Back to Main Page Back to Main PageSon SayıÖnceki SayılarEditörlerİletişim

Editörden

Gezgin Fotoğrafçılar

Uzaklardan

Black&White in Colors

Belgesel ve Haber Fotoğrafı : Fark nerede? (Bölüm 1)

Foto-Muhabirliği ve Etik

Mühürlenmiş Zaman

Bir Fotoğrafın Öyküsü

Sanat ve Felsefe

Fotoğraf ve Mimari-2

Temel Tasarım : Doku

Kaktüs

Elmadağ Çocuk Tutukevi'nde Bir Deneyim

Cadı Kazanı

"Anadolu'ya Bir Göre Borçluyuz"

Okudunuz mu
Gördünüz mü?

"İmzalı Kitaplara Bir Mersiye"

Bülmeten

Ciddiyet

Yol Notları: Malta

Eğitim
- Temel Eğitim : Filtreler
- İleri Düzey: Çocuk Fotoğrafları

Haberler

İFOD

Sergi Salonu
- İsmail Hakkı Haykır
- Eren Özerdim

Bir Ülke Bir Fotoğrafçı

Suyunu Çıkaranlar

Fotoğraftan Al Haberi

Portfolyolar
- Gültekin Çizgen
- Sadık Demiröz
- Koray Olşen




 

 

Sayı 12

Elegidion Vulpinus



İnsan Doğası: (human nature) Çeşitli sosyologlar insan doğası kavramından farklı bağlamlarda söz ederler. Ama en sık görüleni, insan doğası teriminin, insanın eylemi ve bilincinin altında yattığı varsayılan öz ve onu gevşek bir biçimde belirleyen karakteristik özelliklerin tanınmasını içermesidir. Bu öğelerin tam bileşiminin nasıl olduğu tartışma konusudur. Bazı toplum ve siyaset kuramcıları –Thomas Hobbes, Charles Darwin (bkz. Darwincilik), Sigmund Freud ve genelde faydacılar gibi- insan doğasına, herhalde derindeki biyolojik zorunluluklardan yayılan bencilce ve egoistçe güdüler yüklemişlerdir. Jean Jacques Rousseau, Karl Marx ve Peter Kropotkin gibi başka yazarlar da, insan doğasını değişik derecelerdeki işbirliği ve diğerkamlık eğilimleriyle ilişkilendirmişlerdir. Sosyolojideki, tipik biçimde Max Weber’in çalışmalarının örneklediği en etkili perspektife göre, insan doğası, önceden belirlenmiş bir özü yansıtmaktan çok, insanın tarihinin ve deneyimlerinin sonucudur. Son zamanlardaki pek çok toplum kuramcısı (Michel Foucault, toplumsal kurmacılar ve genelde postmodernistler) ise insan doğası nosyonunu baştan aşağı reddetmiştir.[1]

Enformasyon: Konya-Afyon karayolunda denetim yapan jandarma, Çetin Özgür’ün kullandığı 42 Y 0470 plakalı otomobili dün sabah saatlerinde durdurdu. Özgür’ü aracından indiren jandarma ekiplerinin yaptıkları arama, tam bir katliamı ortaya çıkardı. Aramada, aracın bagaj ve arka koltuk bölümünde saklanmış toplam 67 adet tilki ele geçirildi. Zehirli yem (siyanür) kullanarak tilkileri avlayan Çetin Özgür, Nezgin Uçar ve Beşir Özgün gözaltına alındı. 20 milyar 100 milyon lira para cezası kesilen sanıklar, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.[2]

Tilki : (Esk. tük. tilkü'den) Etçil memeli hayvan. (İlmi adı Vulpes. Köpekgillerden. (Bk. Ansikl)...

Ansikl. Zool. Tilki güzel postlu bir hayvandır; özellikle kuyruğu bol tüylüdür...

-         Avc. Tilki avı. Tilki özellikle İngiltere’de ve Avrupa’nın bazı bölgelerinde kovalama yoluyla avlanır. Bazen, canlı yakalanan bir tilki aldatmaca olarak kovalayıcı köpeklerin önüne katılır. Hayvanın saldığı koku çok keskin olduğu için tilki avı öyle pek önemli derecede avcılık bilgisine ihtiyaç göstermez. Tilki, gürültücü köpeklerin yardımıyla tüfekle avlanabileceği gibi geçtiği yere veya inin ağzına yakın pusuya yatılarak da avlanır. İnin içine kavgacı köpekler salınarak tilki ininden çıkarılıp tutulabilir. Kloropikrin dumanıyle de delikten çıkmaya zorlanabilir veya içeride boğulabilir. Tilkileri yok etmek için tuzak da kullanılır; tuzağın en yaygın şekli kapan kurmaktır; kapana dokunan hayvan kapanın kıskaçlarına yakalanır. Tilkiler yemle de zehirlenebilir.[3]

Studium: ... Bu fotoğraflar hakkındaki duygularım ortalamadır, neredeyse belirli bir eğitimden kaynaklanır. Bu tür bir insan ilgisini anlatacak Fransızca bir sözcük bilmiyorum, ama sanıyorum böyle bir sözcük Latince’de var: studium[4]...

Punctum: ... sahneden yükselir, bir ok gibi dışarı fırlar, ve bana saplanır. Bu yarayı, bu diken batmasını, sivri uçlu bir aletle yapılan bu izi anlatan Latince bir sözcük var: bu sözcük benim durumuma daha da iyi uyuyor, çünkü hem bu sözcük delme kavramına gönderme yapıyor, hem de sözünü ettiğim fotoğraflar aslında delinmiş, hatta bu hassas uçlarla delik deşik olmuşlar; bu izler, bu yaralar, kesinlikle birer noktadır. O halde ... bu ... öğeye punctum demeliyim...[5]

Eleji: Mersiye tarzında şiir. Konusu, gönül hicranları, dünya hüzünleri olan lirik manzume.[6]

Simber Atay



[1] Gordon Marshall, Sosyoloji Sözlüğü, Çev. O. Akınhay, D. Kömürcü, Bilim ve Sanat Yay., Ankara 1999,

s. 341-342

[2] Fevzi Kızılkaya/DHA, 1 Şubat 2002 Posta Gazetesi, sayfa 11

[3] Meydan Larousse, Cilt 12, Meydan Yayınevi, İstanbul, 1973, s. 164

[4] Roland Barthes, Camera Lucida, Çev. Reha Akçakaya, Altıkırkbeş Yay., İstanbul, 1992, s. 34

[5] a.g.e. s. 35

[6] Ansiklopedik Edebiyat Sözlüğü, Seyit Kemal Karaalioğlu, İnkilap ve Aka, İstanbul, 1978, s. 205