Işık Olmadan Fotoğraf Olmaz
Fotoğrafı etkileyen
en önemli öğe ışıktır. Işık enerjisi olmadan fotoğrafik görüntünün
oluşması mümkün değildir. Aslında her hangi bir görüntünün oluşabilmesi
için bir enerji türünün madde ile etkileşip, oluşan bilgilerin
bir yerlerde depolanması gereklidir. Bizim algımız ve görünür
ışık fotoğrafçılığı sadece mor ile kırmızı arasında kalan elektromanyetik
dalga boylarını kullanmaktadır. Bu spektrum dışında kalan bizim
kimyasal ve digital yardımcı araçlar kullanmadan göremediğimiz
bir evren var. Ultraviyole ve kızılötesi aygıtlar ile elde edilen
manzara fotoğraflarında her şey inanılmaz farklı görünür. Elektromanyetik
dalgaların daha uzak köşelerinde bulunan dalgalar bugün radarlarda,
radyoteleskoplarda, X-ray kristalografide, nükleer tıp ve Radyolojide
kendi algımızın dışında kalan bölgeyi görmekte yardımcı oluyor
bize. Ultrasonografi ve Sonar bizi yarasaların evrenine götürüyor.
Tunneling Elektron mikroskopu bize hiç bir canlının göremediği
atomlar hakkında bilgi veriyor. Yeni tanıştığımız sabit ve değişken
manyetik alan ile elde edilen manyetik rezonans görüntüleri maddenin
kimyasal bileşimi hakkında bilgiler içeriyor. Ve en son daha önce
hiç kimsenin göremediği elektriksel akımlar bugün SQUID (super
conducting Quantum interface device) kardiyomanyetik ve elektroensefalogramlar
şeklinde görünür hale gelmiştir. Bu kadar çok şeyi aynı anda çıplak
gözle görüp algılayabilsek ne olurdu bilemiyorum, ama şu anda
hiç bir canlının göremediği şeyleri görüp görüntüleyebiliyoruz.
Ancak bu görüntülerin içerdiği bilgileri yorumlamak herhalde daha
uzun seneler alacak.
Fotoğrafın icadından bu
yana 150 seneden fazla bir süre geçmesi ile birlikte görünür ışık
hakkındaki bilgilerimiz artık eskisi kadar hızlı artmamaktadır.
Mevcut bilgilere ulaşmak ve kullanmak ise iyi fotoğraf üretmek isteyen
kişinin elindedir.
Işık kaynaklarını rengine göre tanımlarken onları tek renk ve polikromatik
(yani çok renkli) olarak tanımladıktan sonra polikromatik olanları
kesintisiz ve kesintili spektrumdan oluşanlar olarak ayırabiliriz.
Siyah bir cismin ısıtılması ile elde edilen ışık kesintisiz olmasına
rağmen spektral ağırlığı sıcaklık ile birlikte değişmektedir. Sıcaklığın
artması ile birlikte önce kırmızı ışık yaymaya başlayan cisim daha
sonra turuncu sarı, beyaz, mavi, mor renkleri yaymaya başlar. Bu
yolla ışık yayan kaynakların sıcaklıkları Kelvin olarak ölçüldüğünde:
Mum ışığı 1900 K, 100W'lık ampul 2800K, Halojen lambalar 3300K,
Karbon ark'ı 5000K, ortalama öğlen güneş ışığı 5500K, elektromanyetik
flaşlar 6000K ve açık gölgeler 12000-27000K sıcaklıktaki cisimlerin
sıcaklığı ile eşdeğer renkte olduğu hesaplanmıştır. Amatör piyasadaki
filmlerin çoğu bu nedenle 5500K'de en iyi sonucu verecek şekilde
üretilmektedir. Aynı nedenle güneş ışığından başka ışık kaynaklarından
yararlanırken olası renk kaymalarını önlemek için bazı hesaplar
gereklidir. Kelvin sistemi kullanılırken hesaplar zor olduğundan
Micro-Reciprocal Degree'nin kısaltması olan MIRED derecesi kullanılmaktadır.
(MIRED = 1000000/Kelvin) Örnek olarak ev içerisinde Tungsten Işığı
kullanılarak yapılacak bir çekimde sonuçların Turuncu çıkmasını
önlemek için kullanmamız gereken düzeltme miktarı şöyle hesaplanmaktadır.
Film MIRED değeri - Mevcut Işık MIRED değeri = (1000000/5500) -
(1000000/2800) = 182 - 357 = -175 MIRED. Bu durumda toplam -175
MIRED düzeltme yapmamız gerekecektir. Bunun için -130 MIRED düzeltme
yapan 80B numaralı Mavi filtreyi, -45 MIRED düzeltme yapan Açık
Mavi 82C filtresi ile birlikte kullanmamız gerekecek. Açık mavi
ve açık turuncu renkte olan filtreler renk düzeltme dışında fotoğrafa
sıcak veya soğuk bir hava vermek için sık sık kullanılmaktadır.
