NEDEN
BAZI ŞEYLERİ KATEGORİZE ETMEK ZORUNDAYIZ ?
Adnan Veli Kuvanlık
Sevgili Bülent Irkkan, Temmuz ayında benden bir yazı istemişti.
Ben de zevkle dedim. Ancak yoğun iş temposu ve geçirmiş olduğum
ciddi ameliyat sonrası bu yazı, günler ve aylarca ertelendi. Kağıt
kalemi de elimize almayalı epey olmuştu ama içimdeki birikimleri
paylaşma duygusu öylesine fazla ki bu nedenle oturdum klavyenin
başına ve başladım yazmaya...
Bana sürekli digital fotoğrafa nasıl yöneldiniz diye sorulur.
Bunun yanıtı benim için çok kolay ancak böyle bir soruyu da pek
kabul etmiyorum zira biz sanatçılar kendimizi hep aşmak zorundayız.
Bu nedenledir ki çağımızın bize sunduğu sınırsız teknik olanaklardan
yararlanabildiğimiz kadar yararlanmalıyız, zira biz çağdaş sanatçılar
için bu yadsınamaz bir olgudur. Bu nedenledir ki benim duygularım
için araç olan her türlü teknik ekipmanı fotoğraf makinesi de
dahil kullanmışımdır ve böyle olması gereklidir.
Bu bakış açısından yola çıktığımızda klasik fotoğraf, digital
fotoğraf tartışmaları da aslında benim için gereksiz gibi görünmektedir.
Çünkü aslolan kendimizi hangi araç olursa olsun nasıl ifade ettiğmiz
değilmidir? Bu nedenle, fotografı bu şekilde katagorize etmek
ne ölçüde doğru olur bilemiyorum ama yine de bir ayırım söz konusu
ise, her iki çalışmanın da kendilerine göre avantaj ve dezavantajları,
keyifli ve sıkıntılı yanları olduğu bir gerçektir. Ancak zamansal
ve maddi açıdan değerlendirildiğinde digital fotoğrafın tartışılmaz
üstünlüğü, fotoğraf üretim aşamasında daha ağır basar. Ama şunu
da hemen belirteyim ki bu bir kişisel tercihtir ve kullanılan
araç ve yöntemlere saygı duyulmalıdır. Az önce yukarıda da değindiğim
gibi fark sadece ve sadece karanlık oda proseslerinin ortadan
kalkmış olması ve bilgisayar ortamına taşınmış olmasıdır. Yoktur
aslında biribirinden farkı.
Arkasından bakan göz aynı olduktan sonra ne
ile çekersen çek varmıdır bir önemi?
Ayrıca bir işi daha kolay ve kısa yoldan yapabilmek o yapılan
işin değerini düşürür mü? Maalesef bizde bu bakış fevkalade öndedir
ve benim için son derece yanlış bir yaklaşım olup emeğe karşı
olan saygısızlığı ifade eder. Sonuçta ekran karşısında da zaman
harcanmakta ve düşünce üretilmektedir. Nerededir bunun kolaylığı?
Bizler eğer fotoğrafı biryerlere getirmek istiyorsak ve hepimizin
içinde sanata karşı küçük de olsa bir saygı var ise bırakalım
bu tür tartışmaları kendi işimize ürettiklerimize bakalım onlar
konuşsun. Beğenilir beğenilmez o ayrı bir şey ama önce biz yaptığımız
işi ne ile yapıyorsak yapalım ama doğru yapalım. Sonucu zaten
kendisi belli eder.
Yaptığımız iş ne olursa olsun, işimizden sürekli zevk almak
istiyorsak, onu sürekli araştırmak ve durumundayız. Çalışmalarımız
bu düşünce paralelinde daha verimli olur ve kendimizi de aşmaya
başlarız. Ancak yapılan işin mantığını, felsefesini çok iyi özümsememiz
gerekmektedir. Büyük fotoğraf ustası Ansel ADAMS’ın önemli bir
sözünü sizlerle paylaşmadan geçemeyecegim.
“Fotoğraf bir rastlantı değil, bir kavramdır.”
der.
Büyük ustanın bu sözü, benim tüm çalışmalarımı aydınlatmış,
daha derin düşünmeme neden olmuş ve çalışmalarımı daha anlaşılır
kılmıştır.
Önemli olan, kullandığımız medya ne olursa olsun kendimizi ifade
şeklimizdir. Sanat yapıyorsanız, yöntemlerinizin ne olduğunun
pek fazla önemi yoktur. Daha önce de dediğim gibi önemli olan
kullandığımız medyanın yanı sıra, işin yöntemini, felsefesini
ve tekniğini iyi kavramaktır ve bunları düzgün bir şekilde aktarmaktır.
Söylemeye çalıştığım, kullanılan tüm teknikler, aletler bizim
için birer araç olmalıdır. Ayrıca yaşadığımız çağa hakkını vermek
gerekir. Bizler yetişen yeni nesillere örnek olup olumlu bir şeyler
aktaracaksak bunun gerisinde kalmamamız gerektiğini düşünüyorum.
