FAS -
MOROCCO
Renklerin ve güneşin ülkesi Fas;
Fas'a gittiğimi öğrenenler neden Fas diye soruyorlar. İnsanların
kafasında geri kalmış, tehlikeli, tutucu Müslüman bir ülke, kadınlar
için tehlikeli bir yer. Bir arkadaşıma Fas'a gitme düşüncemden
bahsettiğimde bana " sakın oraya gitme, Avrupa ülkelerini
görmek, gezmek varken neden Fas'a gidiyorsun, seni orada kaçırıp
haremlerine alırlar " demişti de buna çok gülmüştüm. Evet
onların kafasındaki Fas böyle bir ülke.
Ben ise farklı kültürleri görme
peşindeydim kim ne derse desin gitme fikrimden caymayacaktım,
bunda kararlıydım.
Tabi ki gitmeden önce
Fas hakkında bazı araştırmalar yapmalı; gideceğim yer hakkındabilgi
sahibi olmalıydım. Nerede ne var, nasıl gidilir, nasıl giyinirler,
yemek kültürleri neler, nasıl yaşarlar gibi. Kitapçıları dolaşmaya
başladım. Hangi kitapçıya gidersem gideyim hep olumsuz cevaplar
alıyordum. "Bizde Fas'la ilgili kitap yok ". Sadece
iki kitap bulabildim; biri Türkçe, diğeri de İngilizce resimlerden
ibaret. Çok şaşırdım; çünkü Türkiye'den bir çok ülkelere turlar
vardı; nasıl olurda Fas'la ilgili hiç bir kitap bulamazdım. Demek
ki insanlar Fas'ı tanımıyorlar ya da onların ilgisini çekmiyordu.
Sonunda teknolojinin harikalarından
biri olan ve dünyayı küçülten İnternet'e başvurdum. Aradığım hemen
hemen tüm bilgileri orada buldum. Ekonomisini, tarihini, yaşam
şeklini, kültürünü, müziğini, yemekleri, hakkındaki bilgileri
okudukça böyle bir ülkenin Türkler tarafından bilinmemesi ya da
onların ilgisini çekmemesi beni şaşırtmaya başladı. Okudukça insanların
kafasındaki Fas ile gerçek Fas'ın tamamen zıt olduğunu öğreniyor,
öğrendikçe de oraya gitme isteğim daha da kamçılanıyordu.
Sonunda gideceğim gün gelip çatmıştı. Fas havayolları ile gidecektim;
Türkiye'den Fas'a giden en uygun fiyatlı ve direkt uçan havayolu
idi.
Uçağım sabahın erken saatinde İstanbul'dan
hareket edecekti. Havaalanına gecenin geç saatlerinde ulaştım
ve hareket saatine kadar orada bekledim. Heyecandan ne yorgunluk
ne de uykusuzluk hissediyordum. Sonunda uçağa bindim ve yerime
yerleşerek derin bir nefes aldım; çevreme şöyle bir bakındım.
Hiç kimse Türkçe konuşmuyordu. Bununla birlikte insanların yüzleri,
giyimleri benim için yabancı sayılmazdı. Çünkü bizlere çok benziyorlardı.
İlk defa Fas yemekleri ile uçakta tanıştım. Baharatlı tadı yabancı
olmadığım Türk yemeklerini andırıyordu.
Zamanın nasıl geçtiğini anlayamadan kendimi Fas'ın uçsuz bucaksızmış
gibi görünen topraklarının üzerinde buldum; inmemize dakikalar
kalmıştı.
Nihayet filmlerden tanıdığım Casablanca'yı görecektim, buna bir
türlü inanamıyordum. "Bir rüya mı görüyorum" diye düşünmekten
kendimi alamadım. Ama hostesin "lütfen kemerlerinizi bağlayın"
anonsuyla rüyada olmadığımı anladım.
Uzun bir bekleyişten sonra pasaport kontrolünden geçtim ve bavullarımı
aldığım gibi havaalanından ayrıldım. Casablanca ismini bilmeyen
yoktur. Ancak çok azı onun bir Fas kenti olduğunu bilir. İşte
ben oradaydım; Humphrey Bogard ve Ingrid Bergman'ın şehrinde…
Şehre ulaştığımda sabahın erken saatleriydi ve sokaklar boştu.
