Fotoğraf,
1839 yılından itibaren sürekli gelişme ve yaygınlık gösteren
teknik bir buluş olarak kültürleri derinden etkilemiştir.
Bu
özellikler başlangıçtan günümüze kadar olan süreç içinde
fotoğraf sanatının iç çelişkisini oluşturmaktadır. 19.yüzyılda
fotoğraf kitlesel bir iletişim aracı olarak gelişim göstermiştir
ve bu gelişim bugün de devam etmektedir.
Basın
fotoğrafçılığı görsel anlatıma açıklık getirmek üzere kısa
ya da uzun metinle desteklenen, yazılı ve sözlü basında
yer alan fotoğrafik haber türüdür. Bu yönü ile haber-belge
fotoğrafları günümüz iletişim araçlarından biri olan basının
vazgeçilmez birer parçası olmuştur.
Kitle
iletişim araçlarının ortaya çıkmasından önceki dönemlerde
bireyin kafasındaki imgeler, çevre ile doğal iletişimi sonucunda
elde edilmiştir. Oysa, kitle iletişim araçlarının ortaya
çıkışıyla bu kaynaklar çoğalmış, gazete, radyo, televizyon,
kitaplar ve öteki iletişim araçları bu imgenin oluşmasında
önemli bir pay almaya başlamışlardır.
Kitle
iletişim araçları bütün dünyada olduğu gibi Türk toplumunda
da önemli bir yere sahiptir. Kitle iletişim araçları arasında
ayrı bir yeri olan basında, haber-belge fotoğrafları ana
malzeme olarak kullanılır. Konumuz olan basın fotoğrafçılığı
ise bu alanlardan yalnızca birini oluşturmaktadır. Basın
fotoğrafçıları kitle iletişim işlevini yaygın olarak gerçekleştirirler.
Birçok savaşın, sosyal olayların, ekonomik gelişmelerin
ve siyasi gelişmelerin, birçok kentin, sokakların, devlet
adamlarının kısacası tarihin tanığı olduğu bütün dönemlerde
fotoğraf güçlü bir iletişim aracı olarak gelişimini sürdürmüştür.
Fotoğraf
icat edildiğinden bu yana bilimsel çevrelerde sanatçılar
arasında ve iktidar odaklarında büyük bir ilgi uyandırmıştır.
Fotoğraf yaygın bir şekilde kitlelere ulaşma kolaylığı ve
toplumu etkileme gücü sayesinde bir iletişim aracına dönüştüğünde
ise siyasi iktidarların zaman zaman denetim altına aldıkları
ve yararlandıkları bir alan olmuştur. Fotoğraf ile siyasi
iktidarlar arasındaki bu etkileşim, fotoğrafın icadından
bu yana sürmektedir. Bu açıdan basın ve basın fotoğrafçılığı
aynı zamanda Cumhuriyetin de kurucuları olan Atatürk dönemi
yöneticileri tarafından da kullanılan en etkili iletişim
araçlarından birisi olmuştur.
Ebüzziya
Kardeşler’in 1912 yılında tramlı klişeyi Osmanlı İmparatorluğu’na
getirişi ile yazılı basında ilk kez görsel malzemenin (fotoğrafın)
kullanımı sağlanmıştır. Ancak, fotoğrafın görsel bir malzeme
olarak ideolojik anlamda basında kullanımı Cumhuriyet’in
ilanından sonraya rastlamaktadır. Cumhuriyet’in ilanına
kadar basında neredeyse bir “kimlik” niteliği taşıyan fotoğraf,
özellikle yeni harflere geçişle birlikte propaganda aracına
dönüşerek görsel bir zenginlik kazanmıştır. Bu zenginlik
ise Osmanlı-İslam geleneklerinden sıyrılıp çağdaş bir ulus
olmak isteyen kitlelere basın yoluyla “görüntü imajı” ile
sunulmuştur. Cumhuriyet’in ilanından sonra basına Atatürk
devrimlerini ve ideolojisini bütün kitlelere yaymak ve geliştirmek
gibi farklı bir görev verilmiştir. Ancak, bu sanıldığı kadar
kolay olmamış, basın, Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren
çeşitli güçlüklerle karşılaşmış ve bu güçlüklerle mücadele
etmek zorunda kalmıştır.
