CADI KAZANI,
"Tuğrul Çakar ile Birlikte"
Özlem Bağcı
Tuğrul Çakar ile sadece merhabamızın
olduğu günlerde bir dergi için onunla söyleşi yapmam istendiğinde
epey heyecanlanmıştım. Aradan geçen zaman bana Tuğrul Çakar'ı
kazandırmış olmasına rağmen şimdi onu yazarken daha da çok zorlanıyorum.
Yakından tanıdığınız bir insanı tanıtmaya çalışmak hiç tanımadığınız
bir insanı yazmaktan daha da güçmüş...
İlk yaptığımız söyleşiden bu yana
Tuğrul Çakar'ın hayatında bir çok değişiklik olduğu kesin ama
"Akşamüstü Yine Hüzün" bunlardan en önemlisi olsa gerek.
"En Uzaktaki Gri" Çakar'ın öykülerini ve fotoğraf yazılarını
topladığı ilk kitabıydı. Bu kitabın Oruç Aruoba'nın eline geçmesi
"Akşamüstü Yine Hüzün"ün çıkmasına vesile olmuş. İmge
Kitabevi tarafından basılan kitapta göz ile sözün biraraya geldiği
öyküler okuyucuyla buluşuyor.
4 - 30 Nisan 2001 tarihleri arasında Ankara The British Council
Art Gallery'de Tuğrul Çakar'ın fotoğraf sergisi fotoğrafseverlerle
buluştu. Sergide Çakar'ın binsekizyüzlü yılların nostaljik tadını
yakalamaya çalıştığı nüleri, yapay vitrin mankenleri, fotogram
denemeleri yer aldı. Bu sergideki fotoğrafların ortak özelliği
elle renklendirilmiş olmalarıydı.
İlk söyleşimizde ona "son yüzyılın son romantiği" demiştim.
Hala da öyle olduğunu düşünürüm... O söyleşi bizim Tuğrul Çakar
ile tanışmamıza vesile oldu. İlerleyen günlerde Çakar benim hem
fotoğrafın teknik boyutunda hem de düşünce aşamasında gelişmeme
çok yardımcı oldu.
Ocak 2000 Çalı Kültür Sanat Dergisi'nde
yayınlanmıştır:
Ankara'da kış kendini iyice hissettirmeye
başladı. Yeni sezonda da bizler, Fotoğraf Sanatı Kurumu olarak
yeni sergiler, yeni gösteriler, yeni festivaller peşindeyiz. 4.
Ankara Tiyatro Festivali'nin açılış yürüyüşünden sonra Tuğrul
Çakar'ın atelyesinin yolunu tutuyorum. Tuğrul Çakar: Fotoğraf
Sanatı Kurumu kurucu üyelerinden, ismi Ankara'yı çoktan aşmış
bir sanatçı... Çok nadir heyecanlanırım ama zile basarken nedense
elim titriyordu.
Atelye tam anlamıyla Tuğrul Çakar'ı yansıtıyor; duvarlarda onun
fotoğrafları çoğunlukta. Çaylarımızı alıp içeriden hafif hafif
yayılan müzik eşliğinde söyleşiye başlıyoruz.
Tuğrul Çakar, 1946 Sakarya doğumlu.
Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi mezunu. Ama ekonomi
okumak yerine edebiyat, tiyatro okumanın ona daha çok uyacağını
söylüyor. Ben de ekonomi okuyan bir genç olarak şartlar diyebiliyorum
sadece. Okuldan sonra muhasebe memuru olarak çalışmaya başlamış.
Bu, Tuğrul Çakar'a yetmemiş; hayatımızın büyük bir bölümünü başkalarını
memnun etmek için satıyoruz, diyor. Ve ekliyor: "Ben de günümün
sekiz saatini çalıştığım iş yerine satıyordum. Hayatımızı sürdürebilmemiz
için çalışmamız gerekiyordu, ama devamlı aynı şeyleri yapmak,
iş ve ev döngüsü içinde sıkışıp kalmak, bu edilgenlik beni tatmin
etmiyordu." Yıl 1978, işte bu yıllarda Tuğrul Çakar fotoğrafa
başlıyor.
Fotoğrafçılığı kitap okuyarak, deneyerek
kendi kendine öğreniyor Tuğrul Çakar. Evinde bir karanlık oda
kurmuş. Üretmenin hazzını yaşamış. Kabuklarımızı kırmaktan bahsediyoruz
bir süre.
İlk yarışması Akbank'ın düzenlediği
bir fotoğraf yarışması. Gazeteden okumuş, ilk ödülü buradan. Fotoğrafını
hatırlıyor mu diye soruyorum: Bir çocuk portresiydi, diyor. Başarı
için yaptığınız işi sevmeli ve disiplinli çalışmalısınız diyor.
