskin kokunun etkisinden bir süre kurtulamadım. Fas'ın en iyi deri eşyalarını buradan satın almak mümkün,

Fes'in dünyaca ünlü seramiklerinin yapıldığı yeri görmeden tam olarak kenti gezmiş sayılmazsınız. Burada okullar tatil olduğu için çocukların küçücük elleriyle, seramikleri değişik şekillerde dizerek ve boyayarak, harikulade vazolar, duvar süsleri, tepsiler, küllükler, lambalar haline getirdiğini görebilirsiniz. Buradan mutlaka seramik eşya almalısınız; tabi ki seramikler arasından seçim yapabilirseniz…

1350 yıllarında İlahiyat Fakültesi olarak inşaa edilmiş olan Medersa Bou İnani'a da görülmesi gereken yerlerden biri. Bugün müze olarak kullanılan medresenin duvarlarındaki muhteşem tahta oymalar Arap kültürünün bir eseri ve o dönemde insanların sanata ne kadar önem verdiklerinin bir göstergesi.

Fes'in modern bölümünde ise, çeşit çeşit resturantlar, pastaneler bulmak mümkün. Yalnız buralarda genelde erkek müşteriler göze çarpmakta, kadınlara ise çok nadir olarak rastlanmakta. Modern kentin yolları geniş, düzenli ve etrafı ağaçlarla çevrili, binalar ise modern yapılardan oluşmakta.

MARRAKECH - MARAKEŞ
Bugün nüfusu 1.5 milyonu aşmış olan Marakeş, Atlas dağlarının eteğinde verimli bir vahada 1062 yılında Almoravide hanedanlığının başkenti olarak kurulmuş bir kent. Almoravide hanedanlığının başkenti olma özelliğini 12. yüzyıla kadar devam ettirmiş.

Almoravide imparatorluğunun başkenti olmak Marakeş'e birçok konularda güç kazandırmış. Çünkü bu imparatorluğun sınırları Kuzey Afrika ve Güney İspanya'ya kadar uzanmakta. Bu sayede Marakeş, kozmopolitan, harikulade Endülüs kültürü ile tanışmış ve çöl kültürü ile birleştirmiş. Bu dönemde Marakeş, İslam uygarlığı ve ünlü filozofları, bilginleri ve aydınları birbirlerine yaklaştırarak bir kültür merkezi kalesi olmuş. Almoravid'ler Marakeşi büyük bir ticaret merkezi yapmış, bu da şehrin zenginleşmesine neden olmuştur. Bir çok binalar, muhteşem bahçeler ve anıtlar yapılmış.

Şehir daha sonra Abdal Mou'min egemenliği altına girerek büyük bir İslami başkent olmuş. Büyük inşaatçı olan Abdal Mou döneminde göz kamaştırıcı yapı olan Minaret Al Kotubiyya ve dört duvarı ile muhteşem bahçesi inşaa edilmiştir. Masjid Al Katubiyya Afrika mimarisi ve bahçesiyle bugün hala şehri süslemektedir.

1269 yılında şehir Merinidler tarafından fethedilmiş ve ardından gerileme dönemine girmiştir. Merinidlerin başkenti Fes olduğundan Marakeş'e 2.5 yüzyıl önem verilmemiş. Marakeşh daha sonra Saadian hanedanlığının eline geçmiş ve eski görkemli günlerine tekrar geri dönmüştür. Marakeş'te Fes gibi geleneksel bir İslam kenti idi. 1913 yılında Fransız işgali altında modern kent kurulmuş ama hala kent eski görüntüsünü korumaktadır.

Günümüzde Marakeş Fas'ın önemli şehirlerden biri olma özelliğini korumaktadır. Kuzey Fas ile Atlantik arasında geçiş sağlamakta, el sanatları, deri yapımı, çöl halıları, çevresinde çinko, bakır, grafit madenleri bulunmakta ve bunlardan gelir sağlamaktadır. Turizm gelirlerini de bu arada unutmamak gerekmektedir. Marakeş çöl ile kuzey Fas arasında bir geçit oluşturmaktadır.

