Vizyon Limiti
II
Simber Atay
Fotoğraf bağlamında vizyon kavramını
tartışırken zaman zaman sinematografik yorumlara başvurulması
alışılagelmiş bir durumdur. Dolayısıyla bir filmi, Fahrenheit
451 adlı sinema klasiğini hatırlıyorum. Eser 1966 yılında François
Truffaut tarafından Ray Bradbury'nin "Anka Kuşu Yılları"
adlı bilim-kurgu eserinden uyarlanarak gerçekleştirilmiştir.
Başrollerinde Oscar Werner, Julie
Christie ve Cyrill Cusack oynamaktadır. Filmin öyküsü şöyledir:
Görünüşte mükemmel işleyen ama gerçekte totaliter bir gelecek
toplumunda kitap yasaktır. Kitap okuyanlar, kitapları muhafaza
edenler, kitaplara inananlar ağır şekilde cezalandırılır. İtfaiyeci
Montag, bu bibliofobi ortamında kitap sahiplerini avlamak, kitapları
yakmak gibi sistemi koruyucu işlevleri yerine getiren elemanlardan
biridir. Ancak bir rastlantı sonucu inanç ve düşünceleri değişir.
Kitapları sevmeye ve sahip çıkmaya başlar. Sonunda kitapları ezberleyerek,
her biri bir kitap haline gelmiş, kimliklerini bir kitapla değiştirmiş,
adları sorulduğunda bir kitap başlığı söyleyen insanların yaşadığı
gizli bir gettoya iltica eder...
Fahrenheit 451 hala esprisini korumaktadır.
Çünkü kitaplarla insanların ilişkileri hala tedirgin edici tartışmalara
neden olmaktadır:
-Modernist/Humanist kültür ve yaşam
standartları evrensel ölçülerde ve pratikte layıkıyla gerçekleşememiştir.
-Dijital platformların steril ortamında
bilgi kavramı enformasyon fenomenine dönüşmüştür.
-Klasik kültürün insanlık ailesine
seslenen moralist niteliği neredeyse sadece filolojik bir uzmanlık
sorunu haline gelmiştir.
-Çizgi romanların metafiziği insan
ruhunun manevi gereksinimlerini rahatça karşılar olmuştur.
-Internet sörfleri boyunca kitap
okuma serüveni artık zor tahammül edilen bir mecburiyet gibi algılanabilmektedir.
-Internet sitelerindeki high-tech
yaşantılarımızda bireysel vizyon orijinalliğinin korunması diğer
bir ifade ile eleştirel tavrımızın somutlaşması, klasik kültürel
yapılanmanın yetersizlikleri dolayısıyla zorlaşmaktadır.
-Entellektüalizm Klasik Kültür'ün
bir orijinalite kolajı, rastgele yararlanılan bir alıntı kaynağı
olarak algılanmasına yol açmaya başlamıştır.
-Bilgi sahibi olmanın klasik anlamı
içinde dijital teknolojilerin araç olma durumu göz ardı edilmeye
başlanmış dolayısıyla bilim-kurgu tasarımlarda sık sık ifade edilen
high-tech cehalet paradoksu gerçek olmuştur.
-Sıradanlığı teşvik totaliter fantazyaların
stratejisidir. Bu yüzden ancak kitapların sağlayabileceği hayalgücü
mülkiyeti Cervantes'in Don Kişot'unu hatırlatacak şekilde psikopatolojik
bir hayalperestliğe indirgenerek mütalaa edilebilmektedir.
-Politik devrim kavramının modernist
ve radikal içeriğini kaybetmesine paralel olarak estetik devrim
kavramının da anlamının silikleşmesi sonucu fotoğrafın çağdaş
sanatın yaratıcılık mekanizması içinde materyalize kullanımı dolayısıyla
yaratıcılık krizi spekülasyonları yoğunlaşmakta, özellikle Kavramsal
Sanat bağlamında sanat yapıtı bir zihinden ötekine ortak veri
tabanlarına dayalı entellektüalist bir iletişim için bahane oluşturmaktadır.
