|
|
Fotoğrafı Düşünmek
Temele dönüş atölye çalışmalarımda öğrencilerime iki ifade vurguladım.
Çoğu fotoğrafçı kördür ve fotoğraf eski ustaların aracıdır.
Birinci ifade herkese çelişkili görünürdü. Eğer siz kamerayı odaklayabiliyor
ya da arabayı sürebiliyorsanız nasıl kör olabilirsiniz. "Etrafınıza
bakınmak ve dünyadan gelen görsel ipuçlarına tepki göstermek görmek
değildir" diye devam ederdim. Benim kitabımda görmek aktif ve sürekli
olarak devam eden "dünyayı nasıl yorumlayacağımıza dair" bir algılama,
sınama ve değiştirme işlemidir.
Başlangıçta fotoğraf bütün sanatların içinde öğrenilmesi en kolay
sanat olarak görülmüştür. Daguerreotype'e hafızası olan bir ayna
denilirdi. Fox Talbot, collotype işlemini doğanın kalemi diye adlandırmıştı.
Eğer bir kişinin kimyasal işlemleri öğrenecek kadar sabırlı olduğunu
kabul edersek, bütün yapması gereken kamerayı tripoda yerleştirip
cisme yönelip lensin kapağını açmak ve odaklayarak gerisini doğaya
bırakmaktı. Hiçbir zaman nasıl çekileceğinin öğrenilmesi için yıllar
harcanması gerektiği düşünülmüyordu. Fotoğraftaki teknolojik gelişmeler
ile görüntü elde etmek için teknolojiyi öğrenmenize gerek dahi bulunmuyordu.
Sadece odakla ve çek, gerisini de teknolojiye bırak.
Başlangıçta tamamı çok basittir. Birçoğumuz mutlu birer fotoğraf
çekicisi olarak işe başlarız. Vizörümüzün içinden kafaları ve
binaları odaklarız ve çekeriz. Bu saçma bir görüştür ve zamanla
monotonlaşır.
Birçok kişi Herman amcanın kafasının üzerinden ağaç çıkan şipşağına
bakmaktan rahatsız olmaz. Onların Hologram hafıza bankalarında,
Herman amcanın binlerce görüntüsü, anısı ve ses kaydı bulunmaktadır.
Yaşlı Herman'ın şipşağı, hologramı üç boyutlu görüntüye çeviren
bir işarete dönüşür. Hafızalardaki playbacki çalıştırır ve artık
onlar baskıyı görmezler. Hatıralarına dönerler. Şipşağın geçmişte
yaşananları anımsatma gücü insanları her sene milyonlarca fotoğraf
çekmeye yönlendirir.
Fakat bazılarımız için öyle bir gün gelir ki favori fotoğraflarımız
bile anılarımızı canlandıramaz olurlar. Kumsaldaki piknik sırasında
çekilen favori bir fotoğraf kolumuzu hafifçe yalayan ılık meltemin
anısını, suların sürüklediği ağaç dallarının için için yanarkenki
acı tadını anımsatamaz olur. Hepsi gitmiştir. Çünkü hisleri devam
ettirecek güncel birşey kalmamıştır.
Bu olduğu zaman Herman amcanın kafasından çıkan ağacı görmeye
başlamanız çok zaman almayacaktır. Eğer akıllıysanız bu fotoğrafları
çekmecenizin arkasına atacak ve sigorta satıcılığı gibi daha üretken
bir işe başlayacaksınız. Masumiyetinizi kaybetmişsinizdir. Artık
ne kadar çekerseniz çekin hiçbir şey doğru görünmeyecektir.
Yalnız değilsiniz. Edward Weston'a göre ilk kez bir dağı çektiğinizde,
o bir dağdır. Gelecek sefer çektiğinizde o artık bir dağ değildir.
Yıllarca tekrar tekrar denersiniz. Sonra ansızın o tekrar bir
dağdır.
Bu tecrübenin insanları piyasadaki her fotoğraf yayınının her
sayısını satın almak ya da piyasadaki film-geliştirici kompozisyonlarının
tamamını denemeye çalışmak gibi saldırganca davranışlara yönelttiği
bilinmektedir. Daha iyi görüntüyü arama çabası o derece derindir
ki tutkunuzu gerçekleştirme sürecinde profesyonele dönüşebilirsiniz.
