Back to Main Page Back to Main PageSon SayıÖnceki SayılarEditörlerİletişim

Editörden

Beni Duyuyorsan Üç Defa Vur

Gezgin Fotoğrafçılar

Uzaklardan

Black&White in Colors

Cadı Kazanı

Temel Tasarım

Kaktüs

Okudunuz mu, Gördünüz mü?

Reklam Fotoğrafçılığı

Orojeni

İşaretçiler

Ciddiyet

Yol Notları

Dosya: Haber Fotoğrafçılığı
. Fotoğraftan Al Haberi, Serpil Yıldız
. Haber Fotoğrafçılığı, Ali Öz
. Portfolyo: Ali Öz

BÜLMETEN

Çağrı: "Türkiye Fotoğraf Sanatında Yitirdiklerimiz "

Eğitim
Film ve Filtreler-1
Özel Efektler-2

Fotoğraf Dünyasından Haberler

Pano

Platformlar
· Foto Muhabirleri Derneği

Yeni Umutlar
· Kaan Osmancık

· Mete Bumin
· Songul Serim

Sergi Salonu
· Deniz Akça

· Özer Esmer

Suyunu Çıkaranlar

Bir Ülke Bir Fotoğrafçı
Joel-Peter Witkin

Portfolyolar
· Sıtkı Fırat
· Adnan Veli Kuvanlık
· Nevzat Yıldıran

 

 

Sayı 10

Uzaklardan
Aylin Yılmazbayhan


Günahın Fotoğrafı
Robert Adams

Walsenburg Colorado'nun güneyindeki D&RD demiryolu üzerinde Ludlow isimli küçük bir kömür madeninde üç küçük kulübe ve 'Birleşmiş Kömür İşçileri' tarafından yaptırılmış bir anıttan oluşan kalıntılar vardır. Bir sabah, bir adam, bir kadın ve bir çocuğun heykelinden oluşan bu anıtın fotoğrafını çekmek için seksen mil kadar yol gittim. Bölge, kupkuru bir düzlükte tanımlanamayacak kadar yalnızdı. O gün rüzgar vardı, güneş soğuktu ve ekipmanım bana oldukça yabancıydı. Bir süre sonra tekrar tekrar kendimi "lütfen bana bu fotoğrafları ver" derken yakaladım. Ve kendimi bu çabanın aptallığı ile lanetledim.

Friedlander bu anıtı benim bile yapabileceğimden çok daha iyi yapmıştı. Bu anıt, çok uzun süre önce bir grup tarafından katledilen madenciler ve onların aileleri için dikilmişti.

Benim canımı yakan şey, ne doğrudan o yer, ne de orada olanlardı. Üstümdeki yük sadece geçen hafta fotoğrafını çektiğim olağanüstü güzel kömür madenleriydi. Colorado'da bir şirketle anlaşmıştım. Bu arada Robert Simithson'un çektigi "Spiral Jetty" (Spiral Dalgakıran) kadar mükemmel, içinde çok büyük çatlaklar olan kıvrılan yolları çekmiştim. Bu fotoğrafların bir kısmını çok sevdim. Fakat biliyorum ki o yerin kendisinden nefret ettim. Havaya ve suya atılmış kanserojen atıklarla dolu bu yerin asıl sorununun ne olduğunu kesinlikle anlayamadım.

Umutsuz olduğunu bildiğim halde istediğim şey o anıtın fotoğraflarıydı. Fakat çoğunlukla çekmek istediğim şey ise maden işçileriydi. O günün sonunda içimde büyük bir fotoğraf yapma hırsı ve kendi sınırlı kabiliyetimin gerçeği ile yüzyüze gelerek o yerden ayrıldım. Yıllar sonra bile fotoğraf makinam ile orada benim yapamadığımın ne olduğunu anlamak için hala zaman tüketmekteyim.

Kendi sorumluluklarımı yerine getiremediğim duygusuna kapıldığımda cesaretim kırılır ve bu duygunun altından kalkmak için başkalarının hatalarını düşünürüm. Stieglitz ve Weston'un çok fakir insanlar oldukları pek az insan tarafından bilinir. Paul Strand bir sosyalist olduğu halde, fotoğraflarında bunu pek göremeyiz. Sadece Chauncey Hare'in fotoğrafları biraz olsun onun ekonomik reform ile ilgilendiğini kanıtlar.

