YİTİRDİĞİMİZ DEĞERLER:
ANADOLU KAPILARI
Cengiz Akduman
"destur
dedin mi her avluya giriverirdin"
1988 yılında Can Kartoğlu (Gürses) ile Kapadokya'ya yaptığım
bir yolculukta uğradığımız Sinassos ( Mustafapaşa) kapılara olan
ilgimi arttırdı. O güne değin yüzlerce kez kapı fotoğrafı çekmek
için deklanşöre basmıştım. Sinassos'a da ilk gidişim değildi.
Ancak o gün, daha önce çektiğim kapı fotoğraflarının yeterince
etkili olmadığını anladım.
Geçtiğimiz
yılın Aralık ayında yeniden kapı fotoğrafları çekmek için Muğla'ya
gittim. Yanımda yurtdışından gelen fotoğrafçı bir dostum vardı.
Yola çıkarken ona Muğla evlerini, Muğla bacalarını hele hele kapılarını
anlatmış ve adamı coşkulandırmıştım. Beş yıl arayla Muğla'ya gelip
sokaklara dalınca kanım donmaya başladı. O güzelim ahşap kapılar
yerlerini aynı atölyeden çıkmış, hiçbir estetik yanı olmayan
demir doğrama kapılara bırakmıştı. Bu çirkinlik her kentte insanı
rahatsız eder ama Muğla gibi geleneksel mimarimizin başyapıtlarının
bulunduğu bir kentte insanın içini sızlatıyordu. Arkadaşıma sanki
yalan söylemişim gibi rahatsız oldum. Ve koca kenti dolaşmamıza
rağmen sadece iki kapı için deklanşöre basabildim.
Kapı
'ların başına gelenleri merak ettiğimden yaşlı bir teyzeye sordum.
Aldığım cevap Türkiye'nin son on yılının özeti gibiydi: "Evladım
eskiden geldiğinde görmüşsündür, biz kapılarımızı örtmezdik bile.
Kuzu kapımız (ana kapının içinde sadece bir insanın geçebileceği
kadar açılmış ikinci bir kapı) kilitlenmezdi, destur dedin mi
her avluya giriverirdin. Ama Muğla öylesine göç aldı öylesine
işsiz/aç insan doldu ki şehirde aniden hırsızlık aldı başını gitti.
Biz de malımızı canımızı korumak
için eski kapılan söküp kilitli demir kapılar koyduk evlerimize.
Peki sökülen kapılar ne olmuştu? Ya bir sundurma altında çürümeye
terk edildiler ya da Bodrum betonlaşmasında iğreti duran birer
dekor oldular. Sonuçta, onlarca yıl bir evin tüm güzelliklerini
başkalarına açıp, kötülüklerin üstüne kapanan o kapılar artık
yok Muğla'da.
Kars'ta, İnebolu'da, Kastamonu'da da yavaş yavaş tükeniyorlar.
Ne yazık ki yerel yönetimler de bu talan karşısında yeterince
duyarlı davranamıyorlar. Önce evler koruma altına alınıyor içinde
yaşayanlar maddi sıkıntılar nedeniyle plansız
programsız aslına uymayan talimatlarla
evlerin tüm özelliklerini değiştiriyorlar. Koruma kararı alındıktan
sonra ne bir destek ne bir kontrol. Akıl almaz bir başıboşluk
her yerde. Cumalıkızık'a son günlerde gidenleriniz görmüştür.
Köyün en güzel konağının kapısında bir metre genişliğinde bir
buçuk metre boyunda teneke bir levha asmışlar: "Dürüm Mavi
Konakta Yenir ''.
Geçmişine sahip çıkmayan
bir toplumun geleceğine de sahip çıkamayacağı kesin. Ben yine
de bugün bile yapılacak bir şeylerin olduğuna hala inanıyorum.
Geleceğe hiç olmazsa fotoğraf1arı kalsın diye bu konuya gönül
verip projeyi tamamlamaya
çalışıyorum. Ama yağmacıların bizlerden daha hızlı oldukları da
bir gerçek!
Yetişebilecek miyiz?
|