Back to Main Page

Back to Main PageSon SayıÖnceki SayılarEditörlerİletişim



Bir Soruya Sahip Olmak

Cumhuriyet Dönemi Fotografçılığımızın Gelişimi

Atatürk Dönemi Basın Fotoğrafçılığının Toplumdaki Yansımaları

Ahmet Elhan'ın Portreleri

Osmanlı İmparatorluğu'nda Fotoğraf

Yüzyirmiyedi Yillik Bir Kitap: Risale-i Fotoğrafya

Cumhuriyetin Kuruluşundan Günümüze Yıllara, Dönemlere Ayırarak Fotoğrafçılar, Fotoğraflar, Akımlar, Olaylar ve Gelişmeler


Türkiye 'de Fotoğraf Eğitiminin Dünü Bugünü

Fotoğrafımızda Nü ve Sosyal Baskı

Fotoğraf Derneklerimiz

Cumhuriyetin 75.yilinda Fotoğraf Sanatimiza Tarih Perspektifinden Bir Bakış

Fotoğraf Eğitimi

Deneysel Fotoğrafi

Cumhuriyet'ten Günümüze Fotoğrafi

Fotoğraf Sanatı ve Derneklerimiz



Sayı 2


Cumhuriyetin Kuruluşundan Günümüze Yıllara, Dönemlere Ayırarak Fotoğrafçılar, Fotoğraflar, Akımlar, Olaylar ve Gelişmeler

1930’lu yıllar evraklara vesikalık fotoğraf kullanımı zorunluluğu portre fotoğrafçılığının ortaya çıkması ve halkın fotoğrafla iç içe yaşadığı bir dönemdir. Aynı zamanda, toplum tarafından fotoğrafın, bir sanat dalı olarak benimsenmesidir. O yıllarda, halkın eğitim ve kültür düzeyini yükseltmeyi amaçlayan halkevlerinin amacı “ortak manevi değerlere bağlı kişilerden oluşan bir birlik haline gelmektir”. İşte bu amaç doğrultusnda fotoğraf kursları düzenleyerek, 1932’den itibaren fotoğraf sanatı için yeni bir temel oluşturulmuştur. Yine cumhuriyein ilanı ile başlayan ulusallaşma uğraşları, stüdyo fotoğrafçılığından bağımsız, gazete ve çeşitli yayınlarda kullanılacak daha çok belge nitelikli çalışan fotoğrafçıların ortaya çıkmasıdır. Örneğin; Burhan Felek, Esat Tengizman ve Muhterem Gökmen gibi.

1920’lerde Resne fotoğrafhanesinde fotoğrafa başlayan Şinasi Barutçu, 1932’de Almanya’daki öğrenimini tamamladıktan sonra yurda dönerek Gazi Terbiye Enstitüsü’ne yazı, grafik sanatlar ve fotoğraf öğretmeni olarak atandı. Aynı yıllarda açılan Halkevleri’nin fotoğraf çalışmalarını yönlendirirken, ilk fotoğraf dergisi olan “Foto”yu çıkarttı. Diğer taraftan ise pek çok fotoğraf derneğinin kuruculuğunu yaparken, 1958 yılında FIAP (Uluslararası Fotoğraf Sanatı Federasyonu) ile ilişki kuran yine Şinasi Barutçu’dur.

Şinasi Barutçu’nun özgeçmişine baktığımızda daha pek çok şey söyleyebiliriz. Bence Ankara’da yayınlanmış olan Mayıs 1961 tarihli “Son Çağ” adlı dergideki fotoğraf sanatı ile ilgili görüşleri ile, Şinasi Barutçu’yu daha iyi tanıyacağınız kanısındayım.


Şinasi Barutçu

“İnsanın gördüğünden fazla görmediğini ihtiva eden fotoğraflara sanat eseridir diyebiliriz. Bu görünmeyen kıymetler insanları birbirine yaklaştıran, sevinç ve kederlerini paylaştıran ve anlaşmalarına sebep olan fikir muhtevasıdır... Nasıl her resim sanaat eseri ve onu yapan sanatkar olmazsa, fotoğrafide de durum aynıdır… İster uzun süreden beri alıştığımız, an’anesi bulunan fotoğraf tarzı ve ister genç sanatkarların öncülük yapan yeni tecrübeleri olsun, bizi aynı yere götürüyorsa birbirinden farksızdır. Başka başka ifadelerle yaratılan sanat eserleridir. Teknik, hem sanat eserinin meydana gelmesinde mühim bir amildir ve hem de –onun esiri olduğu takdirde- eseri mahvedebilir… Bir eserin yaratılmış olmasından daha mühimi, onun başkalarını da eser yaratmaya sevkedecek kuvvet ve mahiyette olmasıdır.”

1930’lu yılların diğer bir ismi ise Selahattin Giz’dir. Selahattin Giz’in fotoğraflarından oluşan “Beyoğlu 1930” adlı albümünde İstanbul’un günlük yaşamından kesitler abartısız ve doğal olarak gözlemlenmektedir. Bu albümdeki fotoğraflar daha önceki fotoğrafları ile karşılaştırıldığında, Osmanlı dönemi fotoğraflarında görülen “Şark durgunluğunun” kalktığını görebiliyoruz.

1935 yılında İçel milletvekili olan Ferit Celal Güven ilk fotoğraf dergisi olan “Foto” dergisinde “Yurt güzelliğini bize çabuk öğretecek tek şey fotoğraftır” diyerek romantik dönemin, doğacı yaklaşımındaki estetik kuralları ve karakterlerin yansıtılması ile fotoğraftan beklentilerini de vurgulamıştır. Ayrıca bu dönemdeki fotoğraf ustalarının, kendi yeteneklerini, fotoğrafın sınırları içinde veya sınırları zorlayarak kabul ettirme gayretlerini gözlemliyoruz.

