Sevgili
Ender GÜRCAN,
Telefonum çalar, ve karşıdaki seslenir; "Hafize hanım, ben
Ender." Her seferinde bu "hanım" bölümüne çok bozulurum.
O cumartesi öğleden sonra da çaldı telefonum. "Hafize hanım,
ben Ender. Biz Akçakoca'dayız. Sahilde balıkla rakı içiyoruz.
Biraz sonra fotoğraf çekmeye gideceğiz." dedi bana son olarak.
Bunun veda görüşmesi olduğunu gece yarısına kadar anlamadım.
Ve şimdi, telefonda onun sesini bir daha duyamayacağımı
düşünmek, "Hafize hanım ben Ender" demeyeceğini bilmek canımı
acıtıyor…
Son bir yıldır
ne çok şey yaşadık onunla. Yaptığımız gezilerde ne güzel
anılarımız var. Çekimler, karanlık oda çalışmaları ve az
konuşmalı bol sohbetler… Az konuşmalı diyorum, bu kadar
az konuşarak bu kadar uzun uzun ve güzel sohbetler ettiğimiz
ondan başka birini tanımıyorum.
Durup durup ettiği anlamlı, muzip sözlerine ne çok güldük
hep beraber. Ne çok emek verdi fotoğrafa ve yeni yüzler
kazandırdı aramıza. Hem kendi fotoğraf üretti ve hem de
başkalarına katkı verdi. Bildiklerini onlara da öğretti.
Bir araya getirdi bir grup insanı ve bir sergi ("Tiyatrolardan"
Fotoğraf Sergisi) çıkmasını sağladı. Dağların doruklarında,
serin derelerin sesi eşliğinde slayt gösterileri yaptık
onunla beraber. Ürettiği fotoğrafları bizlerle ve başkaları
ile paylaştı her zaman. Çoğaldı sessizce… Ve yaşantımıza
girdi süzülerek…
Yaşamın olumsuzluklarını, fotoğrafla olumluya döndürenlerden
biriydi. Ve inanıyorum yaşamını, sonuna kadar dolu dolu
ve gönlünce, acısıyla tatlısıyla, ama kendince yaşadı… Gerçekten
kendince, "Enderce" yaşadı.
Böyle düşünmek
ve başladığımız fotoğraf projelerini bitirmek, gülümseyerek
hatırlamak, belki onu da gülümsetir ha, ne dersiniz…
Gezmek
ve fotoğraflamak, bir de balık ve rakı, yanında biraz dağ
havası, biraz da gürül gürül bol köpüklü sular, haa bir
parça da sessizlik ve heyecan. İşte Ender… "Ender bunu yapmayacaksın
değil mi? Oradan atlamayacaksın umarım." "Bana bir şey olamaz.
Kötüye bir şey olmaz" derdi. Haklıydı belki, kötüye bir
şey olmazdı. Ama artık O aramızda yok…
O
kadar iyi bildiği ve sevdiği Karadeniz'in dalgalarını bize
tercih etti. Oldu mu ya şimdi. O dalgalar da Ender'i çok
sevdi. Onu aldı ve bir daha da geri vermedi.
Zaten hüzünlü ayrılışlarla dolu hayatımızda, gidişi, biraz
zamansız oldu. Daha gidilecek çok yer, çekilecek ve basılacak
çok fotoğraf vardı kafamızda. Daha yapacak çok şey vardı.
Konuştuğumuz planlar, projeler, yarınlara dair umutlar vardı…
FSK'lılar onu daha yeni
tanıyordu. Ben de öyle. Ve daha pek çok kişi de…
"Bundan
böyle fotoğraflarda ve anılarda yaşadığını düşünmek için
vakit daha çok erkendi be Ender…"
Bizim
kuşağın yaprak dökümü zamanı mı geldi. Yoksa bu ayrılıkların
sırası ve zamanı yok mu. Son yıllarda ne çok arkadaşımızın
ardından slayt gösterileri düzenledik. Kataloglar çıkardık.
Onların anısına etkinlikler gerçekleştirdik. Kaybettiğimiz
dostlarımızı fotoğrafları ile hatırlamak biraz hüzünlü olsa
da, geride onları hatırlatan böyle güzel ürünlerin olması
gurur vericiydi.
Ender'in ardından da onu hatırlamak, fotoğraflarını paylaşmak
ve daha başkaları ile paylaşılmasını sağlamak için, ortak
sergilerimizi, kendi slaytlarından oluşan gösterilerini
çeşitli yerlerde sunmaya devam ediyoruz.
Anadolu'nun hemen her yerinde çektiği fotoğraflarından oluşan
"Geze geze" isimli slayt gösterisi pek çok yerde ve ilde
gösterildi. Şimdi de işte sizlerle birlikte.
Hafize Kaynarca
Ender Gürcan Portfolyo:
Görmek
istediğiniz fotoğrafın üzerine tıklayınız..
Ana Sayfa
|