|
|
FOTOĞRAFIMIZDA
NÜ VE SOSYAL BASKI
Bir otomobili
tanıtmak için, otonun bir yanına kondurulan çekici havva
kızı, ya da medyada çıplaklar kataloğu gibi sunulan, çekici
fotoğraflar dizisi... Günümüzde bir ürünü tanıtmak, ve çok
sattırabilmek için cinsellik artık kaçınılmaz oldu. Oysa;
çelişki, tanıtım ile pornografi arasında kalmaktadır. Bu
durum fotoğrafa yansıdığında reklam fotoğrafı ile sanatsal
boyut arasında tartışmalara neden olmaktadır. Fotoğrafla
başlayan bu görsel bozulma, film, video ve ardından internette
kendini gösteriyor. "Şimdi de seks turizmi başladı" (Cumhuriyet
Gazetesi.13.9.1991) Danimarka'nın Kopenhag kentinde bulunan
dünyanın ilk Erotika Müzesi'nde 1991 yılı ekiminde bir fuar
açılmıştır. Erotika müzesinde çıplaklık her açıdan incelemektedir.
Uzak doğu kültüründe cinsel eğitim amaçlı heykellerden başlayıp,
savaş alanlarında çıplaklığın boyutuna değin her şeyi görebilmek
mümkündür. Çıplaklık mı; Nü mü? Bu sorunun yanıtını verebilmektir
önemli olan. Kenneth Clark, "Nü" adlı kitabında şöyle belirtir:
"Çıplak olmak giysisiz olmaktır." Oysa nü bir sanat biçimidir.
Buna göre nü bir çıkış değil, sonuç noktasıdır. İşte bu
noktada çıplaklığı kullanım ve sunum açısından incelemek
gerekir. Nü olmak çıplak görünmektir. Ancak; vücut, plastik
bir olgu olarak form kazanarak, bir sunuma ulaştığında,
sanatsal anlamda "nü" adını almaktadır. Cinselliğin rahatsız
edecek boyutlarda sergilendiği birçok yayın organın bulunduğu
ülkemizde, tarihin yapraklarına sıkışıp kalan bir dergi
sanırım örnek olacak bir yayındır. 1962 yılının ekim ayında
yayınlanan -kısa ömürlü- "GÜZEL San'at Dergisi"nin yazı
işleri müdürü Sedat Tunçay'ın giriş yazısı dikkate değerdir:
"Amacımız san'at perdesi altında halkın hislerini tahrik
değil, çıplak konusunda san'at olarak ele alınmasının kabil
olduğu anlatmak bunu fiilen ispat etmektir. Fotoğraf ve
resim sanatının alabildiğine gelişmekte bulunduğu asrımızda,
memleketimizin de bu gelişmeye ayak uydurması, hatta onlarla
yarışması en büyük arzumdur." Bu dergisinde yayınlanan fotoğrafların
ve resimlerin sahiplerini bilemiyoruz. Ancak kullanım açısında
güncelliğini asla yitirmeyecek çalışmalardır. Başarılı bir
nü fotoğrafı gerçekleştirmek için fotoğrafçı ile model arasında
kurulan iletişim de önemlidir. Modelin rahatlığı, konuyu
algılayışı ve ona göre kamera karşısında bulunmasına bağlıdır.
Reklam fotoğrafını, sanat fotoğrafından ayıran bu görüş
açısıdır. Ancak toplumun cinselliğe bakış açısı ve kimlik
baskısından birçok görüntüde modelin yüz hatları görünmez.
Görüntüde beliren kesilmeler ya da karartmalarla modelin
kimliği gizlenir. Güzel San'at Dergisi'nin yayın hayatına
başladığı yıllar, fotoğrafımızda arayışların başladığı,
ve sanatsal anlatıların geliştiği dönemdir. Aynı yıllarda
Baha Gelenbevi, Mustafa Kapkın'ın çalışmalarında modelin
yüz kimlikleri gizlidir. Ancak siyah-beyazın gücü vardır.
"Afrodit Yaşamalı" diyen Ersin Alok, doğanın çıplaklığı
ile vücudun çıplaklığı arasındaki köprüyü kurmaktadır. Kamil
Şükun bir karede kullandığı mekan; fotoğrafçı ve modeli
açısından bir cesaret sergilemekteydi. Şahin Kaygun'un polaroid
çalışmalarında başlayan, -müdahale ve yorumlarını yansıttığı-
nü serüveni sanat yaşamının her evresine görülür. Adnan
Ataç, değişik zamanlarda hazırladığı saydam gösterilerindeki
çalışmalarının bir bölümünü opak baskılara dönüştürmüştür.