Binalar Avrupa mimarisini andıran tarzda yapılmış, modern görünüşlüydü.
Caddeler geniş ve düzenli, iki tarafını da çeşitli ağaçlar süslüyordu.
Ağaçsız çırıl çıplak bir çöl kenti beklerken karşımda yeşilliklerle
bezenmiş bir şehir duruyordu.
Biliyordum ki dünyanın en büyük
camilerinden biri olan Hasan II camisi buradaydı ve ben bu muhteşem
yapıyı hemen görmek istiyordum. Kısa bir kahvaltı molasından sonra
caminin yolunu tuttum. Cami denizin kenarındaki kayalıkların üzerine
büyük bir alana inşa edilmiş, değişik el işlemeleri ve oymaları
ile süslenmişti. İçeri girilmesi yasak olduğundan dışarıdan birkaç
kare fotoğraf çektikten sonra, caminin denize bakan duvarlarına
oturarak bu görkemli yapıyı seyretim.
Casablanca'da fazla oyalanmadan Fas'ın kalbi olarak bilinen Fes
kentine gitmek için yola çıktım.
Fes, Casablanca'ya 4 saat uzaklıkta ve Fas'ın en eski yerleşim
yerlerinden biriydi. Oraya gitmek için yeni açılan otobanı kullanacaktım.
Yollar son derece güzel ve trafik yok denecek kadar azdı. Yolda
giderken çevreyi de görmüş olacaktım, gördüklerim bana hiçte yabancı
değildi… Akdeniz bölgesinde yetişen bitki örtüsü ve iklimi vardı.
FES - FEZ
İmparatorluk dönemine
ait en eski kent Fes, eski ve yeni kent olmak üzere iki bölüme
ayrılmıştı. Eski Fes'in ortaçağ döneminden kalma kısmına Medina
deniyor. Çevresi duvarlarla çevrili olan Medina'nın bir kaç tane
giriş kapısı var. Dar olan sokaklarda taşımacılık eşekler ve atlarla
sağlanıyor. Atlar ve eşekler sokaklardan geçerken insanlar ezilmemek
için dükkanlara giriyor ya da duvarlara yapışmak zorunda kalıyorlar.
Burada 300 hektarlık bir alana kurulmuş muhteşem eski bir çarşı
var. Bu çarşıda İslami okullar, cami ve hatta hamamlar, fırınlar
bulunmakta. Kairouan Cami ise en ünlüsü; 15-20 bin kapasiteli
bir ibadet yeri; Müslüman olmayanların girmesi yasak. Fakat dışarıdan
bakıldığında caminin muhteşemliği hakkında bir fikir sahibi olmak
mümkün. Camide kadınlara ayrılmış bir bölüm de bulunmakta, bu
bölüme erkeklerin girmesi ise yasak.
Çarşı'nın bir özelliği de her türlü
ticari malın satılmakta olması, leopar derisini görmek bile mümkün.
Çarşının en ilginç yerlerinden bir tanesi boyama yapılan yer.
Yün boyama yerlerinde yünlerin el ile nasıl boyandığını ve o inanılmaz
renklerin nasıl sağlandığını görüyorsunuz. Diğeri de tabakhane.
Tabi tabakhanenin kokusuna dayanıp gezebilirseniz. Hayatımda hiç
tabakhane görmemiştim ve burayı gezmek istedim. Ancak girmemle
çıkmam bir oldu… oradaki koku dayanılmazdı, çıktıktan sonra bile
o keskin kokunun etkisinden bir süre kurtulamadım. Fas'ın en iyi
deri eşyalarını buradan satın almak mümkün,
Fes'in dünyaca ünlü seramiklerinin
yapıldığı yeri görmeden tam olarak kenti gezmiş sayılmazsınız.
Burada okullar tatil olduğu için çocukların küçücük elleriyle,
seramikleri değişik şekillerde dizerek ve boyayarak, harikulade
vazolar, duvar süsleri, tepsiler, küllükler, lambalar haline getirdiğini
görebilirsiniz. Buradan mutlaka seramik eşya almalısınız; tabi
ki seramikler arasından seçim yapabilirseniz…
1350 yıllarında İlahiyat Fakültesi
olarak inşaa edilmiş olan Medersa Bou İnani'a da görülmesi gereken
yerlerden biri. Bugün müze olarak kullanılan medresenin duvarlarındaki
muhteşem tahta oymalar Arap kültürünün bir eseri ve o dönemde
insanların sanata ne kadar önem verdiklerinin bir göstergesi.