Bu işlem, eğer vazgeçmezseniz, tatmin edici sonuçlar alıncaya
kadar yıllarca sürebilir. İşin gerçeği, iyi bir fotğraf yapmak
aşağı yukarı Moby Dick'i altetmek kadar kolay bir iştir.
İlk başarılarımızın birçoğu dikkatlice düşünülüp tasarlanmış çalışmalardan
çok mutlu kazaların sonucudur. Bir kere başladığımızda ele geçmeyecek
görüntüleri ararken sayısız çekim yaparız. Ortalamalar kuralı
biz niyetlenmesek de içlerinden bazılarının iyi olacağını söylemektedir.
Fotoğraftaki birçok kariyer mutlu kazalar sonucu başlamıştır.
Ne anlatmak istediğimizi anlamak için, en yakınımızdaki bir şehir
kütüphanesinin fotoğraf bölümünü ziyaret edin ve değişik fotoğraf
dergileri tarafından yayınlanan fotoğraf yıllıklarını inceleyin.
Herhangi bir yılda yeni, genç, parlak fotoğrafçılara çok az yer
verildiğini göreceksiniz.
Bir yıllığı alın ve genç, parlak fotoğrafçıları bulun. Daha sonra
izleyen yılların indekslerinden aynı isimleri arayın. Kaç tanesi
sonraki yıllarda tekrar yer almışlar? Çok az yeteneğin ismini
tekrar göreceğinize eminim. Bu yeni yıldızlar sadece editörün
tarzını ve yılın konusunu bir araya getirebildikleri için oradadırlar.
Hepsi çok sık ve mutlu kazalar ile zaman tecrübelerindeki bazı
şeyler o konuyu iyi görmelerini ve çekmelerini önceden hazırlamıştır.
Onlar o cismi görüntülemek için doğru zamanda ve doğru yerdedirler.
Ve beş kolay fotoğraf çekmiş olarak sahneden çekilirler. Sadece
bir elin parmağı kadar fotoğrafçı yıldan yıla yeni görüntüler,
gelişme gösteren yeni yaklaşımlar çıkarabilirler.
Eğer bu yayınlardaki isimlerin istatistiğini incelersek çoğunluğunun,
herkesin saygı duyduğu ilk çalışmasını yayınlamadan önce fotoğraf
ile en az 15-20 yıldır ilgilendiğini göreceksiniz. Eğer bir fotoğrafçı
35 yaşından önce başarabilmişse, o büyük bir ihtimalle ilk fotoğraf
dersini dokuz yaşında babasının stüdyosunda almıştır.
Fotoğraf tüm sanatlar içinde öğrenilmesi en karmaşık olandır.
Biz sanırım dağı tekrar dağ yaparken fotografik işlemlerin en
açık modelini gözardı ediyoruz. Jones and Candit'in fotografik
ton şeması teorisi ve bu şemadan ortaya çıkan zone sistemi teorisi
resmin görünen küçük bir bölüdür. Ton skalası grafiği ve zone
sistemi, bize materyal ve teknikteki farklılıkların ışığın gücündeki
farklılıklar ile nasıl doku ve ton değiştirdiğini gözlemek ve
kaydetmek için iyi bir malzeme oluştururlar. Farklı teknik işleri
düzenleyebilmek için ton döngüsünün dört remel şemasını dahi kullanabiliriz.
Örneğin pozlama sırasında görüntüyü etkileyen işlemleri yansıma
eğrisinde gösterebiliriz. Bu gibi konuları, merceklerin yansıması,
ışık kaynağı ve teknikleri, filtreler ve filmin önceden pozlanıp
sislendirilmesi gibi teknikler ile ton ve dokuyu değiştirme şeklinde
listeleyebiliriz. Bu zone sistemini fotoğraf tekniğini öğretmek
için iyi bir model yapar. Herşey görüntüye ve kağıda uygun pozlanmış
ve geliştirilmiş negatiflerin orta dereceli kağıda basılması sistemine
dayanır.
Bununla bereber zone sistemi fotografik işlemlerin tümünü içeren
bir model değildir. Bu sistem herhangi bir görüntüde filtrelerin
etkilerini ya da konudaki renk değişiminin ektiklerini direkt
olarak açıklayamaz. Nihai baskı eğrisini tonlama ile değiştirebiliriz.
