Bir Fotoğraf ve Mahkemesi
Yaşantımızın genelinde
kontrolümüz dışındaki gelişmelerin içerisinde yer alırız. 6 Milyar
nüfuslu bir dünyanın sosyal, kültürel gelişmeleri, şehirlerin
ve sonuçta kişinin yaşamını bire bir paylaştığı çevresinin yaşam
tarzını yönlendirici bir etkiyle karşımıza çıkar. Bu durum günümüz
iletişimindeki inanılmaz hız nedeniyle geçmiş zamanlara göre çok
daha başarılı bir konuma gelmiş ve yönlendirici etkisi artmıştır.
Özellikle organize güçlerin -etkinliği hangi boyutta olursa olsun-
bu ortam içerisinde ki güç dağılımlarını kendi lehlerine çevirme
yönündeki çabalarını kamuoyuna mal etmek için, doğru-yanlış, güzel-çirkin,
iyi-kötü gibi karşıtlarımızı bir birine katarak genel yaşantımızı
ve asıl hedef olan kişisel yaşantımızı, sundukları sanal imaj
standartları içerisinde yer alması için etkinlikleri artmıştır.
Üçüncü dünya ülkelerindeki kabile savaşları tüm vahşeti ile sergilenirken,
Körfez savaşı bilgisayardaki atari oyunuymuş gibi canlı yayında
takip etmiştik. Uğur Mumcu, bahriye Üçok, Turan Dursun ve ünlü
ünsüz bir çok aydının katilleri bulunamamışken Susurluk kazası
ile ortaya çıkan kirli ilişkileri ve onları savunan kimi politikacıların
"vatan için kurşun sıkanlar" söylemlerini televizyonlardan, yazılı
basından takip etmiştik.
Kendi yaşantımızın, duygularımızın dışında zorunlu kılınan yaşantıların
duyguların verdiği rahatsızlıklar ve bu çelişki yumağının içerisinde
somut olarak tüm benliğiyle var olan perdenin yarattığı gerilim
üzerinde yoğunlaşan düşünceler fotoğrafımı ortaya çıkardı.
Sergide görüp Jacques Monod' un "Rastlantı ve Zorunluluk" isimli
kitabına kapak fotoğrafı yapmak isteyen Dost Kitapevi' nin teklifine
de benzer bir mantık ve amatör idealizmiyle herhangi bir ücret
talebinde bulunmadan evet dedim. Ve Ekim 1997 yılında kitap yayınlandı.
Bir fotoğrafımın kendisiyle
uyum içerisinde bir bilimsel kitaba kapak olduğu düşüncesini taşırken
bir başka yayında daha kullanıldığını tesadüfen öğrendim. Hemen
gittiğim Dost Kitapevi' nin Kızılay' da ki satış yerinde "98 Sonbahar"
isimli yayın tanıtım katalogunda ne iznim alınarak, ne haber verilerek
ve üstelikte kadrajı da değiştirilerek aynı fotoğrafımın kullanıldığını
gördüm. Bir tarafta amatör idealizmi, diğer tarafta ticari kaygı,
bir tarafta yoğun düşüncelerle üretilmiş bir fotoğraf, diğer tarafta
kadraj ve dolayısıyla ifade değiştirme keyfiliği ve bunları yaparken
de fotoğrafın sahibinden izin alınmayarak yapılan saygısızlık.
Oldukça üzüldüğüm ve sinirlendiğim bu durum karşısında -kitapevi
yetkilileriyle sağlıklı bir diyalogda kuramayınca- bir avukatla
görüşmeye karar verdim. Avukatla yaptığım görüşmelerde Türk Fikir
ve Sanat Eserleri Kanununa göre iznim alınmaksızın bir fotoğrafımın
herhangi bir ticari faaliyette kullanılamayacağının açıkça belirtildiğini
ve bu konuda Kanunun ilgili maddelerinin sanatçıyı himaye ettiğini
görünce mahkeme yoluyla hakkımı savunmaya karar verdim ve 16.12.1998
tarihli dilekçemle Ankara Asliye İkinci Ticaret Mahkemesine başvurarak
kişilik haklarıma saldırı gerekçesiyle 1.100.000.000 TL maddi
ve manevi tazminat davası açtım. Mahkeme gerekli delilleri toplayıp,
kanunun lehime olması gerektiğini belirten bilirkişi raporunu
inceledikten sonra 1999/521 nolu kararında; "Deliller toplanmış,bilirkişi
incelemesi yapılmıştır. Davacı daha önce davalının sahip olduğu
kitapevi tarafından yayınlanan "Rastlantı ve Zorunluluk" isimli
kitapta dava konusu fotoğrafın kapak yapılmasına izin vermiştir,
bu iznin daha sonraki yayınları da kapsayıp kapsamadığı konusunda
toplanmıştır.
Davacı, fotoğrafı yalnızca "Rastlantı ve Zorunluluk" kitabı için
verdiğini ileri sürmekte, davalı ise iznin sonraki yılları da
kapsadığını savunmaktadır. Davalı savunmasına itibar edilecek
olursa , aynı fotoğrafın davalı tarafından ilanihaye değişik yayınlarda
ve yazılarda kullanılması için vermek sonucu doğar ki , bu da
bir fotoğraf sanatçısı olan davacının maddi ve manevi haklarının
çiğnenmesi anlamına gelir. Bunu ise kanun himaye etmez, Mahkememizce
alınan 7.6.1999 tarihli bilirkişi raporunda bu görüş ve düşüncemizi
aynen benimsemektedir. Bu itibarla bilirkişi raporunda belirlenen
100.000.000 TL maddi tazminatın aynen kabulü gerekmiş ; Manevi
tazminatın ise, davalı eyleminin niteliği, taraflar arasındaki
daha önceki ilişkinin varlığına, paranın satın alma gücü ve ekonomik
değerlerine göre davacının manevi tazminat istemi fazla bulunmuş
ve takriren bu istemin yarı oranında indirilmesi takrir edilerek
manevi tazminatın 500.000.000 TL üzerinden kabulü gerekmiştir.
Faizin meblağı konusu davacı vekili faiz istemini yayın tarihinden
itibaren ortaya koymuş ise de, yayın tarihi ile ilgili olarak
dosyaya belge ibraz etmemiz yayınlanan katalogda bunun hangi tarih
olduğu anlaşılmadığından faizin başlangıcı olarak dava tarihi
kabul edilmiştir." Denilmiş ve dava haklılığım kabul edilmiştir.
Bunun maddi karşılığı olarak reeskont faiziyle birlikte toplam
1.100.000.000TL Dost Kitapevinden tahsil edilmiştir.
Aslında belli bir duygu yoğunluğuyla ürettiğim bu fotoğrafımın
bu olaylar içerisinde yer almasını hiç istemezdim. Ancak bu fotoğrafımın
gerek kullanım şekli ve gerekse de yazıda belirtmediğim diyaloglar
içerisinde yer alan hafife alma mantığına karşı bir girişimimim
olması gerekirdi. Ve böyle bir durumla karşılaşmadan önce bilmediğim
ancak avukatımla görüşmelerimde öğrendiğim kadarıyla bu gibi durumlarda
sanatçıya ait birçok hakların Türk Fikir ve sanat Eserleri Kanunlarıyla
himaye edildiğini görmekte benim adıma oldukça keyiflendirici
olmuştur. Gerek Dost Kitapevi ve gerekse de benim bu davadan yeterince
bilgi edindiğimizi düşünüyorum.
GÖKHAN BULUT
Ana Sayfa
|