Back to Main Page Back to Main PageSon SayıÖnceki SayılarEditörlerİletişim

Editörden

Gezgin Fotoğrafçılar

Uzaklardan

Black&White in Colors

Belgesel ve Haber Fotoğrafı : Fark nerede? (Bölüm 1)

Foto-Muhabirliği ve Etik

Mühürlenmiş Zaman

Bir Fotoğrafın Öyküsü

Sanat ve Felsefe

Fotoğraf ve Mimari-2

Temel Tasarım : Doku

Kaktüs

Elmadağ Çocuk Tutukevi'nde Bir Deneyim

Cadı Kazanı

"Anadolu'ya Bir Göre Borçluyuz"

Okudunuz mu
Gördünüz mü?

"İmzalı Kitaplara Bir Mersiye"

Bülmeten

Ciddiyet

Yol Notları: Malta

Eğitim
- Temel Eğitim : Filtreler
- İleri Düzey: Çocuk Fotoğrafları

Haberler

İFOD

Sergi Salonu
- İsmail Hakkı Haykır
- Eren Özerdim

Bir Ülke Bir Fotoğrafçı

Suyunu Çıkaranlar

Fotoğraftan Al Haberi

Portfolyolar
- Gültekin Çizgen
- Sadık Demiröz
- Koray Olşen




 

 

Sayı 12

SANAT VE FELSEFE


sanat’a düşünsel bir yaklaşım..

Sanat, bir duygunun, tasarının, ya da güzelliğin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı, veya, bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılık olarak tanımlanır. Etimolojik yaklaşımda ise sanat; insanların nesnel gerçekliği, estetiksel biçimde yeniden yaratması ve bunu yapabilme yeteneğidir. Kısaca sanat, insanla, nesnel gerçekçilik arasındaki estetik ilişkidir.

Tarihsel süreçte sanatın ne olduğu üzerine pek çok kurgular oluşturulmuşsa da bunların en önemlisi, Platon-Aristotales’in güzellik felsefelerine dayanan “öykünmeli sanat”dır. Sanat, bir öykünme (taklit)dir. Aristoteles’e göre sanat, gerçeğin öykünmesidir ve üç etkisi vardır: eğlendirir, eğitir, arıtır. Bu anlayış, 18.yy’da Rousseau ile “anlatımlı sanat”a dönüşür.Bu anlayışta önemli olan güzellik değil, duygusal taşkınlıktır. Daha sonraları anlatımlı sanat da yerini “biçimsel sanat” a bırakır. Bu anlayışa göre de sanat, bir biçimdir. Günümüzde ise sanatı, bilinçaltı duygu ve düşüncelerinin ürünü olarak gören akımlar türemiştir(1). Aslında sanat; nesnel gerçekliğin, insan bilincinde estetiksel imgeler halinde yansımasıdır. Sanatın özü, içerik ve biçimdir; içeriksiz biçim olamayacağı gibi, biçimsiz içerik de olamaz(2).

Sanat-yaşam ayırımı yapılamaz. Sanatçının yaptığı şey, durumları belli sınırlar içinde göstermek; sayısız olaylar, ya da olabilecek olaylar arasından en önemlilerini çekip çıkararak, onlara yeni boyutlar kazandırarak değerlerini belirtmek; başka insanların da onların anlamlarını görebilmesini sağlamaktır(3). Sanat, bakış açınıza ve iç dünyanızın sorunsuzluğuna göre yaşamın ta kendisi olabilir. İnsanı ve yaşamını konu alan hiçbir olgu ve kavram, felsefenin sınırları dışında kalamadığına göre, sanat ve felsefenin içiçeliği bir gerçektir ve sonuç olarak felsefe “düşünebilmek sanatı” dır. Düşünmek, her olgunun, her bilginin, her varoluşun temelindeki tek gerçektir. İnsanı insan yapan, düşünsel varlığıdır. Düşünsel varlığıyla insan, insan sayısı kadar yorum ve düşünce sistemi yaklaşım biçimleri sergiler. İnsanın düşünsel yaşamındaki her evre, uygun bir atmosfer oluşturulabildiğinde, sanata bir adım mesafede yer alır. Bu bir adımlık mesafe, bireyin iç dünyasındaki düşünsel gözlemciliğin güçlülük ölçüsüne bağlıdır. Düşünsel gözlemcilik ise bireylerin, yaşamlarında, genlerinde taşıdıkları yaşamsal pozitif enerjinin etkisi ve çevresel etkenlerin katkısıyla oluşturdukları soyut kavramları irdeleme yetileriyle düşünmeleri ve sonuçlarını nesnel bir biçimde diğer insanlara sunabilmeleridir. Çünkü düşünsel gözlemciliğin sonunda nesnel bir sonuç elde etme ve ortaya koyma beklenir. Bu, ortaya nesnel bir sonuç koyabilme edimi ise, işte o, sanata bir adımlık mesafenin somut sonucudur.

Düşünceyi, düşüncenin üç büyük formunu, sanat, bilim ve felsefeyi tanımlayan şey, her zaman kaosla kapışmak, bir düzlem çizmek, kaosun üzerine bir düzlem çekmektir. Ama felsefe, tutarlılık vererek sonsuzu kurtarmak ister: kavramsal kişiliklerin edimiyle, olayları ya da tutarlı kavramları sonsuza taşıyacak bir içkinlik düzlemi çizer. Sanat ise, sonsuzu yeniden veren sonluyu yaratmak ister: estetik figürlerin edimiyle, bileşik duyumları taşıyan bir kompozisyon düzlemi çizer. Bu üç düşünce biçimi, bireşim ve özdeşleşim olmaksızın kesişir, içiçe girer. Felsefe kavramlarıyla olaylar çıkartır, sanat duyumlarıyla anıtlar diker, bilim de fonksiyonlarıyla şeylerin durumlarını kurar ve düzenler(4) Franz Kafka, “sanatçı anlatış, iç dünyanın dışa nesnelleşmesidir, bu ise görünmez evreni görünür kılmaktır” derken, sanatı, felsefenin temellerinden düşünsel boyut irdelemesiyle bireyin soyutu somutlaştırma çabalarının nesnel sonucu olarak alır. Bireyin içsel değer ve algılanımlarını dışa vurabilme  yetisi, sanatın oluşumunda temel bir gerekliliktir.

Bir sanat yapıtının felsefi evresi, sanatçının düşünsel değerlerinin zenginliği ölçüsünde yapıtın değerine de yansıyarak oluşacak olan bu pozitif etkileşim, yapıtın bir “sanat yapıtı”, bir “değer” olmasına olanak sağlayacaktır.

Mahmut Özturan
İzmir, Ocak / 2002

 

Kaynakça:

1.      Felsefe Sözlüğü (O. Hançerlioğlu)
2.   Kant Estetiği (Taylan Altuğ)
3 .  Sanata felsefeyle bakmak (Ioanna Kuçuradi)
4 .   Felsefe Nedir? (G.Delueze-F.Guattari)