Bu 'Şey' Bir 'Pipo' Sözcüğü
Olmasın!
Mustafa Kurt
|
“... ne gördüğümüzü söylememiz boşunadır;
çünkü
gördüğümüz söylediğimizin içine
hiçbir zaman yerleşmiş değildir.”
(M. Foucault)
|
Michel
Foucault (1926-1984), cinsellikten psikiyatriye, felsefeden kelime
arkeolojisine kadar geniş bir yelpazede eserler vermiş önemli
bir düşünür. René Magritte (1898-1967) ise, gerçeküstücülüğe uzun
süre bağlı kalmış ve Klee, Kandinski gibi, yeni birer devir açmış
isimlere yeni yorumlar getirecek kadar önemli bir ressam. Alanlarında
önemli bu iki insanı bir araya getiren şey ise, bir pipoyu model
alan tablo ve bu tablonun hemen altına iliştirilmiş olan "Bu
bir pipo değildir" cümlesi. İşte Foucault, söz konusu tablo
için küçük çaplı da olsa bir kitap yazmış.* Fakat küçük hacmine
rağmen kitap, içinde birçok önemli sorunu işlemekte; modern resimden,
dilbilime, görüntü ile gösterge arasındaki ilişkilere kadar pek
çok alana değmektedir.
Foucault'un
bu resme olan ilgisinin görsel değil, daha çok sözel bir sebebi
vardır. Çünkü Magritte, eğer yapmış olduğu pipo deseninin, altına
"Bu bir pipo değildir" cümlesini koymasaydı, Foucault
da bu konuyla ilgilenmeyecekti. Peki, basbayağı bir piponun resmi
olduğu hâlde tablodaki niçin bir pipo değildir? Bu sorunun cevabı
her ne kadar resmin içinden bir cevap bekliyor gibi görünüyorsa
da, temelde bir dil felsefesi sorunu vardır. Sözcükler, temsil
ettikleri şeye bir gönderimde bulunur mu? Başka bir deyişle, şey/nesne
ile onu işaret eden sözcük arasında herhangi bir görsel, işitsel
vb. bir ilişki var mıdır? Saussure'cü dilbilim anlayışı böyle
bir ilişkinin/gönderimin olmadığını ileri sürer. Foucault'nun
da Magritte'in tablosuna ilgisi tam da bu noktada başlar. Çünkü
o da "Kelimeler ve Şeyler"de aynı şeyi söylemekte ve
"gördüğümüz söylediğimizin içine hiçbir zaman yerleşmiş değildir."
demektedir.
Magritte'in
de ilk anda piponun deseni ile kendisi arasında bir uçurumun olduğunu
öne süren "Bu bir pipo değildir" önermesi, ancak piponun
bir hayalinden/tasarımından söz edebileceğimizi söyler Foucault'ya
göre. Bu tabloda bir tek hakikat vardır o da desendir, ama o desen
için asla "Bu bir pipodur" diyemeyiz. Foucault'ya göre,
Magritte'in tablosu çözülmüş bir kaligram (yani konusunu görüntüleyecek
şekilde düzenlenmiş şiir. Örneğin gemicileri anlatan bir şiirin,
dizelerinin bir gemi resmine benzemesi gibi.) özelliği gösterir.
Çünkü "kaligram hiçbir zaman aynı anda diyemez ve
canlandıramaz." Aslında bir metin gibi okuyabileceğimiz
bu tablo -ki Magritte de böyle olmasını isterdi- ne önüne model
aldığı pipoyu canlandırır, ne de o cümle oradaki şeyin bir pipo
olmadığını söyler. Her iki gösterge sistemi de göstermek istedikleri
şey olmadığına, onun özünü taşımadığına göre bu tablonun da, cümlenin
de bize "gördüğümüz" şeyleri söylemediği kesindir.
Foucault,
resim için iki kavram ortaya atar: Bunlardan birisi 'benzeyiş',
diğeri ise 'andırış'tır. Benzeyiş önüne model aldığı şeyi canlandırmak
ister. Yani önündeki şey olmak ister. Ancak andırışta ise resim
önündeki/modeli olmamak için direnir. İşte söz konusu tablonun
da olmak istediği budur. O, bir resim olarak özgür, hiçbir şeye
gönderim yapmayan, hiçbir şeye -modeline bile- benzemeyen bir
şey olmak için çırpınmaktadır.
"Bu
bir pipo değildir!" cümlesi, tablo için seyirciye (okuyucu
mu demeliydim) bir uyarı cümlesi değil, tablonun adıdır. Nasıl
olumlu anlamda tablonun altına "Buğday Tarlasında Kadınlar"
yazıyorsak, "Bir pipo" da yazabilirdik. Fakat Magritte'in
adlarla kurduğu karşıt ilişki biçimi burada bambaşka düşünsel
bir dünya oluşturmuştur. Yani, bu bir pipo değil, bu bir pipoyu
"andıran" resim dersek o zaman elbette "Bu bir
pipo değildir" önermesi doğrulanır. Burada bildiğimiz, daha
önceden hakkında bilgi sahibi olduğumuz bir nesne olduğu için
pipo sözcüğünü kullanıyoruz. Onu hiç tanımıyor olsaydık elbette
Magritte daha mutlu olacaktı. Çünkü o, ısrarla bir şeylere değil
de resmi kendine doğru çevirmemizi ister bizden. Ayrıca o, tablosunu
yalnızca bir görüntü olarak görmemizi istemezdi, çünkü Magritte
de görüntülerin değil, göstergelerin önemli olduğunu çok iyi biliyordu.
Resim
insanlığın ilk çağlarında bir yazma/anlatma biçimiydi. Belki figürlerden
harflere geçilirken ve geçildiği ilk dönemlerde harfler, sözcükler,
şeylerine/nesnelerine işaret ediyordu. Ancak bugün gelinen noktada
şeyin kendisini içine almadığı gibi, bazen şey'den de çok uzaklaşmış
olabiliyor. Hâl böyle olunca da çizgi'lerin gösterdiklerinin,
gösterildiğini sandığımız şey olduğundan bahsedemeyiz.
Elbette,
Magritte'in piposu, pipo değildir; yere düştüğünde kırılan lületaşı
değildir çünkü. Hem karşınızdaki şeyle tütün de içemezsiniz!
*
Michel Foucault, Bu Bir Pipo Değildir, Çev., Selahattin Hilav,
YKY, İst., 2001, 58 s.
|