SOLAN
RENKLER: SON KAĞNILAR
Tülin Dizdaroğlu
Çocukluğumda tatil günlerini iple çekerdim.Çünkü kış ayları dışında
çoğu cumartesi ya da pazarlarımızı annemin anneannesinin çifliğinde
geçirirdik. Sinop' a yarım saat kadar uzakta olmasına karşın bu
güzel yerde tam bir köy yaşamı sürerdi .Geceleri gazlambası ışığında
odanın duvarlarına vuran gölgeler küçüklüğüm ile ilgili ilk anılarımı
oluşturur. Harman zamanı dövene biner, harman yerinde saatlerce
döner dururduk. Bizleri, dövene ağırlık amacıyla bindirdiklerini
bilmez, bunu bir eğlence sanır, sevinirdik.
Tüm
komşu evlerde olduğu gibi annemin dayısının da iki iri öküztarafından
çekilen bir kağnısı vardı. Bazan bu kağnıya doluşur komşu köylere
düğüne giderdik. Yol boyunca çocuk bağrışmaları ve kağnı sesinden
oluşan bir koro bizlere eşlik ederdi. Hiç duymamış olanlara bu
müzikli inilti sesini anlatmak sanırım olanaksız. Özellikle sabah
erken saatlerde yada akşam geç vakitlerde daha iyi duyulan bu
ses beni halen etkilemektedir. Tekerlekler döndükçe iki ahşabın
birbirine sürtünmesi sonucu oluşan bu gıcırtılı sesin daha iyi
çıkması için özel sıvılar sürülür. Hatta bazı yörelerde kağnısı
iyi ötmeyenin horlandığı bile söylenir. Köyün yaşlıları ise daha
kağnı görülmeden uzaklardan gelen sesinden kimin kağnısı olduğunu
hemen söyleyiverirler.
Bazı yörelerde ''öküz arabası'' da denilen kağnının en önemli
özelliği iki öküz ( bazı yerlerde manda) tarafından çekilmesi
( at kağnıda asla kullanılmaz ) ve tamamen ahşaptan yapılmasıdır.
Mazının iki ucuna takılan tümü tahta olan bu tekerler çamur
tutmaması için genelde akağaçtan yapılıp, aşınmaması içinde etrafına
2 cm eninde demir çember geçirilir. Öküzler arasından geçen uzun
bir üçgen şeklindeki ''ok'' anayapıyı oluşturur. Bu okun ucuna
boyunduruk bindirilir. Uzun bir tahtadan oluşan boyunduruğun iki
tarafındaki deri kayıştan yapılmış ''zelve ''ler öküzlerin boynuna
bağlanır. Bazı yerlerde tekerleğin at arabası tekerine benzediği
yada tümünün demirden yapıldığı görülse de bunlar kağnının
orjinal tekeri değildir.
Ateşin keşfinden sonra insanlık tarihinin en önemli buluşlarından
biri olan tekerleğin Orta Asya'daki çoban halklar tarafından M.Ö.3000
lerde kullanılmaya başlandığı sanılmaktadır. Hayvanların evcilleştirilmesi
de ilk kez buralarda olmuş, bu iki olaya bağlı
olarak ilk hayvanlı arabalar yine bu topraklarda ortaya çıkmaya
başlamıştır. M.Ö.3000 -2500 yıllarına ait arkeolojik araştırmalarda
dört tekerli araba figürlerine raslanmaktadır. Kağnının ise ilk
kez Mısır'da kullanılıp oradan yayıldığı sanılmaktadır. Yüzyıllar
boyunca bir çift öküzün koşulduğu kağnı çilekeş Anadolu insanının
en büyük yardımcısı olmuş ve halende olmaktadır.
Bu güne kadar Karadeniz bölgesi ve Afyon civarlarında bulabildiğim
çalışır durumdaki kağnıları görüntüledim. Biraz geç kalmış olmakla
birlikte Doğu Anadolu, Orta Anadolu ,eğer kalmışsa Çanakkale civarındaki
kullanılır durumdaki kağnılarıda fotograflayıp bu çalışmalarımı
bir albümde toplamayı hedeflemekteyim.
Fotograflarımla sizlere bir tarih boyu Anadolu topraklarına damgasını
vuran vefakar ve artık yokolmaya başlayan kağnıların görüntülerini
ulaştırabilsem de ne yazıkki o büyülü sesini veremeyeceğim.....
TÜLİN DİZDAROĞLU Mayıs 2002
|