Fes'in modern bölümünde ise, çeşit
çeşit resturantlar, pastaneler bulmak mümkün. Yalnız buralarda
genelde erkek müşteriler göze çarpmakta, kadınlara ise çok nadir
olarak rastlanmakta. Modern kentin yolları geniş, düzenli ve etrafı
ağaçlarla çevrili, binalar ise modern yapılardan oluşmakta.
MARRAKECH - MARAKEŞ
Bugün nüfusu 1.5 milyonu
aşmış olan Marakeş, Atlas dağlarının eteğinde verimli bir vahada
1062 yılında Almoravide hanedanlığının başkenti olarak kurulmuş
bir kent. Almoravide hanedanlığının başkenti olma özelliğini 12.
yüzyıla kadar devam ettirmiş.
Almoravide imparatorluğunun başkenti olmak Marakeş'e birçok konularda
güç kazandırmış. Çünkü bu imparatorluğun sınırları Kuzey Afrika
ve Güney İspanya'ya kadar uzanmakta. Bu sayede Marakeş, kozmopolitan,
harikulade Endülüs kültürü ile tanışmış ve çöl kültürü ile birleştirmiş.
Bu dönemde Marakeş, İslam uygarlığı ve ünlü filozofları, bilginleri
ve aydınları birbirlerine yaklaştırarak bir kültür merkezi kalesi
olmuş. Almoravid'ler Marakeşi büyük bir ticaret merkezi yapmış,
bu da şehrin zenginleşmesine neden olmuştur. Bir çok binalar,
muhteşem bahçeler ve anıtlar yapılmış.
Şehir daha sonra Abdal Mou'min
egemenliği altına girerek büyük bir İslami başkent olmuş. Büyük
inşaatçı olan Abdal Mou döneminde göz kamaştırıcı yapı olan Minaret
Al Kotubiyya ve dört duvarı ile muhteşem bahçesi inşaa edilmiştir.
Masjid Al Katubiyya Afrika mimarisi ve bahçesiyle bugün hala şehri
süslemektedir.
1269 yılında şehir
Merinidler tarafından fethedilmiş ve ardından gerileme dönemine
girmiştir. Merinidlerin başkenti Fes olduğundan Marakeş'e 2.5
yüzyıl önem verilmemiş. Marakeşh daha sonra Saadian hanedanlığının
eline geçmiş ve eski görkemli günlerine tekrar geri dönmüştür.
Marakeş'te Fes gibi geleneksel bir İslam kenti idi. 1913 yılında
Fransız işgali altında modern kent kurulmuş ama hala kent eski
görüntüsünü korumaktadır.
Günümüzde Marakeş Fas'ın önemli
şehirlerden biri olma özelliğini korumaktadır. Kuzey Fas ile Atlantik
arasında geçiş sağlamakta, el sanatları, deri yapımı, çöl halıları,
çevresinde çinko, bakır, grafit madenleri bulunmakta ve bunlardan
gelir sağlamaktadır. Turizm gelirlerini de bu arada unutmamak
gerekmektedir. Marakeş çöl ile kuzey Fas arasında bir geçit oluşturmaktadır.
ÖNEMLİ YERLERİ
The Souks- Geleneksel Çarşı
Jemaa El Fnaa Meydanı
Bahai Sarayı
Palmeraie (Palmiye) Koruluğu
Masjid Koutoubia
Aguedal Bahçeleri
DJEMAA EL FNAA MEYDANI
Marakeş'in en ünlü yerlerinden
bir tanesi belki de en ünlüsü Djemaa el Fnaa meydanıdır. Burası
gündüzleri, yılan oynatıcılarının, fal bakıcıların, geleneksel
dansçıların, hikaye anlatıcıların yeridir. Saatlerce hiç sıkılmadan
gezilecek bir meydan…
|
|
Renk ve kültür görmek istiyorsanız
meydana gidilmelidir. Sıcaktan bunalıp bir bardak su içmek isterseniz
hemen yanıbaşınızda başlarındaki Meksikalıları hatırlatan renkli
şapkaları ve geleneksel kıyafetleriyle su satıcılarını bulmanız
mümkün. Para, aşk, kahramanlık, savaş hikayelerini heyecanla anlatan
hikaye anlatıcıları meydana başka bir renk katmaktadır. Belki
de hayatınızda göremediğiniz çeşitte baharatları, kurutulmuş otları,
yanlarında taşıdıkları insan iç organlarını gösteren maketleri
ile geçmiş ve günümüzün bir görüntüsünü oluşturmaktadır. Meydanda
kağıt, el, kitap falına bakanları da unutmamak gerekiyor eğer
geleceğinizi öğrenmek isterseniz hemen hemen yaygın olan bütün
dillerde falınıza baktıracağınız birini bulmak mümkün.
