Uzaklardan
Aylin Yılmazbayhan
Günahın Fotoğrafı
Robert Adams
Walsenburg Colorado'nun güneyindeki
D&RD demiryolu üzerinde Ludlow isimli küçük bir kömür madeninde
üç küçük kulübe ve 'Birleşmiş Kömür İşçileri' tarafından yaptırılmış
bir anıttan oluşan kalıntılar vardır. Bir sabah, bir adam, bir
kadın ve bir çocuğun heykelinden oluşan bu anıtın fotoğrafını
çekmek için seksen mil kadar yol gittim. Bölge, kupkuru bir düzlükte
tanımlanamayacak kadar yalnızdı. O gün rüzgar vardı, güneş soğuktu
ve ekipmanım bana oldukça yabancıydı. Bir süre sonra tekrar tekrar
kendimi "lütfen bana bu fotoğrafları ver" derken yakaladım.
Ve kendimi bu çabanın aptallığı ile lanetledim.
Friedlander bu anıtı benim bile
yapabileceğimden çok daha iyi yapmıştı. Bu anıt, çok uzun süre
önce bir grup tarafından katledilen madenciler ve onların aileleri
için dikilmişti.
Benim canımı yakan şey, ne doğrudan
o yer, ne de orada olanlardı. Üstümdeki yük sadece geçen hafta
fotoğrafını çektiğim olağanüstü güzel kömür madenleriydi. Colorado'da
bir şirketle anlaşmıştım. Bu arada Robert Simithson'un çektigi
"Spiral Jetty" (Spiral Dalgakıran) kadar mükemmel, içinde
çok büyük çatlaklar olan kıvrılan yolları çekmiştim. Bu fotoğrafların
bir kısmını çok sevdim. Fakat biliyorum ki o yerin kendisinden
nefret ettim. Havaya ve suya atılmış kanserojen atıklarla dolu
bu yerin asıl sorununun ne olduğunu kesinlikle anlayamadım.
Umutsuz olduğunu bildiğim halde
istediğim şey o anıtın fotoğraflarıydı. Fakat çoğunlukla çekmek
istediğim şey ise maden işçileriydi. O günün sonunda içimde büyük
bir fotoğraf yapma hırsı ve kendi sınırlı kabiliyetimin gerçeği
ile yüzyüze gelerek o yerden ayrıldım. Yıllar sonra bile fotoğraf
makinam ile orada benim yapamadığımın ne olduğunu anlamak için
hala zaman tüketmekteyim.
Kendi sorumluluklarımı yerine getiremediğim
duygusuna kapıldığımda cesaretim kırılır ve bu duygunun altından
kalkmak için başkalarının hatalarını düşünürüm. Stieglitz ve Weston'un
çok fakir insanlar oldukları pek az insan tarafından bilinir.
Paul Strand bir sosyalist olduğu halde, fotoğraflarında bunu pek
göremeyiz. Sadece Chauncey Hare'in fotoğrafları biraz olsun onun
ekonomik reform ile ilgilendiğini kanıtlar.
Fakat, bu fotoğrafçıların çektiği
özel fotoğrafların bazıları (örnegin Strand'in elinde çamaşır
sepeti ile oturan Meksika'lı kadın,
Paul Strand, Woman (Kadın), Patzcuaro, 1933)
kesinlikle sıradan değildir. Onların gücü aslında başarılı bir
tablo ve heykel ile eşdeğerdir. Bu gerçek beni biraz olsun rahatlattı.
Genellikle fotoğrafçıların, ressam ve heykeltraşlara göre daha
farklı sorumlulukları vardır. Fotoğrafçılar bize "gerçek"i
vermek ister ve verebilirler. Fakat, bir fotoğrafçının bir ressam
ve heykeltraşa göre kompozisyondaki ve oluşumdaki hayatı düzenleme
hakkı daha mı azdır? Örneğin, Bruce Davidson "East 100th
Street" (Dogu 100'uncu Cadde)'yi kendi seçtiği bazı nesnelerle
beraber pozladığı zaman ciddi eleştiriler almıştı. İnsanlar asla
o caddeye onun baktığı gibi bakmamışlardı ve bu uzunca bir süre
tartışıldı. Sanatın amacı asla hayatın bir benzerini yapmak değildir.