1978'de AFSAD'a üye oluyor. "Ufkum
ve çevrem genişledi AFSAD'la." diyor. AFSAD'da bir çok karma
sergide yer almış Çakar. 1981'de Ankara İngiliz Arkeoloji Enstitüsü,
Atatürk Barajı arkeolojik kurtarma çalışmalarına başlıyor. Çakar'a
kazı çalışmalarını fotoğraflama teklifi geliyor. Tuğrul Çakar,
İAE ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde on üç, on dört yıl kadar
çalışmış. "Hayatımın en güzel dönemleriydi." diyor.
Yılın üç, dört ayını Güneydoğu Anadolu'da geçiriyorlar. Urfa,
Adıyaman yöresinden on bin kareye varan bir arşiv sahibi olmuş
Çakar.
İlk kişisel sergi diyorum: 1985'de
Londra'ya yüz civarı siyah beyaz kareden oluşan Arkeolojik Fotoğraflar
Sergisi açılmış. Bu sergi daha sonra Ankara, İstanbul ve İzmir'i
gezmiş. Çakar, ilk kez yurtdışına çıktım bu sergi ile, fotoğraf
vesile oldu, diyor. Sergi açılışına gösterilen ilgiden çok memnun
kalmış. The Photographer dergisinde Tuğrul Çakar'ın söyleşisi
ve portfolyosu yayınlanmış.
Fotoğrafa yeni başlamış biri olarak
yarışmalar konusunu açıyorum tekrar. Tuğrul Çakar bir çok ödülün
sahibi, son yıllarda da yarışmalarda seçici kurul üyeliği yapıyor.
Dört yıldır yarışmalara katılmıyor. FIAP ile yurtdışı sergilerini
öğrendiklerini, bu vasıtayla dışarıda yapılan çalışmaları takip
edebildiklerini ve kendi çalışmalarını yurtdışına gönderdiklerini
söylüyor. Yarışmalar konusunu da En Uzaktaki Gri adlı kitabında
gayet güzel özetlemiş: .....Yarışma konusuna göre fotoğraf yapmaya
sakın uğraşmayın. Arşiviniz zenginleşsin. Yarışmalara uygun fotoğraflar
kendiliğinden çoğalacaktır. Ödüle karşı değilim. Ancak ödül yaptığınız
işin tuzu biberi olsun. Amacı olmasın. Ödülünüzü başınızın üstünde
taşımayın. İtici gücünü ise kullanın...... Oturduğum sandalyenin
yanındaki dolapta dizili ödüllere gözlerim takıldı. Karşımda çalışmalarını
bir çok ödülle süslemiş ama yarışmaları asla amaç haline getirmemiş,
alçakgönüllü bir sanatçı...
1993'de kazı çalışmaları bitmiş
ve 1994'de İngiliz Arkeoloji Enstitüsü'nden ayrılmış. Aynı yıl
görüş ayrılıkları nedeniyle AFSAD'dan da ayrılmış. Bu tarihe kadar
AFSAD bünyesinde bir çok karma sergi, slayt gösterileri yapmış,
AFSAD Yönetim Kurulu, AFSAD ürünü olan Fotoğraf Dergisi'nde ise
Yayın Kurulu ve Danışma Kurulu üyeliği yapmış.
1994'de Fotoğraf Sanatı Kurumu'nun
kuruluş aşamasında yer almış. FSK'da bugüne dek temel fotoğraf
eğitim seminerleri, slayt gösterileri, söyleşiler süregelmiş.
Tuğrul Çakar, dergilerde yayınlanmış
fotoğraf yazılarını ve öykü denemelerini "En Uzaktaki Gri"
isimli kitapta toplamış. Geçtiğimiz yaz, bir fotoğraf dergisinde
"Uzağa Gitmek İsteyen Yüz" isimli bir öykü okumuş ve
çok etkilenmiştim. Öykünün altında Tuğrul Çakar imzası da benim
için bir sürprizdi. Neden öykü diye sormuyorum hayata duyarlı,
insana duyarlı birine sorulabilecek en saçma sorulardan biri olduğunu
düşünerek. Güneydoğu Anadolu'da kazı çalışmaları sırasında başlamış
yazmaya. Dergilerde yayınlanmış öyküler önceleri, sonra bütünleşip
bir kitap olarak dostlara sunulmuş. Kitabı okuyunca (söyleşi sırasında
henüz okumamıştım.) Güneydoğu'ya bir yolculuk yapıyorsunuz, orada
yaşayan insanın evine konuk oluyorsunuz, Çakar'ın da ruh dünyasına
girebilme şansını yakalıyorsunuz. Kitapta fotoğraf üzerine yazılar
da var. Fotoğrafa ilgi duyuyorsanız, bir de benim gibi yeniyseniz
yararlanacağınız bir sürü şey var. Özellikle kurum kimliğine bakış
açınız yeniden şekillenebilir. Çakar'dan kitaplarının devamını
bekliyoruz.
Tuğrul Çakar'ın iki de albümü var:
"Suya Çağrı", "Fırat'ı Beklerken". 8 kişisel
sergi açmış. Şu anda çalışmalarını beni konuk ettiği atelyesinde
sürdürüyor. Bilkent ve Hacettepe Üniversitelerinde öğretim görevlisi
olarak çalışıyor.