Fakat değişen görüntü renginin duygusal ve algısal etkilerini
zone teorisi ile açıklayamayız. Bu etkiler ancak denemeler ve
ustalıkla elde edilebilirler. Kompozisyonun etkilerinden segi
dizaynına birçok konu da ton eğrilerinin açıklama alanı dışındadır.
Herhangi bir fotografik işlem modeli bir görüntü yapmanın süreğen
ve genel karakteristiklerini düşünmek zorundadır. Minor White'ın
zone sistem atölyesindeki çalışmaları, öğrencilerin ilgilerini
işlemin bu yanına yöneltme çabalarının bir parçasıydı. Ben maalesef
bu atölyenin derslerine katılma şansına sahip olamadım. Fakat
1964 kış döneminde Blair Stop'ın San Fransisco sanat enstitüsünde
White'ın kuramları üzerine verdiği konferanslar bu alana tekrar
yönelmeme neden oldu. Stop o dönemde fakültenin dekanıydı ve White
döneminde öğretim görevlisiyken O'nun yaz aylarındaki birkaç atölye
çalışmasına asistanlık yapmıştı.
Kurs süresince Stop, White'ın kullandığı 2 diagramı kopyalamıştı.
Onlar "White Üçgen Şemaları"ydı. Birinci üçgenin köşeleri nesne,
görüntü ve fotoğrafçı olarak adlandırıldı. Bu üçgen fotoğrafçının
etrafındaki konuları ilgilendirmesi, bu dünyadaki nesneleri görüntüye
çevirmede nasıl kullanılabileceğini tartışmasını düzenlemek için
kullanıldı.
İkinci üçgenin (şekil 2) köşeleri fotoğrafçı, görüntü ve seyirci
olarak adlandırıldı. Bu diyagramın konusu, fotoğrafla ilgisi olmayan
herhangi bir kişinin konuyla direkt temasa geçmediği halde konuya
tepkisini tespit etmek edebilmek ve bunun fotoğrafçı ile bağını
keşfedebilmekti. White, öğrencilerinin konuyu görüntünün nasıl
yapıldığı ile hiç ilgilenmeyen seyircilerin gözüyle görmeye çalışmalarını
sağlamaya çalışırdı.
Stop'un tartışma için
2 diyagramı tahtaya çizişini seyrederken ansızın nesne, görüntü
ve seyirci etiketli üçgeni çizmeyi denedim. Seyircinin nesneyi nasıl
algıladığını algılamak için bizim ayrıca, farklı kişilerin aynı
görüntüye nasıl algılar geliştirdiklerini ve kendi dünyalarına yerleştirdiklerini
bilmeye ihtiyacımız olduğunu hissettim. O zamanlar bu benim için
akademik bir soru değildi. Fotojurnalizm kariyerim boyunca sabırla
bu konu üzerine eğildim.
Yaklaşık 15 saniye sonra iki diyagramın özelliklerini tek diyagramda
birleştiren bir diyagram olabileceği kafama takıldı. Bu diyagram
elmas şeklinde olacaktı. Tepedeki noktayı nesne olarak adlandırdım.
En alt bölüme de fotoğrafı koydum. Sol ve sağ köşelere sırayla fotoğrafçı
ve seyirci yazıldı. Ben ayrıca nesne ile fotoğrafı bir çizgi ile
birleştirip bu çizgiye "araç" (zone sistem gibi) adını verdim.
|
Bu,
White'ın diyagramlarının bileştirilmesiyle oluşan, fotoğrafın
psikolojik, sosyal ve algısal sürecini incelemeye yönelik
ilkel bir modeldir. |
Bu fotoğraf yapma işlemini keşfetmedeki ilk basit modelimdi. Farklı
araçların, farklı teknik işlemlerin başlıklarını oluşturmak ve onların
herbirini birbiriyle ilgilendirmek için fotografik ton şemasının
dört temel grafiğini kullandığım zaman modeldeki her çizginin psikolojik,
sosyolojik ve algısal ilgilerini kavramak zorunda olduğumu ve bu
yüzden dağın tekrar dağ olabilmesi için neden bu kadar uzun süre
gerektiğini daha iyi anladım.
O günden sonra, model beynimde ilk kez ortaya çıktıktan sonra, o
benim için çözülmesi gereken dedektif hikayesi gibi bir şey oldu.
Model şu anda çok fazla doğru içeriyorsa da hala bitirilemedi.
Rudy Bender
Çeviri: Devrim Koç
Ana Sayfa
|
|