Aksine sanatın amacı hayatın karmaşıklığını indirgeyerek basitleştirmek
ve böylece onun analizini yapmaktır. Bu yüzden, Goya'nın "The
Executions of May Third" isimli tablosundaki figürlerin paternine
ve düzenlemesine karışamayız. Aynı şeyi "Raft of Medusa"
ile Gericault' da yapmaktadır. Bu değişiklikleri kabul etmek zorundayız.
Onlar sanatın varlığı ve şeklin oluşumudur.
Halihazırdaki bütün bu çalışmalar
benim aklıma dikkatle cevaplanması gereken bir soru getirmektedir.
En mükemmel resim ve heykeller doğrudan günahla mı ilgilidir?
Benim öyle olmadıklarına inandığım bir kategorideki çalışmalar
hariç (çoğumuzun uzunca süre bakmayı tercih ettiği Hieronymus
Bosch'un günah katoloğu, Edvard Munch'un kadınlarla ilgili yaptığı
çalışma veya Picasso'nun Guernica'sı gibi). Dahası Hokusai, Degas,
Cezanne, Matisse ve Hopper gibi sanatçıların yaptığı çalışmalar
hakkında kimsenin bir şikayeti ya da suçlaması yok. Birkaç kişi
Hopper'i yaptığı bazı resimler için eleştirerek benim ona karşı
hayranlığımı tam olarak paylaşmadığı halde, bu bile bizim hemfikirliğimizin
bir ölçüsüdür.
Pek çok insanın günahla ilgili
sanata gösterdikleri tepkinin bir çeşit gösterimi vardır (örneğin,
İncil'deki bazı hikayelerle ilgili resim ve heykeller). Gislebertus,
Giotto, Masaccio, Ghiberti, Michelangelo ve Rembrandt gibi sanatçıların
çalışmaları herkes tarafından sevilmiştir. Fakat bu görüntülerdeki
olaylar tekrar görsel olarak söylenmemesi gereken bir pasajı beraberinde
taşır. Aslında, bu görüntülerin bize gösterdiği hayat, edebi olarak
gösterilenden çok daha fazlasıdır. Hikayelere inanıldığı kadarıyla
halihazırdaki batı kültüründe bu resimler hala canlıdır. Fotoğrafçıların,
kendileri için uygun olmadığını anladıkları bir alandır.
Bütün bunların hepsi görsel sanatın
doğrudan günahın keşfi için uygun olmadığı yönündeki şüphelerimi
arttırdı. Pek çok yolla günah gösterilebilir fakat tek bir resim
veya heykel veya fotoğraf nadiren onun hakkındaki duygularımızı
açığa vurabilir. Aslında, günahı en iyi gösterebilen sanat edebi
sanatlardır (drama, roman gibi). Sonuçta sevap ve günah (iyi ve
kötü), seçim yapmak açısından bizim için önemlidir.
Sosyal kriz zamanlarında, sanat
fotoğrafı barbarca bir kaçış olarak görülebilir. Sonuçta, bu görüntüler
o günlerdeki bazı felaketlerden oldukça uzaktı. Krizin en kötü
yılları boyunca Shelton Oteli'nin tepesinden Stieglitz'in çektiği
güzel NewYork City görüntüleri ya da Avrupa'da 2. Dünya Savaşının
en ağır zamanlarında Ansel Adams'ın Sierra'da çektiği fotoğraflar.
Bütün bunlara karşılık "ilgili
fotoğraf" yapılmasını isteyen eleştirmenler de vardı. Bu
eleştirmenlerin "ilgili fotoğraf" ile anlatmaya çalıştıkları
şey doğrudan sosyal hastalık ile ilgili fotoğraftır. Fakat sadece
birkaç fotoğrafçı bu "ilgili" sıfatını bir fotoğrafçıyı
diğerinden ayırmak için kullanmıştır. Çünkü, herkes bütün sanatların
ilginin ürünü olarak ortaya çıktığını biliyordu. Sonuç olarak,
onlar bunun bir sosyal sorumluluk olduğuna inandı ve bu onlara
cesaret verdi. Hepimizin yaşama olan güvenini kaybettiği o günlerde
toplum bir tehlike altındaydı. Sanat doğrudan nihilizm problemi
ile ilgilidir ve sosyal olarak üretkendir. Başka bir deyişle sanat
fotoğrafı günahı gösterir fakat bize hayatın değerini de göstermeye
çalıştığından alanı çok geniştir. Sonuçta, sanat daha çok iç karmaşaları
ortaya çıkarırken, gazetecilik dış karmaşaları rapor eder. Aşağıdaki
dizelerle belki de William Carlos Williams bunu anlatmaya çalışmaktadır.