Cumhuriyet’in
ilk yıllarında çok partili yaşama geçiş denemelerinin etkileri
basında da hissedilmiştir. Ancak, ilk deneme olan TPCF’nın
kurulmasıyla birlikte ülke içinde başlayan huzursuzluk ve
doğu bölgelerindeki isyanların yarattığı çalkantılar hükümetin
sert önlemlere başvurmasına yol açmıştır. Doğu isyanları
Kürt taleplerini bastırmak amacıyla, olağanüstü yetkiler
taşıyan İstiklal Mahkemeler’ni yeniden faaliyete geçirmiş,
tüm ülkede sıkıyönetim ilan edilmiş ve Takrir-i Sükun Yasası
çıkarılmıştır. Bu yasa otoriter bir ortam sağladığı gibi,
muhalif basının susturulmasını da sağlamıştır. Atatürk devrimlerinin
dışına çıktığı, halkı ayaklandırdığı ve devrimleri tehlikeye
düşürdüğü gerekçesiyle birçok gazete yayın hayatına son
vermek zorunda kalmış, çok sayıda gazeteci tutuklanmıştır.
Cumhuriyet
dönemindeki ikinci çok partili yaşam geçiş denemesi ise
basında belirgin bir canlanmaya yol açmıştır. SCF’nın kurulmasıyla
Yarın, Posta, Serbest Cumhuriyet ve Hizmet gibi gazeteler
muhalif nitelikli yayınlar yapmıştır. Ancak, bu gazetelerde
yer alan fotoğraflar ideolojik açıdan çok farklı amaçlar
göstermemiş ve toplumu yönlendirme açısından önemli görüntülere
yer vermemişlerdir.
Ulusal
bağımsızlık mücadelesinden sonra siyasi ve idari yapının
yenilenmesi devri başlamıştır. Bu dönemde hükümeti destekleyen
basın ile muhalif basın tek partili yaşamın sunduğu özgürlükler
çerçevesinde yayınlarını sürdürmüştür. Bu durum baskıcı
ve sansürcü bir anlayışı doğurmamış, basının “himaye altında”
tutulmasını sağlamıştır. Ne var ki, 1931 yılında çıkarılan
yeni bir basın kanunuyla, hükümete ülkenin genel politikalarına
aykırı yayın yapan gazete ve dergileri kapatma yetkisi verilmiştir.
Böylece muhalif basın susturulmuş ve hükümet uygulamalarını
destekleyen bir basın yaratılmıştır.
Uzun
süren savaşlar nedeniyle yoksul ve bitkin düşmüş, okuma
yazma oranı çok düşük bir toplumdan basını takip etmesi
beklenemezdi. Bu yüzden Kemalist devrimlerin başlaması ve
başarıya ulaşması için asker ve sivil bürokratların ikna
edilmesi gerekiyordu. Başlangıçta bu yönde bir gelişme gösteren
yenileşme çabaları daha sonra bütün tabana yayılarak devam
ettirildi. Bütün sorunların aşılmasında ise basın ve basında
yer alan fotoğrafların önemli bir rolü olmuştur.
Basın
ve fotoğrafın her alanda güçlü bir propoganda aracı olduğuna
inanan yeni yönetim, toplum içinde “hareketliliği” sağlayabilmek
için bu iletişim aracını kullanmıştır. Bu hareketlilik genelde
“yukarıdan aşağıya” doğru olmuştur. Basında yer alan fotoğraflar
yapılanları göstermekten daha çok, eğitici ve yol gösterici
nitelikleriyle dönem idolojisini yansıtmaktadırlar. 1923-1938
yılları arasında basında yer alan fotoğrafların da Cumhuriyet’in
resmi ideolojsini yansıttığını söylemek mümkündür.
Cumhuriyet
dönemi basını Atatürk devrimlerinin topluma yerleştirilmesi
ve yayılması için bir başlangıç oluşturmuş, bu dönemde Türkiye’deki
kültürel değişimin en canlı örneğini basın göstermiştir.
Gelenekçi
Osmanlı toplum yapısından modern bir topluma geçişin örnekleri
Atatürk dönemi basınında yer alan fotoğraflarda görülmektedir.