Bulunduğu yıllarda fotoğraf makinesi de şimdiki teknolojiden daha
farklı bir etki yaratmadı sanırım? zira her ikiside pozitif bilimlerin
bir sonucudur. İşte bu nedenlerledir ki Digital (Sayısal) Fotoğraf
yeryüzünde hayat buldu.
Neden Digital Fotoğraf ?
Herşeyden önce inanılmaz bir zaman tasarrufu ve biz kullanıcılara
açtıgı sonsuz ufuklar. Kreativiteyi destekleyen büyülü bir havası
vardır bilgisayar ortamında fotoğraf üretmenin. Ama tabiki doğru
kullanıldığında.
Digital Ortamın Fotoğraf Sanatına Kattığı Yenilikler
Şöyle diyebilirim. Kuşkusuz her yenilik pozitif katkılarının
yanı sıra bir takım negatiflikleri de beraberinde getirmektedir.
Her nedense bizler bu tür yenilikler karşısında sürekli negatifleri
görme eğiliminden kendimizi kurtaramayız. Tekniğin felsefesinin
yorumunu yapamadan ön yargılı davranıp haksızlık ediyoruz, daha
sonraları köşemize çekilip düşündüğümüzde ise yaşama kattığı yenilikleri
ve kolaylıkları görüp, anlayıp onları, bundan sonraki yaşantımızın
bir parçası haline getiriyoruz. Digital fotografi de bundan hakkına
düşeni fazlasıyla alan bir yenilik olmuştur.
Digital (sayısal) ortamı teknik-yazılım- olarak incelediğimizde,
yukarıda da belirttiğim gibi bu ortamda çalışmanın, her şeyden
önce kreativiteyi arttırdığını düşünmekteyim. Karanlık oda çözümlemelerini
minumum düzeye indirgeyen, burada prosesi çok zor olan ve vakit
alan bir çok uygulamaları çözebilen ve sonuca daha çabuk ulaşılmasında
önemli katkıları bulunan bir ortam hazırlanmıştır. Daha da gelişen
bu teknoloji, (fotoğraf makinaları, tarayıcılar, çıktı ekipmanları
ve kağıtlar) fotoğraf düzeyinde işler üretmektedir.
Örneğin bir foto muhabiri, dünyanın bir ucunda çektiği
bir kareyi, bir kaç dakika sonra bağlı olduğu kuruma çok rahatlıkla
ulaştırabilmektedir. Bu bir kolaylıktır. Sanatsal olarak baktığımızda
da, bu tümüyle makineyi kullananın teknik becerisine, bilgisine
ve birikimlerine bağlı olan bir şeydir. Fotoğraf makinasının arkasına
geçtiğimizde de bu böyle değil midir?
Klasik Fotoğrafa Kıyasla Digital (Sayısal) Fotoğrafçılığın
Zor / Kolay Yönlerinin Değerlendirilmesi
Digital kamera veya Anolog kamera ile fotoğraf çekimleri arasında
ciddi bir farklılık olduğunu sanmıyorum ama ilk dönemlerde analog
fotoğraf makinası ile çekilmiş pozitif veya negatif filmlerin
sayısal ortama transferi biraz bizleri zorlamış olabilir. Scaner
aracılığı ile eldeki fotoğraflar tarandıktan sonra digital (sayısal)
ortama aktarılır ve bilgisayar ortamında fotoğrafa gerekli işlemleri
yaptıktan sonra printer aracılığı ile basılı medyaya aktarırdık.
Bu günümüzde de böyle ancak çok daha yaygın. O zamanlar bunları
temin etmek daha zordu. Buradaki proses, klasik fotoğraf prosesinden
pek farklı değil ancak zaman açısından kullanıcıya bağlı olarak
daha uzun veya kısadır. Ancak bir gerçek, karanlık oda prosesinden
daha kısa sürdüğüdür. Çünkü burada film ve kart yıkama ve kurutma
gibi prosesler yoktur. Hangisi daha zor veya kolaydır diye birşeyi
düşünmüyorum ama zor olan herhalde kreativitede, yaratmada olsa
gerek diye düşünüyorum. Zira teknolojiyi ne kadar iyi kullanırsanız
problemleriniz o ölçüde azalır veya ortadan kalkar.
Digital fotografi sanırım 80’li yılların ikinci diliminde.Klasik
fotoğraf ile birlikte telafuz edilmeye başladı. 87’de bir takım
yazılımlar vardı ben bir süre onlarla ilgilendim ancak bu yazılımlar
profesyonel yazılımlar değildi. Zira yazılımları hazırlayanlar
da daha ne yapmaları gerektiğini pek bilmiyorlardı. 1988’ de “Adobe
Photo Shop”un ilk versiyonu ile tanıştım mükemmel bir yazılımdı.