ÖNEMLİ YERLERİ
The Souks- Geleneksel Çarşı
Jemaa El Fnaa Meydanı
Bahai Sarayı
Palmeraie (Palmiye) Koruluğu
Masjid Koutoubia
Aguedal Bahçeleri

DJEMAA EL FNAA MEYDANI
Marakeş'in en ünlü yerlerinden bir tanesi belki de en ünlüsü Djemaa el Fnaa meydanıdır. Burası gündüzleri, yılan oynatıcılarının, fal bakıcıların, geleneksel dansçıların, hikaye anlatıcıların yeridir. Saatlerce hiç sıkılmadan gezilecek bir meydan…

Renk ve kültür görmek istiyorsanız meydana gidilmelidir. Sıcaktan bunalıp bir bardak su içmek isterseniz hemen yanıbaşınızda başlarındaki Meksikalıları hatırlatan renkli şapkaları ve geleneksel kıyafetleriyle su satıcılarını bulmanız mümkün. Para, aşk, kahramanlık, savaş hikayelerini heyecanla anlatan hikaye anlatıcıları meydana başka bir renk katmaktadır. Belki de hayatınızda göremediğiniz çeşitte baharatları, kurutulmuş otları, yanlarında taşıdıkları insan iç organlarını gösteren maketleri ile geçmiş ve günümüzün bir görüntüsünü oluşturmaktadır. Meydanda kağıt, el, kitap falına bakanları da unutmamak gerekiyor eğer geleceğinizi öğrenmek isterseniz hemen hemen yaygın olan bütün dillerde falınıza baktıracağınız birini bulmak mümkün.

Djemaa el Fnaa meydanına alacakaranlık yavaş yavaş çökmeye başlayınca ortalık birden bire hareketlenmeye başlıyor. Burası eski şehrin en eski ve en ünlü buluşma yeri. Aniden meydan hareketlenmeye dekor değişmeye başlıyor, küçük kamyonetler, at arabaları, eşekler, demir ayaklı masaları ve oturaklarıyla meydanı yavaş yavaş doldurmaya ve açık hava restorantını oluşturmaya başlıyorlar. Bir sihirbazın el çabukluğu ile Fas'ın geleneksel yemeklerini açık hava restorantlarında sergilemeye başlıyorlar. Yemek kokuları, etlerden çıkan dumanlar ve cızırtılar meydanı bir sis tabakası gibi kaplıyor. İnanılmaz bir hareketlilik bu, o kadar kalabalık ki ortalık, iğne atsan yere düşmez sözü sanki bu meydan için söylenmiş. Kendinizi bir başka dünyada sanıyorsunuz; yemekler arasında seçim yapmak oldukça zor; hepsinin görüntüsü birbirinden güzel, lezzetine ise diyecek yok.


THE SOUK - GELENEKSEL ÇARŞI
Burası bir labirenti andırıyor. Girmesi çok kolay ama çıkması çarşıyı bilen birinin yardımı olmadan hemen hemen imkansız. Burada aradığınız herşeyi bulmak mümkün, halılar, deri ürünleri,vazolar, gümüşten yapılmış eşyalar, değişik modellerde yapılmış geleneksel takılar, seramik eşyalar, boyacılar, sele yapanlar, çeşit çeşit geleneksel giyim eşyaları… Metallerin büyük bir ustalıkla nasıl sanatsal eşyalar haline dönüştürüldüğünü burada görebilirsiniz. Her çeşit ve fiyatta eşya ve yiyecek bulmak mümkün özellikle o güzelim hurmalar. Kısacası çarşıda yok yok. Buradaki hemen herşey el emeği ile yapılmış ve değişik gelenekleri yansıtan ürünler.

Baharat dükkanlarından bahsetmeden geçemeyeceğim: inanılmaz çeşitte baharatlar, taşlar, otların bu otlar… büyüsüne kapılmamak imkansız.


GENEL GÖRÜNÜŞ
Zıtlıkların, renklerin ülkesi Fas, cazibeli, heyecan verici, gölgelerin güneşle, denizin gökyüzüyle birleştiği yer. Hayatın renklerini bütün yıl boyunca ülkenin değişik yerinde süren festivallerde görmek mümkün.

Bir çok yönüyle eşsiz bir ülke olan Fas, Afrika ülkesi olmasına rağmen coğrafi açıdan Avrupa'ya yakın olması nedeniyle kültürel, ekonomik ve siyasi açıdan diğer Afrika ülkelerinden farklılık göstermektedir.

Kuzeyinde Akdeniz, batısında Atlantik Okyanusu ile çevrili olan ülkede Akdeniz iklimi hüküm sürmektedir.

Cebelitarık boğazının karşısındaki İspanya ise tarih boyunca Müslüman savaşçıların Avrupa'ya girişini sağlamıştır.