Fakat, bu fotoğrafçıların çektiği özel fotoğrafların bazıları (örnegin Strand'in elinde çamaşır sepeti ile oturan Meksika'lı kadın,  Paul Strand, Woman (Kadın), Patzcuaro, 1933) kesinlikle sıradan değildir. Onların gücü aslında başarılı bir tablo ve heykel ile eşdeğerdir. Bu gerçek beni biraz olsun rahatlattı. Genellikle fotoğrafçıların, ressam ve heykeltraşlara göre daha farklı sorumlulukları vardır. Fotoğrafçılar bize "gerçek"i vermek ister ve verebilirler. Fakat, bir fotoğrafçının bir ressam ve heykeltraşa göre kompozisyondaki ve oluşumdaki hayatı düzenleme hakkı daha mı azdır? Örneğin, Bruce Davidson "East 100th Street" (Dogu 100'uncu Cadde)'yi kendi seçtiği bazı nesnelerle beraber pozladığı zaman ciddi eleştiriler almıştı. İnsanlar asla o caddeye onun baktığı gibi bakmamışlardı ve bu uzunca bir süre tartışıldı. Sanatın amacı asla hayatın bir benzerini yapmak değildir. Aksine sanatın amacı hayatın karmaşıklığını indirgeyerek basitleştirmek ve böylece onun analizini yapmaktır. Bu yüzden, Goya'nın "The Executions of May Third" isimli tablosundaki figürlerin paternine ve düzenlemesine karışamayız. Aynı şeyi "Raft of Medusa" ile Gericault' da yapmaktadır. Bu değişiklikleri kabul etmek zorundayız. Onlar sanatın varlığı ve şeklin oluşumudur.

Halihazırdaki bütün bu çalışmalar benim aklıma dikkatle cevaplanması gereken bir soru getirmektedir. En mükemmel resim ve heykeller doğrudan günahla mı ilgilidir? Benim öyle olmadıklarına inandığım bir kategorideki çalışmalar hariç (çoğumuzun uzunca süre bakmayı tercih ettiği Hieronymus Bosch'un günah katoloğu, Edvard Munch'un kadınlarla ilgili yaptığı çalışma veya Picasso'nun Guernica'sı gibi). Dahası Hokusai, Degas, Cezanne, Matisse ve Hopper gibi sanatçıların yaptığı çalışmalar hakkında kimsenin bir şikayeti ya da suçlaması yok. Birkaç kişi Hopper'i yaptığı bazı resimler için eleştirerek benim ona karşı hayranlığımı tam olarak paylaşmadığı halde, bu bile bizim hemfikirliğimizin bir ölçüsüdür.

Pek çok insanın günahla ilgili sanata gösterdikleri tepkinin bir çeşit gösterimi vardır (örneğin, İncil'deki bazı hikayelerle ilgili resim ve heykeller). Gislebertus, Giotto, Masaccio, Ghiberti, Michelangelo ve Rembrandt gibi sanatçıların çalışmaları herkes tarafından sevilmiştir. Fakat bu görüntülerdeki olaylar tekrar görsel olarak söylenmemesi gereken bir pasajı beraberinde taşır. Aslında, bu görüntülerin bize gösterdiği hayat, edebi olarak gösterilenden çok daha fazlasıdır. Hikayelere inanıldığı kadarıyla halihazırdaki batı kültüründe bu resimler hala canlıdır. Fotoğrafçıların, kendileri için uygun olmadığını anladıkları bir alandır.

Bütün bunların hepsi görsel sanatın doğrudan günahın keşfi için uygun olmadığı yönündeki şüphelerimi arttırdı. Pek çok yolla günah gösterilebilir fakat tek bir resim veya heykel veya fotoğraf nadiren onun hakkındaki duygularımızı açığa vurabilir. Aslında, günahı en iyi gösterebilen sanat edebi sanatlardır (drama, roman gibi). Sonuçta sevap ve günah (iyi ve kötü), seçim yapmak açısından bizim için önemlidir.

Sosyal kriz zamanlarında, sanat fotoğrafı barbarca bir kaçış olarak görülebilir. Sonuçta, bu görüntüler o günlerdeki bazı felaketlerden oldukça uzaktı. Krizin en kötü yılları boyunca Shelton Oteli'nin tepesinden Stieglitz'in çektiği güzel NewYork City görüntüleri ya da Avrupa'da 2. Dünya Savaşının en ağır zamanlarında Ansel Adams'ın Sierra'da çektiği fotoğraflar.