Daha kişisel sorular sormak istiyorum.
Fotoğraf tarzınız diyorum. Ön tasarıma dayalı fotoğrafa yakınlık
duyduğunu söylüyor. "Ama bu, belge fotoğrafı çekmediğim anlamına
gelmez. Fotoğraf belgedir. Güneydoğu'da çektiğim fotoğraflar belge
fotoğrafıydı. O yöre insanının, yaşamının fotoğraflarıydılar,
belgeleriydiler."
Klasik bir soru soruyorum: "Fotoğrafta
müdahaleden hoşlanır mısınız?" "Fotoğraf, temelde müdahaledir.
Fotoğraf yalan söyler. Fotoğraf karanlık odada yalan söylemesi
için kağıda konan haberdir. Fotoğraf çekerken objektif değiştirmek,
filtre kullanmak, hoşlanmadığınız görüntüleri kadraj dışı bırakmak
müdahale değildir de karanlık odada yaptıklarımız mı müdahale
oluyor? İyi görüntüye ulaşmak için bütün hainlikleri yaparım."
Sayısal görüntüyü soruyorum cevabını bildiğim halde. "Sayısal
görüntü hayatımıza girdi ve girmeye devam edecek. Yapan insanları
destekliyorum. Ama ben uğraşmıyorum. Fotoğraf ve sayısal görüntü
farklı bahçeler. Bunları aynı bahçede birleştirmeye çalıştıklarında
karşıyım. Bilgisayarla fotoğraf yapmaya karşıyım." Sayısal
görüntü hayatımıza bu hızla girmeye devam ederse fotoğraf ne olacak
diyorum. "Fotoğraf ölmez. Fotoğrafın kullanım alanı çok geniş
ama sayısal görüntü fotoğrafı giderek amatör uğraş olmaya itiyor.
Fotoğraf nostalji olarak devam edecek." Sayısal görüntü üzerine
bir de örnek veriyor Çakar. "Digital Atatürk Portreleri Sergisi"
Bu, kişisel sergi olamaz, bir uygulama olabilir ancak, diyor.
Sergi denirse bu uygulamaya bu fotoğrafların uyarlama olduğunun
belirtilmesi gerekir, diye devam ediyor. "Atatürk'ün kendi
fotoğrafçıları var: Ethem Tem, Esat Nedim Tengizman, Cemal Işıksel.
Bu kişilerin fotoğraflarıyla oynayıp, renklendirip kişisel sergi
olarak sunuyorsanız, en azından bu kişilerin isimlerini de kullanmalısınız."
"Fotoğraf teknolojidir, sanat değildir. Makinanın arkasına
sanatçı geçince, sanatçı yorumu geçince neden olmasın? Bu, yazın
için de böyledir. Sanatın sonu, zirvesi yoktur. Siz üretirsiniz,
paylaşırsınız. Bu süreçte insanlar sizi layık olduğunuz yere getirir."
Biraz daha ileri gidip daha kişisel sorular soruyorum, yalnızlık,
sessizlik, mutluluk, hüzün üzerinde konuşmak istiyorum. Daha önceki
bir söyleşisinde okumuştum: Yalnızlık konusunda Özdemir Asaf'ın
bir şiiriyle cevap vermiş: Uzağa değil usta / Öteye, hep öteye
gitti... / Yalnızlığı ondandır. Ardından da "Belki benim
yalnızlığım da bunun gibi" demiş. Tuğrul Çakar ile ilk karşılaşan
bir çok kişinin yorumu sessiz bir insan olması... Ben buna inananlardan
değilim. Tuğrul Çakar: Hayata duyarlı, insana duyarlı, duyarlı
bir insan bence. Yalnızlık nasıl mutsuzluk değilse Tuğrul Çakar
da öyle sessiz değil. "Karanlık odada olmayı çok severim.
Kartlar yanar diye kimse izin almadan içeri giremez. Onun için
karanlık oda, en aydınlık odadır... Bir çok insan, bir çok defa
izin alması gerektiğini düşünmeden dünyanıza girip bütün düşlerinizi
yakabilir..."
İkinci çaylarımızı da bitirdik.
Sohbetten öyle büyük bir keyif aldım ki saati düşünmek istemiyordum.
İzin aldım, isteksizce kalktım. Tuğrul Çakar'ın benim için imzaladığı
"En Uzaktaki Gri" kitabını aldım, yüreğimi orada bırakıp
çıktım. Sohbetimizi kağıda aktarmadan önce kitabı okudum, tekrar
tekrar ve defalarca... Tuğrul Çakar, beni dost mekana davet ettiğin
için, yüreğini açtığın için, çok keyifli sohbetimiz için, hediye
ettiğin kitabın için teşekkürler...
Tuğrul Çakar: Fotoğraf sanatçısı,
yaşamına bir çok başarıyı sığdırmış, ödüllerle süslemiş, hayal
kırıklıkları yaşamış, üretmiş, üretmenin keyfini yaşamış, duyarlı,
çok renkli bir insan...
Benim ifademle son yüzyılın son
romantiği...
|