Ülkemizde
bugün, fotoğraf sanatına ilişkin bir değerlendirme yapılacaksa,
bunun içerisinde derneklerin de yer almasını mutlak görüyorum.
Nedeni; fotoğraf sanatının, ayağımızı bastığımız yurdum
topraklarındaki kısa tarihinde, derneklerimizin etkisini
önemsememdir.
Belge-kurgu polemiğinin hemen hemen son bulduğu seksenli
yılların ortalarında, daha henüz fotoğraf sanatı, sanatsal
üretim, vb. tartışmalar başlamamışken, «fotoğrafı sevdirmek,
yaygınlaştırmak...» kaygısıyla derneklerimiz çoğalmaya başlamıştı.
O dönem için çok yerinde bir işlevi yerine getiren andığımız
örgütlerimiz, gerçekten de fotoğrafın "kurumsallaşmasını",
"ayırdedilmesini" .. sağlarken, bir yandan da, birey olmayı
öğrenmeye başlayan üretken insanları "örgütlüyor" ve "üretiyor"du.
Günümüzde
ise, sanatsal üretimin çok türlülüğü, çok boyutluluğu ve
içiçe geçmişliği yaşanırken, derneklerimiz, örgütlenme biçimleri
olarak, bu "somut" duruma karşılık-yanıt verebilecek durumdalar
mı?
Böyle bir sorunun iki "yüzü" var, sanırım.
Bugün adında "fotoğraf sanatı" geçse de, ya da FOTOGEN,
FSK gibi iddialarını farklılaştırarak kamuya kendilerini
sunmuş derneklerimiz olsa da, herhangibir derneğimizin örgütlenmesinin
( ve de işletiminin), fotoğraf sanatı ile ilişkisini kurmakta
zorluk çekiyorum. Geleneksel dernek yapıları olarak varlıklarını
andığım bu örgütlerimizin yıllık etkinliklerini gözden geçirdiğimizde,
böylesi bir kanıya varıyorum.
Yukarıdaki
sorunun birinci "yüzü" bu. En yalın örgüt tanımında örgüt-üye
ilişkisi tanımlanır. Oysa bizim örgütlerimizde, fotoğrafı
bir sanatsal anlatım dili olarak üretimlerinde kullanan
insanlar mı, gezdiklerini paylaşan insanlar mı, hafta sonu
boş zamanlarını değerlendiren insanlar mı... görüyoruz?
Hepsini ! Hatta modellemeyi daha da zenginleştirebiliriz.
Fotoğrafın popüler kullanımı vb. nedenlerle, ayrı ayrı işlevlere
karşılık gelebilecek derneklerin varolmayışı, yapılarda
sürekli gerilimlere, çatlamalara, durağanlığa, vs. neden
olmaktadır. Dolayısıyla sorunun yanıtı "hayır"dır. Örgütünü
tanğmlayamamış insanların verimli biraradalığından sözetmek,
bana olanaklı görünmüyor. Hele buna bir de sıkça karşılaştığımız
psikolojik etmenleri de eklersek...
İkinci
"yüz"; bireysel üretime dayanan fotoğraf sanatı ile uğraşan
kişilerin, bir örgüt içinde nasıl biraraya geleceği-birarada
duracağıdır. Bu da tanımlanmadığında, sorumuzun yanıtı yine
"hayır" oluyor.
Görünen odur ki; 2908 sayılı yasada, devletçe yapılan dernek
tanımı ile örgütlerimizi kuşandırdığımızda, ortaya bürokratik
ve giderek popülerleşen yapılar çıkmaktadır.
Yasal bir
dernek görünüşünün, kamusal alanda çağırıcı olması, toplayıcı,
biraraya getirici olmasının dışında herhangibir yararı yoktur.
Ne yapabiliriz? Yani derneklerin varolmasını doğru kabul
edersek, kamusal alanda çalışan bu örgütleri, yasaya karşın,
nasıl yeniden tasarlayıp, yaşama geçirebiliriz?
Önerim; önce
örgütün tanımının yapılmasıdır. Örneğin; «... derneği, fotoğrafı
bir sanatsal anlatım dili olarak yapıtlarının üretiminde
kullanan,.....yaşamlarının bileşenlerinde sanat olan insanların
üretimlerini (ürün ve düşünce) paylaştıkları,.....fotoğraf
sanatındaki eleştiri eksikliğini gidermeyi hedefleyen,.....benzeri
örgütlerin üst örgütünü (TFDB) benzeri ölçülerle kurgulayan,.........»
Sonra, tanıma göre işletim yöntemini kurmak gereklidir ki,
yukarıda sözünü ettiğimiz, dayatılan bürokratik-yasal bir
yapının zorunlu yaptırımlarından sıyrılıp (asgaride yerine
getirip), öze uygun uygulamalarla işleyen bir yapı oluşsun.
Bu, tümüyle üyelerin ortaklaşa kabul edecekleri bir iç-hukuk
düzenidir ve uygulama düzeneği de tümüyle katılımcı demokratik
bir düzenektir...
Böylesi bir örgüt, popülerlikten uzak, ne yapacağının bilincinde
ve önünde sonunda toplumla buluşmayı öngören, üretken sinerjik
bir yapıdır.
Son söz olarak,
ülkemizde elma ile armudun karıştığı bir sepetin ayıklanması
gerekliliğine inanıyorum. Ayrıca eğlentilik uğraşlarını
paylaşan insanların yer alacağı derneklere toplumun gereksinimi
varsa, bu da saygıdeğer birşeydir. Burada birşeyi alta,
birşeyi üste koymuyoruz. Kanımca, yaşadığımız bu döneme
ilişkin bir sorun bu, ancak, ayni zamanda insanlar yıpranmadan
çözülmesi gereken bir sorun.
Yalçın Çıdamlı
1.12.1998
Ana Sayfa
|