Öyle ki sanat yapıtının eleştirisi, sanat yapıtının kendisi kadar
etkin bir rol üstlenmiştir. Ama bu sorunsal provokatif nitelikli
internet retoriğinde çözülecek gibi değildir. Kapsamlı sanat kitaplıklarına
gerek vardır.
-"Fotoğraf sanatı çağdaş sanat
için alternatif ve bağımsız bir estetik alan mıdır yoksa fotoğraf
sanatı çoktan çağdaş sanatın bir uzantısı haline mi gelmiştir?"
şeklindeki soru fotoğraf şovenistlerini kızdırmakta, Kavramsal
Sanat militanlarını güldürmekte, fotoğraf tarihçilerini ise telaşlandırmaktadır.
-Buna karşılık fotoğraf sanatının
temsilcisi olduğunu iddia eden sanatçılar zaman zaman "Timing"
sorununu unutmuş görünmekte parodi sanatçılarının komik ve kederli
virtüozite gösterişçiliğini çağrıştıran sergiler açabilmektedirler.
Fotoğraf mükemmeliyetçiliği estetize eder. Söz konusu kavramın
idealize edilmesi ne yazık ki anlam oluşturmaya yetmemektedir.
-Vizyon sahibi olmanın boyutları,
haydi biraz abartalım, kan, ter ve göz yaşından sevinç, gurur
ve özgüvene geçilen kütüphane labirentlerindeki mesailerle orantılıdır.
Bilgisayar oyunu tasarımcıları kültürlü insanlardır! Gerçi meslek
gurupları düşünüldüğünde vizyon sahibi olmaktan en karlı çıkanlar
bilim-kurgu yazarlarıdır. Çünkü tasarımları teknolojik evrim süreçlerinde
gerçekleşmekte, sürpriz olup sevindirmektedir. Oysa örneğin politikacıların
kapsamlı da olsa vizyonları beş yıllık kalkınma planlarının içinde
eriyip gidebilir, bilimadamlarının ki zaten bir misyon sorunudur,
vizyonun somutlaşması yalnızca bir teyit niteliğindedir. Bir de
tabi konu dışı olmakla birlikte falcılar vardır...
-Günümüzde postmodernizm yorgunu
neo-modernist zihin için komplo teorileri bile artık fazla eğlendirici
değildir.
-Vizyon oluşumu için uzmanlık çerçevesinde
ve stilimiz gereği klasik kültür ve fotoğraf kültürü mülkiyetine
sahip olmanın ya da sanal yolculuklara çıkmanın asla önemini azaltmadığı
bir yaşam tecrübesi gerekliliği vardır. Örneğin, Inca Garcilaso
de la Vega'nın "Comentarios Reales de los Incas" adlı
tarihini okumuş olabilirsiniz. Xavier Heraud'nun şiirlerinden
mısraları da hatırlayabilirsiniz. Mario Vargas Llosa'nun kitapları,
kitaplığınızın en müstesna köşesinde sıralanabilir. Martin Chambi'nin,
Werner Bischop'un, Robert Frank'ın ilgili yorumları hafızanızın
kült kayıtları olabilir. Ama Cuzco Baroku'nun karanlıklarında
kaybolmadan ya da Lima-Miraflores'de serserilik etmeden ya da
Huamachuco'da toplumcu gerçekçi olmanın hikmetlerini yeniden keşfetmeden....
ve bunları milli içki Inca Cola tadında yapmadan Peru'yu tanıyorum
denebilir mi?
Bilmem ki, acaba geleneğe mi başvursak yeniden? Klasik, kendisine
dönenlere daima lütufkar davranmıştır! O zaman ben bir Cartier-Bresson
albümüyüm, arkadaşımın biri Bill Brand diğeri Ansel Adams ....
Sizin adınız ne?
İzmir, Mayıs 2001
Simber Atay
|