Eşsiz havası, bozulmamış Akdeniz sahilleri, verimli ovaları, Akdeniz bitki örtüsü ile Fas Afrika'nın en şanslı ülkesidir.

Fas krallığı demokratik Monarşi ile yönetilmektedir. Kral Mohammed VI. Alouite hanedanlığından gelmektedir. Bu hanedanlığın egemenliği 300 yıldır devam etmektedir. Yasal sistemi temelde Fransız, İspanya kanunları ile İslami kurallara göre yürütülür. Demokratik sistem Fas'da diğer Afrika ve islam ülkelerine oranla daha iyi işlemektedir.

1956 yılında bağımsızlığını ilan eden Fas, o günden bugüne kadar, bir çok sosyal problemlerin üstesinden başarıyla gelmiştir (eğitim ve sağlık gibi). Fransızlar döneminden iyi planlanmış su kanalları ve yolları bulunmakta olan Fas, endüstriel açıdan da gelişmekte olan bir ülke olmasına rağmen hala tarım , ekonomisinde önemli bir yer tutmaktadır.

Önemli zengin petrol yatakları yoktur. Fakat zengin fosfat yatakları vardır. Akdeniz iklimi, verimli toprakları ve su kaynaklarına sahip olan ülke de turizm ise gelişen bir sektördür.

Fas'da berberler, Arap ya da ikisinin karışımı çoğunluktadır. Son yıllarda Fas'ın diğer Afrika ülkeleri ile olan ilişkileri artmış; buna bağlı olarak da siyah Afrika nüfusu Fas'a yerleşmeye başlamıştır. Bunlar çoğunlukla güney bölgesinde özellikle Marrakech'de yerleşmişlerdir. Bununla birlikte Yahudiler ve diğer Avrupa ulusundan (Fransız, İtalyan, İspanyol) bu ülkeye yerleşmiş bulunmaktadırlar.

Nüfusun yarıdan fazlası küçük kasabalarda yaşamakta ve yaşadıkları evleri palmiye ağacının liflerinden ve balçıktan inşaa etmektedirler. Buna "Kasbah" denilmekte, köyler genellikle vadilerde ve dağlarda bulunmaktadır.

Kültürel açıdan son derece zengin olan Fas'ta İslam, Fransız, İspanyol ve Afrika kültürlerinin etkisini görmek mümkün: camiler, minarelerde İslam'ın, bahçeler, çeşmelerde Endülüs İspanyası'nın, binaların yapı tarzında ise Fransız kültürünün etkileri görülmektedir.

TURİZM
Güneş ve değişik kültürü arayan turistler için mükemmel bir ülke, her mevsim bir çok alternatif aktiviteler mevcut. Çölün inanılmaz büyüsü, dağlar yaz aylarında tırmanmak, kışın kayak yapmak için ideal. Vadilerde göze çarpan inanılmaz kır çiçekleri, bozulmamış Akdeniz sahilleri ve neredeyse bütün yıl boyu süren sıcaklığı ile sonderece cazip bir ülke.

MÜZİK
Çok değişik müzikler var: Arap, berber, klasik ve popüler müzik. Hemen hemen her yerde bu müzikleri duymanız mümkün. Kafelerde, evlilik, cenaze törenleri gibi seromonilerde ve hatta hikaye anlatıcıların hikayelerini anlatırken…
Klasik müzik endülüs müziğidir.


YEMEK
Yemekler oldukça egzotik: Bol miktarda baharat ve değişik aromaların kullanıldığı, yemekler kuzeyden, İspanya, Fransız ve hatta İtalya'dan, güneyden ve doğu ülkelerinden etkilenmiştir. En büyük etkinin doğudan geldiğine şüphe yok.

Birçok baharatlar berberler tarafından kullanılmaktaymış, güney İspanya Endülüslerinin etkisiyle değişik sebze ve meyveleri de yemekte kullanmayı öğrenmişler. Araplar ise değişik ekmekleri ve baharatları tanıtmışlar Endülüslere.

Ekmek her yemekte bol miktarda tüketilmektedir. En ünlü ve geleneksel yemeklerinin başında "tanjine" adını verdikleri etten yapılan yemekleri gelmektedir.

Fas'ta büyük miktarlarda meyve, sebze ( özellikle Akdeniz meyve ve sebzeleri) balık ve diğer deniz ürünleri bulunmaktadır. Hurma da çok miktarda üretilmektedir.