Klasik fotoğraf anlayışından hareket edilerek tasarlanmış, daha
o yıllarda bir çok sorunu çözebilecek düzeyde bir yazılım idi.
Bildiğiniz gibi Türkiye’de digital fotografi ile ilgilenen ve
bu anlamda çalışmalarını sergi düzeyinde toplayıp (30 parça iş)
1993,1994 ve 1995 yıllarında sanat severler ile paylaşan ve bir
çok tepkiyi üzerine çeken ve zevkli bir tartışma ortamı yaratan
ilk kişi olduğumu gururla söyleyebilirim ve çalışmalarım halen
digital ortamda devam etmektedir. Ama şunu da belirteyim ki, hiç
bir zaman bir ilk’i başarmanın peşinde koşarak gelecekte kariyerime
bir çok şey katsın düşüncesi ile vermedim bu uğraşları, tamamen
benim içimdeki araştırmacı ruhun ve sanata karşı duyduğum saygı
ve sevgi ve heyecandan kaynaklanan bir dürtünün ürünü olarak çıktı
ortaya bu çaba.
Bilgi ve birikimlerimi fotoğraf dostlarıyla ve diğer tüm insanlarla
paylaşmak beni hep mutlu ve motive etmiştir bu nedenledir ki ülkemizde,
yine bir ilk olan “3.Boyut” isimli 3 boyutlu Colour Anaglyph
fotoğraf sergim de bu düşüncemin bir ürünü olarak hayat bulmuştur.
Ancak izin verirseniz burada bir kaç şey daha söylemek istiyorum.
A.Adams’ın o güzel sözünü her fırsatta hatırlamak bizim,
çalışmalarımızda daha dikkatli, özenli ve titiz olmamız gerektiğini
hatırlatır.
Nedir başarı da önemli olan? Çalışmak ve disiplin değil
mi? Ancak fotoğrafın bir rastlantı olmadığını söyleyen ustanın
tam aksi yönde tavır içinde olan bir çok arkadaşımız mevcuttur.
Bu arkadaşlarım kendilerini maalesef makineye teslim etmişler
ve kendi ufuklarını aşamamışlardır.
Bu çok önemli bir ayırımdır, bu ayrımı çok iyi belirlememiz
gerekmektedir. Zira makina bizi kullandığında, şundan emin olun
ki kendimizin birşeyler yaptığını düşünsek bile bu işin felsefesini
bilenler tarafından bunun böyle olmadığı çok açık bir şekilde
farkedilir. Bunun bazı arkadaşlarımız tarafından bu şekilde kullanıldığını
görüp üzülmekteyim. Yazılımlar bize milyonlarca seçenek sunar
ve biz bunlardan birisini fotoğrafımıza uyguladığımızda içinde
bulunduğumuz yeni dünyanın büyüsüne kapılıp yeni bir şeyler bulduğumuzu
ve yarattığımızı rahatlıkla düşünebiliriz. Ancak bu böyle midir?
İzlediğim bir çok digital örnekte maalesef bu yanılgıyı görmek
beni, ülkemizde digital fotoğrafın geleceği ve saygınlığı ile
ilgili olarak son derece kaygılandırmakta ve üzmektedir. Elbetteki
kişinin kendi yorumudur ama bu tür yazılımlar sadece bunları yapmak
için üretilmemişlerdir; bunlar bizim ufuklarımızı daha da genişletmek,
geliştirmek ve kreativitemizi daha da yukarı çekebilmek için düzenlenmiş
ön verilerdir. Yoksa tümü ile bunlarla düzenlenmiş, kendi algoritmaları
ile üretilmiş işler o yazılımın veya uygulanan filtrelerin tanıtımından
öteye gitmez. Önümüzde apaçık duran sonsuz bilgi kaynağından fazlasıyla
yararlanamamış oluruz ki bu da kendi yaptığımız işe kendimizin
saygı duymaması ile eştir benim için. Bunu aşmanın yolu, daha
önce de bahsettiğim gibi işin mantığını, felsefesini ve tekniğini
teoride ve pratikte iyi anlayıp ondan sonra işin başına geçilmesidir.
Çünkü fotoğraf aldatmacayı sevmez ve başka sanat dallarına da
öykünmesine hiç mi hiç gereksinimi yoktur, zira fotoğrafın gücü
içinde barındırdığı tüm ifade biçimleriyle çok etkili bir şekilde
kendisini bulur. Kullandığım teknikler, yöntemler ülkemiz için
belki birer ilkti ama ben , tüm bu çalışmaları, bir ünvan ve bir
saygınlık kazanmak için yapmadım. Yaptıklarım ve kulandığım teknikler,
yaşadıklarımı, düşündüklerimi ve hayal ettiklerimi gerçek dünyaya
aktarmam için birer araçtı. Kendimi bu şekilde ifade edebilmekteyim.
|