Ataç'ın çalışmalarında cinsellik ile erotik arasında bir
anlatı ve kadının gizli kalmış masumiyeti vardır. Çerkez
Karadağ başarılı siyah-beyazlarını sergiledikten sonra "Nüans"
adlı albümünde toplamıştır. "Nüans" bu konuda ülkemizde
yayınlanan ilk albümdür. Sanatçı ile model arasındaki iletişimi
anlatmaya çalışan Adnan Polat, renkli çalışmalarını "Arinna'nın
Güneş Tanrıçası" adlı albümde toplamıştır. Emine Ceylan,
Nuri Bilge Ceylan, İbrahim Göğer, Bülent Özgören, Gülseren
Şendur siyah beyaz fotoğrafın tüm olanaklarını kullanarak
'nü' olgusunu plastik sanatlar açısından anlatmışlardır.
Merih Akoğul, Ani Çelik Arevyan, Yıldırım Arıcı, Fethi İzan
çıplaklığa reklam fotoğrafı bakışı ile yaklaşarak modeli
bir forma dönüştürmüşlerdir. Tuğrul Çakar'ın bazı çalışmalarında
genlik duygularımızın ilk kıpırtılarını erotizm bakışı ile
anlatmıştır. Sadık Demiröz, fotoğraf malzemesi üzerinde
yaptığı müdahalelerle farklı anlatılara yönelirken; Hüseyin
Varış ve Tahir Ün'ün çalışmalarında bedenden kesitlerle
anlatım biçimi görülür. Mehmet Koştumoğlu'nun çalışmaları
polaroid teknikleri, stüdyo çalışmaları ve doğa anlatıları
ile bütünleşir. Maggie Danon ve Adnan Veli Kuvanlık sayısal
ortamda ki arayışları ve A. Selim Sabuncu'nun pentür ve
enstalasyonları içinde bulunduğumuz postmodern arayışlara
önemli örneklerdir. "Çıplak" dendiği zaman ister istemez
görüntüde bir kadın vücudu ile karşı karşıya gelmeyi bekleriz.
Ömer Bakan, Levent Öğet, Ebru Yapıcı 'nın çalışmalarında
erkek modelin nü anlatıma dönüşümünü görebiliriz. NÜ FOTOĞRAFA
SİYASAL VE SOSYAL BASKI 1994 yılında sanatçıların artistik
çalışmalarının kartpostala yansıması üzerine açtığım bir
sergide, nü çalışmaları da vardı. Belediyeye ait salonunda
açılacak olan açılışı engellendi. Bu düşünceden yola çıkarak
sonraki yıl "Fotoğrafımızda nü ve çıplaklığı yansıtan" ve
bu konudaki çalışmaları olan fotoğrafçılarımızın yapıtlarına
yer verdiğim sergi Basın Müzesi gibi önemli bir yerde sergilendi.
Fotoğraflar tepki ile karşılanmadı. "Cıplaklık" olgusunun
herkesçe beğeni ile izlendiği gözlenmiştir 1973 yılında
Rebii Yetiş ile Kamil Şükun'un Türk Sinematek Derneğ'inin
lokalinde açtığı sergi "Erotik görüntülerle istismar" biçiminde
nitelendirilmiş ve saldırıya uğramıştı. Sanata saygı sloganıyla
göreve gelen yöneticiler, sanatla müstehcenlik kavramını
tanımadan, yapıtlara tükürmüşler ve onları binaların bodrumlarına
tıkamışlardır. Komuoyunu oldukça ilgilendiren ve sert tepkilere
neden olan bu olayların sona ermesi beklenirdi. 1992 yılında
Denizli Güzel Sanatlar Galerisi'nde açılan sergide Mehmet
Çakır'ın altı fotoğrafı "muzur" gerekçesi ile Valinin talimatı
ile indirildi. Beğeni ile gerçekleştirilen gerekçenin açıklaması
ise yapıtın satılmış olması idi. 1996 yılında 57. Devlet
Resim Heykel ve Fotoğraf Sergisi'nde iki fotoğraf sansüre
uğrayarak sergilenme dışı tutuldu. Gerekçe ise çerçevelerin
camlarının kırılması idi. 1997 yılında Sınırtanımaz Fotoğrafçılar
Grubu'nun Ankara Milli Kütüphane'de açtıkları sergide iki
sanatçının nü çalışmaları devlet sansürü ile karşı karşıya
kaldı. Ancak bu durum karşısında grup, sergilerini geri
çekmişlerdir. Din kurumunun insana ve topluma getirdiği
baskı, yaşamın bir parçası olan sanata da yansımaktadır.
Bu, yüzyıllardır böyle yansımıştır. Pictorializm'in anlatımı
sanata nü olarak yansımış ve Kraliçe Viktorya bu görüşü
desteklemiştir. Sanat, bir toplumun kültür yansımasıdır.
Devlet ve toplumun sanata bakış açılarının köreldiği bir
toplumda kültürümüzün çıplak düşüncelerini sorgulamak gerekir.
ALBERTO MODİANO
Ana
Sayfa
|
|
|