Kadına tanınan sosyal ve hukuksal hakları, baloları, güzellik
ses ve film yarışmalarını gündeme getiren basın, toplumda
yeni bir kültürel yaşamın oluşturulmasında önemli bir görev
üstlenmiştir. Osmanlı’nın gelenekçi ve eski kurallarının
yerini alan çağdaş yaşama ilişkin yasa ve uygulamalara yer
veren basın, bu sosyal reformlara ilişkin fotoğraflarla
da toplumun zihniyetini değiştirmeye çalışmıştır.
Tanzimat’la
birlikte başlayan yenileşme ve batılılaşma hareketleri Cumhuriyet’in
ilk yıllarından itibaren daha da hız ve yeni bir ivme kazanmıştır.
Osmanlı’nın yenileşme hareketleri genellikle askeri alanlarla
sınırlı kalmış, geleneksel kurumlar ise yaşatılmaya çalışılmıştır.
Cumhuriyet yöneticileri ise çağdaş yaşam koşullarını yaratacak
teknolojik ve ekonomik kalkınmayı zorunlu sayarak, atılımlarını
bu yönde yapmıştır. Tüm bu atılımlar ise basında geniş biçimde
yer alan fotoğraflarla daha da pekiştirilmiştir.
Cumhuriyet’le
birlikte basından batılılaşmanın bir parçası olarak yararlanılmış
ve basın batılılaşmayı bir yaşam biçimi olarak ülkeye benimsetmekle
görevlendirilmiştir. Basının görevlerinden birisi de ekonomik
ve siyasi kararların toplum tarafından benimsenmesi için
Kemalist ideolojiyi aktaran fotoğraflara yer vermek olmuştur.
1923-1933
dönemi yayınlarında yer alan fotoğraflar propaganda aracı
olarak kullanılmalarının yanısıra yenileşmenin de birer
göstergesi olmuştur. Diğer bir deyişle, bu dönemde basında
yer alan fotoğraflar görsel bir malzeme olarak kalmamış,
ideolojik amaçlı görüntülere dönüşmüştür.
Ekonomik,
toplumsal ve siyasal alanda yaptığı devrimlerle tarihe damgasını
vuran Atatürk, din, bilim, eğitim ve sanat alanındaki yenileşme
hareketleriyle toplumsal değişimin önünü açmayı başarmıştır.
Bu başarıda görsel-yazınsal bir iletişim aracı olan gazete
ve dergileri bilinçli bir biçimde kullanmasının hiçte küçümsenmeyecek
bir oranda payı olmuştur.
Sonuç
olarak;
Atatürk
döneminde ortaya çıkan karşı devrimciler kendilerini tarih
içinde Kürt isyanları, irtica olayları ve Atatürk’e suikastler
düzenleyerek göstermişler; ancak her defasında karşılarında
güçlü bir basın ve kararlı bir kitle bulmuşlardır. Basında
yer alan fotoğraflar ise karşı devrimci hareketlerinin her
zaman bastırılıp sindirildiğini göstermekle birlikte bu
hareketlerin hiçbir zaman tümüyle yok edilemediği bilinmektedir.
Bu yüzden de Atatürk dönemindeki basın sürekli olarak karşı
devrimci güçlerle mücadele ederek, devrimlerin savunulmasında
toplumu dinç ve kararlı tutmaya yönelik yayınlara ve görüntülere
yer vermiştir.
*
Yrd.Doç.Dr.
Dokuz
Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi
Gökhan
Birinci
YARARLANILAN
KAYNAKLAR
ALTINDAL,
Aytunç, Türkiye’de Kadın, Anahtar Yayınları, İstanbul
BERKES,
Niyazi, Atatürk ve Devrimler, Adam Yayınları, İstanbul,
1990
CAPORAL,
Dr.B., Kemalizm ve Kemalizm Sonrasında Türk Kadını, İş Bankası
Yayınları, Ankara, 1982
ÇAKIR,
Serpil, Osmanlı Kadın Hareketi, Metis Yayınları, İstanbul,
1994
KABACALI,
Alpay, Türkiye’de Basın Sansürü, Gazeteciler Cemiyeti Yayınları,
İstanbul, 1990
KARAL,
Enver Ziya, Atatürk’ten Düşünceler, Çağdaş Yayınları, İstanbul,
1991
MARDİN,
Şerif, Türk Modernleşmesi, İletişim Yayınları, İstanbul,
1991
TANER,
Timur, Türk Devrimi ve Sonrası, İmge Yayınları, Ankara,
1992
Ana Sayfa
|