Işık kaynağında dikkat edilecek başka bir özellik içerdiği Ultraviyole
miktarıdır. Fotoğraf Emülsiyonlarındaki mavi katman UV'ye en duyarlı
katmandır. Gözle görülememesine rağmen UV ışınları fotoğrafın Mavi
çıkmasına sebep olurlar. Bu maviliği önlemek için renksiz olan bir
UV filtresi veya UV ışınlarını süzme yeteneğine sahip SkyLight adında
açık pembe filtresini kullanmak hem objektifinizi temiz tutacak
hem görünmeyen ışınlar tarafından fotoğrafta meydana gelecek olan
renk kaymalarını önleyecektir. Açık havalardaki aşırı UV bazen pozometreyi
etkileyerek sonuçların koyu çıkmasına sebep olur. Bu durumlarda
pozometrenin önerdiği değerden bir stop daha fazla pozlandırmak
sonucu çözecektir.
Işık kaynağının büyüklüğü fotoğrafı inanılmaz derecede etkileyen
faktörlerden bir diğeridir. İyi fotoğrafçılar kendilerini sürekli
ışık konusunda eğitir, istedikleri etkiyi bu yolla yaratmaya çalışırlar.
Küçük bir ışık kaynağından gelen demetler paralel olduğu için gölge
ve aydınlık alanlar arasında keskin sınırlar vardır. Gerçekçi fotoğraflar
için birebir olan sert ışık
romantik bir havayı bir anda yok edebilir. Sert ışık kaynaklarına
örnek olarak güneş, flaş, mum ve spot ışıklar verilebilir. Aydınlık
bölgelerde canlı renkler, gölgede ise karanlık ve siyah renk hakimiyeti
küçük ve sert ışık kaynaklarının özelliğidir. Aydınlık ve karanlık
arasındaki keskin ayırım güçlü kompozisyonlar yaratmaya yardımcı
olabilir. Yüksek kontrast, detay ve doku için bu tür ışık kaynakları
kullanılmalıdır. Işık kaynağı büyüdükçe karanlık ve aydınlık alanlar
arasındaki geçiş belirsizleşir. Gölgeler kaybolmaya yüz tutar, canlı
renkler yerine pastel renkler hakim olur. Barışçı portreler için
aranan bu tür ışığa doğal ortamda bulutlu havalar ve açık gölgede
rastlamak mümkün. Fotoğraf stüdyolarında ışık kaynağını büyütmek
için kullanılan diffüzerleri hepimiz görmüşüzdür. Portre dışında
bir çok amaç için bulutlu havada çekim yapmak film harcamakdan başka
bir işe yaramaz.
Işığın Yönü:
Işık önden, arkadan, alttan, üstten ve iki yandan konuya doğru gelebilir.
Yeni başlayanalara tavsiye edilen sırtını ışığa dön önerisi, problemsiz
bir pozlandırma için en iyi seçenektir. Bu ışıkta çekilen fotoğrafta
pırıl pırıl canlı rekler görmek münkün, ancak bunun bedeli fotoğrafta
derinlik, doku ve detayları kaybetmemeizdir. Böyle bir fotoğraf
ilginç olmaktan uzaktır. Yandan ışıklandırma doku ve formu belirginleştirmek
için kullanılabilecek en iyi ışıktır. Sabah uykusundan biraz özveride
bulunarak yakalayabileceğimiz bu ışık bize karşılığını kat-kat verir.
Genel kullanım, manzara ve mimari fotoğrafta 45 derece ile gelen
yan ışığın sık sık kullanıldığını görebiliriz. Duvarlar ve diğer
vertikal yüzeyler için üstten ışıklandırma yandan ışıklandırma gibi
davranacaktır. Dağ yamaçlarını çekmek için üstten ışıklandırma yandan
ışıklandırma gibi görev yapar. Dağ yamaçlarını çekmek için dağ yamaçlarını
yan ışık gibi aydınlatan öğlen güneşinin kaçırılmaması gerekir.
Amacınız manzara çekimi ise en iyisi fotoğraf makinenizi saat 11:00
ve 15:00 arasında fotoğraf çantasından hiç çıkarılmamasıdır. Arkadan
gelen ışıkla cismin kenarlarında göze hoş gelen parlak kenarlar
oluşur. Bu etkiyi saçlarda yakalarsanız hiç vakit kaybetmeyin. Toz
bulutu, yaprak, çiçek cam gibi ışığı içinden geçiren konularda ters
ışık konunun doğasını en iyi şekilde ortaya çıkarır. Çok yüksek
kontrastlı sert ışıklarda silüet fotoğraflar elde edilir. Su kenarında,
karlı manzaralarda bu tip fırsatlar sık sık elimize geçer. Deneyerek
ve yanılarak, elimize geçen fırsatları ve ışığı değerlendirmeyi
öğrenebiliriz. Yeterki fotoğraf çekerken sadece konu üzerine durmayalım.
Işığın rengi, şiddeti ve yönü üzerinde düşünelim.
İyi Fotoğraflar,
Nevit Dilmen
Ana Sayfa
|