Djemaa el Fnaa meydanına alacakaranlık
yavaş yavaş çökmeye başlayınca ortalık birden bire hareketlenmeye
başlıyor. Burası eski şehrin en eski ve en ünlü buluşma yeri.
Aniden meydan hareketlenmeye dekor değişmeye başlıyor, küçük kamyonetler,
at arabaları, eşekler, demir ayaklı masaları ve oturaklarıyla
meydanı yavaş yavaş doldurmaya ve açık hava restorantını oluşturmaya
başlıyorlar. Bir sihirbazın el çabukluğu ile Fas'ın geleneksel
yemeklerini açık hava restorantlarında sergilemeye başlıyorlar.
Yemek kokuları, etlerden çıkan dumanlar ve cızırtılar meydanı
bir sis tabakası gibi kaplıyor. İnanılmaz bir hareketlilik bu,
o kadar kalabalık ki ortalık, iğne atsan yere düşmez sözü sanki
bu meydan için söylenmiş. Kendinizi bir başka dünyada sanıyorsunuz;
yemekler arasında seçim yapmak oldukça zor; hepsinin görüntüsü
birbirinden güzel, lezzetine ise diyecek yok.
THE SOUK - GELENEKSEL ÇARŞI
Burası bir labirenti andırıyor.
Girmesi çok kolay ama çıkması çarşıyı bilen birinin yardımı olmadan
hemen hemen imkansız. Burada aradığınız herşeyi bulmak mümkün,
halılar, deri ürünleri,vazolar, gümüşten yapılmış eşyalar, değişik
modellerde yapılmış geleneksel takılar, seramik eşyalar, boyacılar,
sele yapanlar, çeşit çeşit geleneksel giyim eşyaları… Metallerin
büyük bir ustalıkla nasıl sanatsal eşyalar haline dönüştürüldüğünü
burada görebilirsiniz. Her çeşit ve fiyatta eşya ve yiyecek bulmak
mümkün özellikle o güzelim hurmalar. Kısacası çarşıda yok yok.
Buradaki hemen herşey el emeği ile yapılmış ve değişik gelenekleri
yansıtan ürünler.
Baharat dükkanlarından bahsetmeden geçemeyeceğim: inanılmaz çeşitte
baharatlar, taşlar, otların bu otlar… büyüsüne kapılmamak imkansız.
GENEL GÖRÜNÜŞ
Zıtlıkların, renklerin
ülkesi Fas, cazibeli, heyecan verici, gölgelerin güneşle, denizin
gökyüzüyle birleştiği yer. Hayatın renklerini bütün yıl boyunca
ülkenin değişik yerinde süren festivallerde görmek mümkün.
Bir çok yönüyle eşsiz bir ülke olan Fas, Afrika ülkesi olmasına
rağmen coğrafi açıdan Avrupa'ya yakın olması nedeniyle kültürel,
ekonomik ve siyasi açıdan diğer Afrika ülkelerinden farklılık
göstermektedir.
Kuzeyinde Akdeniz, batısında Atlantik Okyanusu ile çevrili olan
ülkede Akdeniz iklimi hüküm sürmektedir.
Cebelitarık boğazının karşısındaki İspanya ise tarih boyunca Müslüman
savaşçıların Avrupa'ya girişini sağlamıştır.
Eşsiz havası, bozulmamış Akdeniz sahilleri, verimli ovaları, Akdeniz
bitki örtüsü ile Fas Afrika'nın en şanslı ülkesidir.
