Üniversitelerin
Fotoğraf Bölümü Öğretim Elemanlarının Fotoğraf Sergilerinden
Hafize Kaynarca
Geçtiğimiz sezon Ankara'da açılan
iki fotoğraf sergisi benim için çok önemliydi. Bu sergiler benim
yıllardır usta diye bildiğim kişilerin, yıllardır fotoğrafçı yetiştiren
üniversitelerin fotoğraf bölümlerinden öğretim elemanlarının açtığı
fotoğraf sergileriydi. Biri, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi Fotoğraf Bölümü Öğretim Elemanı Prof. Dr. Güler ERTAN'ın,
diğeri de Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf
Bölümü Öğretim Elemanlarının açtığı fotoğraf sergisiydi. Bu iki
sergiyi de izlemek benim için heyecan verici ve hoştu doğrusu.
Bu sergileri eleştirmek benim haddim
değil tabii ki... (Benim işimde fotoğraf eleştirmek değil zaten!)
Ancak duygu ve düşüncelerimi söylemek ve sergileri izleyen diğer
bazı arkadaşlarım ile konuştuklarımızı burada sizlere aktarmak
yanlış olmasa gerek. Hatta bunun gerekli olduğunu düşünüyorum.
Açılan fotoğraf sergilerini izlemeyeceksek, izlediklerimizi paylaşmayacaksak,
aldırmayacaksak neden fotoğraf sergisi yapılıyor ki?
Ankara'da, Gazi Üniversitesi İletişim
Fakültesinin Galerisinde açılan Sayın Güler ERTAN'ın Fotoğraf
Sergisine yaklaşık yine aynı fotoğraf sergisi izleyici kadrosu
(Üç beş kişi fazla ya da eksik ama aşağı yukarı hep aynı insanlar)
olarak toplanıp gittik. Üniversitede fotoğraf eğitimcisi, yıllardır
kitaplarını, yazılarını ve fotoğraflarını izlediğimiz ve dolayısı
ile öğrencisi olmasak bile uzaktan bizim de hocalarımızdan sayılan
biriydi Güler ERTAN. Bu nedenle daha bir istekli ve merakla gittik
fotoğraf sergisinin açılışına.
Sergi salonuna girdiğimiz ve fotoğrafları
izlemeye başladığımızda ben de, etrafımdaki bazı arkadaşlarım
da şaşkındık doğrusu. Önce fotoğrafları çok anlamadık, tekniğini
ve nedenlerini kavramakta zorlandık. Sergiyi gezdikten sonra Güler
ERTAN'ın fotoğraflar ile ilgili yazdığı açıklamaları okuduk ve
kendisiyle biraz sohbet ettikten sonra fotoğrafları tekrar izledik.
Evet bu sefer biraz anlar gibi olduk. Yinede sorularımız ve anlam
veremediğimiz noktalar çoktu.
Daha sonra konferans salonuna geçtik,
Güler ERTAN bize kısa ama keyifli bir söyleşi yaptı ve sorularımızı
cevapladı. Fotoğraflarında neden bilgisayar kullandığını, görüntülerin
arkasındaki mekanları neden yok ettiğini, beden dilinin kendisi
için önemini ve fotoğraflarda bunu nasıl vermeye çalıştığından
söz etti.
Biz artık aydınlanmıştık... Bu bilgiler
ışığında fotoğrafları tekrar izledik. Sergideki fotoğrafları bu
kez anlamıştık. Fotoğraflar hakkında yorumlar yapıp üzerlerinde
tek tek tartışabiliyorduk artık.
Sergideki fotoğrafların hepsini
sevdim mi bilemiyorum. Ama anlattıkları doğrultusunda fotoğraflara
tekrar bakınca bazıları benim hafızamda uzun süre kalacak kadar
yerleşti. Ve bazı fotoğraflardan hoşlandım diyebilirim... Görüntü
ve mekan ilişkisine farklı bir bakış vardı. Ancak fotoğrafların
ilk bakışta değil de belli açıklamalardan sonra anlaşılıyor olması,
ya da izleyenlerin önce farklı, açıklamalardan sonra ise daha
farklı anlamlar çıkarmış olmaları aklımı biraz karıştırdı doğrusu.
Fotoğrafın açıklamaya, diğer bir deyişle söze ihtiyacı olmalı
mı acaba? Bu sorunun cevabından henüz emin değilim. Sonuç olarak
bu sanatçının kendisine bağlı sanırım.
Çeşitli ülkelerde çekilmiş, asıl
konu olan görüntülerin arkalarındaki mekanları yok edilmiş, ağırlıklı
olarak (aklımda kaldığı kadarıyla, yanılıyor olabilirim) insan
ve binalara yer verilmiş fotoğraflardan oluşuyordu sergi. Bana
mekansızlık duygusunu çağrıştırdı. İnsan ve nesneler dünyanın
neresinde olurlarsa olsunlar, hangi mekanları işgal ederlerse
etsinler çok fark etmiyor gibiydiler sanki. Özellikle insanların
yaptıkları işleri ve bedenleri öne çıkartılmıştı.