Bütün bunlara karşılık "ilgili fotoğraf" yapılmasını isteyen eleştirmenler de vardı. Bu eleştirmenlerin "ilgili fotoğraf" ile anlatmaya çalıştıkları şey doğrudan sosyal hastalık ile ilgili fotoğraftır. Fakat sadece birkaç fotoğrafçı bu "ilgili" sıfatını bir fotoğrafçıyı diğerinden ayırmak için kullanmıştır. Çünkü, herkes bütün sanatların ilginin ürünü olarak ortaya çıktığını biliyordu. Sonuç olarak, onlar bunun bir sosyal sorumluluk olduğuna inandı ve bu onlara cesaret verdi. Hepimizin yaşama olan güvenini kaybettiği o günlerde toplum bir tehlike altındaydı. Sanat doğrudan nihilizm problemi ile ilgilidir ve sosyal olarak üretkendir. Başka bir deyişle sanat fotoğrafı günahı gösterir fakat bize hayatın değerini de göstermeye çalıştığından alanı çok geniştir. Sonuçta, sanat daha çok iç karmaşaları ortaya çıkarırken, gazetecilik dış karmaşaları rapor eder. Aşağıdaki dizelerle belki de William Carlos Williams bunu anlatmaya çalışmaktadır.

Çok zordur
Bir şiirden haber çıkarmak
Hergün feci şekilde insanlar ölse bile
Onun yokluğunda
Ne bulunabilir ki?

Bunu izlemek bizim için çok üzücü bir fırsattır. Şiirler ve görüntüler hiç kimsenin hayatını kurtarmasa bile onlar yaşama daha sıkı sarılmak için bize güç verirler.

Sanat fotoğrafını övmek diğer fotoğraf dallarını karalamak demek değildir. örneğin Vietnam'da çalışmış kameramana minnet borçluyuz. Onlar gibi fotoğraflar, düzeltebileceğimiz günahlarımıza karşı güçlü olmamız için bize cesaret verir.

Bir kişinin sanatçı veya gazeteci veya bunların her ikisinin bileşimi olup olmadığı onun doğasına, yeteneklerine yaşadığı yer ve zamana bağlıdır. Onsuz yapamayacağımız kişiyi kim tanımlayabilir? örneğin, toplum değişirken sanat bazı sanatçılara anlamsız geldiğinde, kısaca dünya vatandaşlarının birinci, sanatçıların ikinci sırada yer aldığı zamanlarda, onlar da propaganda yapmaya başlarlar. Mesela, "Medals of Dishonor" (Onursuzluğun Madalyası) isimli küçük bronzu ile 1930'ların sonunda yüksek sesle konuşmaya çalışan David Smith'e hayranım.

                            Lewis Hine, Spinner, Ten Years Old, Cotton Mill, North Carolina, 1908

Aslında o, diğerlerini kafasındaki açının sebebini öğrenmeye zorlamalıydı. Daha önce yaptıklarına hayran olan herkes şimdi neyin daha önemli olduğunu sormalıydı.

Bir fotoğrafçının amacı ne olursa olsun, W. Eugene Smith'inki gibi bir deneyime sahip olmak onun için büyük bir şanstır. O bir savaş fotoğrafçısı olarak ölü bedenleri keşfettiğinde onlara sadece fotoğrafının birer objesi olarak bakmıştır. Böyle bir olayla karşılaştığımızda, Smith gibi biz de bir daha asla bu kadar barbar olmamaya kendi kendimize söz veririz ve onun gibi keşfettiğimizin fotoğrafını çekmeye ve hatta bu felaketin paternini oluşturmaya devam ederiz.

Birkaç fotoğrafçı tek bir çerçeve içerisinde mükemmel bir denge oturtmayı başarmaktadır. Lewis Hine'in bazı fotoğrafları bu duruma uygundur. Hine kendisini bir yenilikçi olarak görmesine rağmen, amacını çok karmaşık bir şekilde açıklamaktadır. Hine neyin kötü neyin iyi olduğunu bize göstermeye çalışır. Onun bireysel fotoğrafları çoğunlukla kendini inkar eden bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Örneğin, dönen tekstil makinalarının önünde yorgun bir şekilde dikilen kız çok güzeldir.

David Smith, Medal of Dishonor No.9 –Bombing Civilian Populations (Onursuzluğun Madalyası- Sivil Halkın Bombalanması), 1939

Bu paradokslarla dolu görüntülere büyük bir teşekkür borçluyuz. Gençken, acı gerçeklerle dolu bir sanat isteriz. Çünkü eğer onlarla yüzleşirsek ancak günahla başedebileceğimize inanırız. Yaşlandıkça bu optimistik inanışa karşı şüphe duymaya başlarız ve gerçeğin acısını baskın bir şekilde göstermeyen sanatı istemeye başlarız. Hem gençler hem de yaşlılar istediklerini Hine'ın fotoğrafları gibi fotoğraflarda bulurlar. Bu fotoğraflar reformu zorlar ama hayattaki en önemli şey değildir.


Kaynak: Beatuy in Photography Essays in Defense of Traditional Values, Robert Adams, Aperture, 1981