Çok zordur
Bir şiirden haber çıkarmak
Hergün feci şekilde insanlar ölse bile
Onun yokluğunda
Ne bulunabilir ki?
Bunu izlemek bizim için çok üzücü
bir fırsattır. Şiirler ve görüntüler hiç kimsenin hayatını kurtarmasa
bile onlar yaşama daha sıkı sarılmak için bize güç verirler.
Sanat fotoğrafını övmek diğer fotoğraf
dallarını karalamak demek değildir. örneğin Vietnam'da çalışmış
kameramana minnet borçluyuz. Onlar gibi fotoğraflar, düzeltebileceğimiz
günahlarımıza karşı güçlü olmamız için bize cesaret verir.
Bir kişinin sanatçı veya gazeteci
veya bunların her ikisinin bileşimi olup olmadığı onun doğasına,
yeteneklerine yaşadığı yer ve zamana bağlıdır. Onsuz yapamayacağımız
kişiyi kim tanımlayabilir? örneğin, toplum değişirken sanat bazı
sanatçılara anlamsız geldiğinde, kısaca dünya vatandaşlarının
birinci, sanatçıların ikinci sırada yer aldığı zamanlarda, onlar
da propaganda yapmaya başlarlar. Mesela, "Medals of Dishonor"
(Onursuzluğun Madalyası) isimli küçük bronzu ile 1930'ların sonunda
yüksek sesle konuşmaya çalışan David Smith'e hayranım.
Lewis Hine, Spinner, Ten Years Old, Cotton Mill, North
Carolina, 1908
Aslında o, diğerlerini kafasındaki
açının sebebini öğrenmeye zorlamalıydı. Daha önce yaptıklarına
hayran olan herkes şimdi neyin daha önemli olduğunu sormalıydı.
Bir fotoğrafçının amacı ne olursa
olsun, W. Eugene Smith'inki gibi bir deneyime sahip olmak onun
için büyük bir şanstır. O bir savaş fotoğrafçısı olarak ölü bedenleri
keşfettiğinde onlara sadece fotoğrafının birer objesi olarak bakmıştır.
Böyle bir olayla karşılaştığımızda, Smith gibi biz de bir daha
asla bu kadar barbar olmamaya kendi kendimize söz veririz ve onun
gibi keşfettiğimizin fotoğrafını çekmeye ve hatta bu felaketin
paternini oluşturmaya devam ederiz.
Birkaç fotoğrafçı tek bir çerçeve
içerisinde mükemmel bir denge oturtmayı başarmaktadır. Lewis Hine'in
bazı fotoğrafları bu duruma uygundur. Hine
kendisini bir yenilikçi olarak görmesine rağmen, amacını çok karmaşık
bir şekilde açıklamaktadır. Hine neyin kötü neyin iyi olduğunu
bize göstermeye çalışır. Onun bireysel fotoğrafları çoğunlukla
kendini inkar eden bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Örneğin, dönen
tekstil makinalarının önünde yorgun bir şekilde dikilen kız çok
güzeldir.
David Smith,
Medal of Dishonor No.9 –Bombing Civilian Populations (Onursuzluğun
Madalyası- Sivil Halkın Bombalanması), 1939
Bu paradokslarla dolu görüntülere büyük bir teşekkür borçluyuz.
Gençken, acı gerçeklerle dolu bir sanat isteriz. Çünkü eğer onlarla
yüzleşirsek ancak günahla başedebileceğimize inanırız. Yaşlandıkça
bu optimistik inanışa karşı şüphe duymaya başlarız ve gerçeğin
acısını baskın bir şekilde göstermeyen sanatı istemeye başlarız.
Hem gençler hem de yaşlılar istediklerini Hine'ın fotoğrafları
gibi fotoğraflarda bulurlar. Bu fotoğraflar reformu zorlar ama
hayattaki en önemli şey değildir.
Kaynak: Beatuy in Photography Essays in Defense of Traditional
Values, Robert Adams, Aperture, 1981
|