Sergide hissettiğim mekansızlık
ve düşsellik hem insanı rahatsız ediyor, hem de rahatlatan bir
yanı vardı. Sizi hayal dünyasına alıp götürüyordu. Kişilerin,
nesnelerin ve binaların arkasındaki mekanları siz kendi hayal
gücünüzle dolduruyordunuz. Özgürdünüz bu görüntülerde...
İkinci fotoğraf sergisine gelince;
yani Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf
Bölümü Öğretim Elemanlarının açtığı fotoğraf sergisine. Ankara
Amerikan Kültür Merkezinin Galerisinde açılan bu sergi; Salih
AKBULUT, Ali Sina ÖZÜSTÜN, İhsan ÖKTEN, Nadir EDE, Meriç HIZAL,
Sabit KALFAGİL, Reha GÜNAY, Banu DEMİRCİ, Çetin ERGAND, Ozan BİLGİSEREN,
Ahmet Öner GEZGİN, Tunç TÜFEKÇİ, Nilgün Sim SÜLDÜR, Erdal KÜPELİ,
Nihal KAFALI, Kamil FIRAT, Neyir DEREOĞLU, Pelin YILDIZELİ ve
Yusuf Murat ŞEN'in fotoğraflarından oluşmaktaydı.
Sergide fotoğrafları olan bazı öğretim
elamanları ile daha sonraki günlerde sergideki fotoğraflar hakkında
sohbet etme fırsatım oldu. Onlar ile sergi hakkındaki duygu ve
düşüncelerimi paylaştığım için burada yazacaklarım dedikodu sayılmaz
diye düşünüyorum.
Doğrusu bu fotoğraf sergisinde hayal
kırıklığına uğradığımı söylemek zorundayım. Uzaktan çoğunun fotoğraflarını
yıllardır bildiğimiz, yazılarını okuduğumuz ve hatta hayranlık
duyduğumuz fotoğraf sanatçısı veya fotoğraf eğitimcilerinin açtığı
"fotoğraf sergisi" olarak baktığımızda, daha etkileyici
bir sergi bekliyordum...
Tabii bu arada haksızlık da etmemek
gerekli. Yanlış ifade etmek de istemiyorum, çünkü fotoğraflara
tek tek ya da kişi olarak bakıldığında çok beğendiğim ve etkilendiğim
fotoğraflar vardı elbette. Ama serginin bütününe bakınca bir şeyler
beni rahatsız etti. Bunun sebebi belki de böyle bir gruptan beklentilerimizin
yüksek olması olabilir.
Kanımca, grup sergisi açmakla, bireysel
olarak sergi açmak arasında da sergi bütünlüğü açısından çok farklılık
olsa gerek. Herkes kendi tarzında, anlayışında ve kendi teknikleriyle
fotoğraf üretiyor doğal olarak. Bu durumda serginin bütününde
olumsuz etken olabiliyor. Ayrıca da eğitim başka bir alan, fotoğraf
üretimi ya da fotoğraf sanatı başka... Eğitimcilerin hepsinden
fotoğraf sanatında da başarılı örnekler beklemek haksızlık olabilir.
Bu sergide yer alan fotoğraflarda,
çok farklı, özgün çalışmaların yanı sıra, son derece sıradan çalışmalar
da vardı. Çok değişik konular, farklı uygulamalar ve ilginç sunuş
teknikleri de vardı. Slayt gösterileri ve sergilerde çokça rastladığımız
türden önünden kaçar gibi hızla geçtiğimiz fotoğraflardan da vardı.
Önünde dakikalarca kaldığımız, keyifle izlediğimiz ve beynimize
kazınan görüntülerin olduğu çok etkilendiğim fotoğraflar da vardı.
Sergide kolay kolay unutmayacağım
fotoğrafların arasında sayın Ahmet Öner GEZGİN'in fotoğrafları
da vardı. Önceki çalışmalarından da tanıdığımız sanatçı oldukça
farklı ve etkileyci eserler sunmuştu bizlere. Kamil FIRAT'ın fotoğrafları
da, yine boyutları ve sunuşuyla bizleri şaşırtan, aklımızda kalan
fotoğrafların arasında yer alıyordu.
Bu sergiyle ilgili olarak, bütün
etkileyici fotoğraflara karşın yine de kuşkularım var doğrusu.
Böyle bir kadro; sıkça eleştirdikleri amatör fotoğrafçıların açtığı
fotoğraf sergilerinden daha etkileyici ve karma sergi de olsa
kendi içinde bütünlüğü olan (her açıdan değil ama herhangi bir
noktada fotoğraflar arasında birlik ya da ilişki sağlanabilir
miydi?) bir fotoğraf sergisi açabilir miydi acaba demekten kendimi
alamıyorum. Elbette ki açabilirlerdi...
Sonuç olarak bazı olumsuz düşüncelerimiz
de olsa ortaya bir sergi çıkarmanın hiç de kolay bir şey olmadığının
bilincindeyiz elbette. Bu nedenle her iki sergi için de öğretim
elemanlarının eline ve gözüne sağlık diyoruz. Bizler keyifle izledik
ve aralarda da ahkam kestik. Hoş görün lütfen.
Yeni sergilerde buluşmak umuduyla...
|