Fas krallığı demokratik Monarşi ile yönetilmektedir. Kral Mohammed
VI. Alouite hanedanlığından gelmektedir. Bu hanedanlığın egemenliği
300 yıldır devam etmektedir. Yasal sistemi temelde Fransız, İspanya
kanunları ile İslami kurallara göre yürütülür. Demokratik sistem
Fas'da diğer Afrika ve islam ülkelerine oranla daha iyi işlemektedir.
1956 yılında bağımsızlığını ilan eden Fas, o günden bugüne kadar,
bir çok sosyal problemlerin üstesinden başarıyla gelmiştir (eğitim
ve sağlık gibi). Fransızlar döneminden iyi planlanmış su kanalları
ve yolları bulunmakta olan Fas, endüstriel açıdan da gelişmekte
olan bir ülke olmasına rağmen hala tarım , ekonomisinde önemli
bir yer tutmaktadır.
Önemli zengin petrol yatakları yoktur. Fakat zengin fosfat yatakları
vardır. Akdeniz iklimi, verimli toprakları ve su kaynaklarına
sahip olan ülke de turizm ise gelişen bir sektördür.
Fas'da berberler, Arap ya da ikisinin karışımı çoğunluktadır.
Son yıllarda Fas'ın diğer Afrika ülkeleri ile olan ilişkileri
artmış; buna bağlı olarak da siyah Afrika nüfusu Fas'a yerleşmeye
başlamıştır. Bunlar çoğunlukla güney bölgesinde özellikle Marrakech'de
yerleşmişlerdir. Bununla birlikte Yahudiler ve diğer Avrupa ulusundan
(Fransız, İtalyan, İspanyol) bu ülkeye yerleşmiş bulunmaktadırlar.
Nüfusun yarıdan fazlası küçük kasabalarda
yaşamakta ve yaşadıkları evleri palmiye ağacının liflerinden ve
balçıktan inşaa etmektedirler. Buna "Kasbah" denilmekte,
köyler genellikle vadilerde ve dağlarda bulunmaktadır.
Kültürel açıdan son derece zengin
olan Fas'ta İslam, Fransız, İspanyol ve Afrika kültürlerinin etkisini
görmek mümkün: camiler, minarelerde İslam'ın, bahçeler, çeşmelerde
Endülüs İspanyası'nın, binaların yapı tarzında ise Fransız kültürünün
etkileri görülmektedir.
TURİZM
Güneş ve değişik kültürü
arayan turistler için mükemmel bir ülke, her mevsim bir çok alternatif
aktiviteler mevcut. Çölün inanılmaz büyüsü, dağlar yaz aylarında
tırmanmak, kışın kayak yapmak için ideal. Vadilerde göze çarpan
inanılmaz kır çiçekleri, bozulmamış Akdeniz sahilleri ve neredeyse
bütün yıl boyu süren sıcaklığı ile sonderece cazip bir ülke.
MÜZİK
Çok değişik müzikler var:
Arap, berber, klasik ve popüler müzik. Hemen hemen her yerde bu
müzikleri duymanız mümkün. Kafelerde, evlilik, cenaze törenleri
gibi seromonilerde ve hatta hikaye anlatıcıların hikayelerini
anlatırken…
Klasik müzik endülüs müziğidir.
YEMEK
Yemekler oldukça egzotik:
Bol miktarda baharat ve değişik aromaların kullanıldığı, yemekler
kuzeyden, İspanya, Fransız ve hatta İtalya'dan, güneyden ve doğu
ülkelerinden etkilenmiştir. En büyük etkinin doğudan geldiğine
şüphe yok.
Birçok baharatlar berberler tarafından
kullanılmaktaymış, güney İspanya Endülüslerinin etkisiyle değişik
sebze ve meyveleri de yemekte kullanmayı öğrenmişler. Araplar
ise değişik ekmekleri ve baharatları tanıtmışlar Endülüslere.
Ekmek her yemekte bol miktarda
tüketilmektedir. En ünlü ve geleneksel yemeklerinin başında "tanjine"
adını verdikleri etten yapılan yemekleri gelmektedir.
Fas'ta büyük miktarlarda meyve,
sebze ( özellikle Akdeniz meyve ve sebzeleri) balık ve diğer deniz
ürünleri bulunmaktadır. Hurma da çok miktarda üretilmektedir.
|