1940 yıllarında ise, siyasal hareketleri topluma yansıtan basın fotoğrafçılığının oluştuğı sırada belgesel fotoğrafçılık da kendini kanıtlamıştır. Bu dönemdeki basın fotoğrafçıları ise, Namık Görgüç, Cemal Göral, Faik Şenol, Hilmi Şahenk’dir. Bu isimlerin basın fotoğrafçılığı alanındaki etkinlikleri önemlidir. Yine bu dönemde daha çok bireysel olarak fotoğraf çalışmalarına değer verenler ise, Limasollu Naci, Baha Gelenbevi, İhsan Erkılıç, Sabit Karamani, Haluk Konyalı, Fikret Minisker, Cafer Türkmen’dir.

1940 yıllarının en önemli etkinlikleri arasında, Münif Fehim, Hüsnü Cantürk, Suat Ferik, İlhan Arakon, İhsan Erkılıç Eminönü Halkevi’nde açtıkları fotoğraf sergisiyle fotoğrafın da sergilenebileceğinin ilk örneğini oluşturdular. 1948 yılında ise yayın hayatına başlayan Hürriyet Gazetesi’nden Semiha Es bütün dünyayı dolaşarak foto röportajın ülkemizde ilk örneklerini vermiştir.

Bu yıllarda İstanbul’da Selahattin Giz, Faik Şenol, Faruk Ferik, Cemal Göral tarafından gazetelere hizmet vermek için Basın Foto Ajansı kuruldu. Bu ekip, bir otobüsün arka tarafını karanlık oda olarak kullanıp, Taksim’in bir köşesinde film gösterileri de yapıyorlardı.

1950’lerde ise sadece güzeli araştırma ve yansıtma ön plana alınarak fotoğraflar insan-doğa ve yalnız doğa olarak gözlemlenirdi. Aynı zamanda Anadolu’nun o zamana kadar fotoğrafa yansımamış güzellikleri, doğa görünümleri, tarihi binalar ve Anadolu insanımızı tüm yönleriyle yansıtma, bu dönemde yoğun biçimde ele alınmış ve değişik bakış açılarından görerek pozlandırılmıştır.

Bu dönemdeki fotoğrafçıların bu tür çalışmalarını, Atatürk’ün emriyle Anadolu’ya gönderilen ressamlardan etkilenmiş olmalarına bağlayabiliriz. Aynı zamanda Türkiye’de uzun yıllar yaşayan ve Avusturya kökenli bir fotoğrafçı olan Othmar Pfershy’nin de etkisi büyüktür.

Othmar Pfershy’nin genç Türkiye Cumhuriyeti’nin tanıtılması amacıyla hazırlanan ve baskısı Almanya’da yapılan “Fotoğraflarla Türkiye” albümündeki fotoğraflarının kusursuz olduğu gözlemlenmektedir. Ozan Sağdıç Yeni Fotoğraf Dergisi’nde Othmar için yazdığı yazısında onun fotoğraflarını bizlere çok iyi tanımlamaktadır. “Türkiye fotoğrafçıları denilebilirki, manzaraya bakmasını Othmar’dan öğrenmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında yeni Türkiye’nin propogandasını yapan, bütün yeni eserlerde imzası bulunan bu Avusturyalı fotoğrafçı, doğadan ya da kentlerden çektiği fotoğraflarda titiz bir çerçeveleme geleneğine bağlı olarak çalışmış, Türkiye’de manzara fotoğrafçılığına öncülük etmiştir.”

Ozan Sağdıç’ın o dönemdeki fotoğraflarına bakıldığında Othmar’dan etkilendiği de gözlemlenmektedir.

Vedat Nedim Tör de bir yazısında, Othmar için: “Fotoğrafçılık tekniğinde memleketimize sanat anlayışını, sanat görüşünü getiren ilk öncülerin başında gelir” demektedir.

Othmar, Atatürk’ün çok güzel anlarını yakalamıştır, hatta pek çok karesi pulların üzerinde kullanıldığı halde, mütevazılığını hiç bozmadan, “Atatürk’ün fotoğrafçısı ben değilim. Ethem Bey daha tanınmış fotoğrafçı idi” der.

1950’li yılların başında yayın hayatına başlayan Yeni İstanbul gazetesindeki kadro ise, Ara Güler, Zeki Bükey, Mehmet Biber, Limasollu Naci’dir. Yine bu dönemin bir başka dergisi önce Resimli Hayat sonra, Hayat Mecmuası olarak devam eden dergi, foto röportajın gerçek okulu olmuştur. Ara Güler, Ozan Sağdıç, Yıldız Moran, Semiha Es, İnal Tengizhan yayınlanan fotoğrafları ile bu döneme imzalarını atmışlardır.

1959 yıllarında ise ilk fotoğraf derneği olan -İFSAK- İhsan Erkılıç, Şinasi Barutçu ve diğer bir grup fotoğrafçı tarafından kurulmuştur.

Yine bu yıllarda portre fotoğrafçılığının duygu ve estetik değerler kazanması, Yaşar Atankazanır, Kemal Baysal ve Foto Süreyya’nın öncülüğü ile başlamıştır. Ancak portrenin katı stüdyo kurallarından kurtulup başka bir anlayış için fotoğraflanması 1960 sonlarına doğrudur.

Şöyle bir özetlediğimizde 1960 yılına kadar fotoğrafta belge ve estetik kaygılar ön planda olup, sanatsal kişilikten çok fazla söz edilemez. Gerekçesi ise, eğitim, altyapı ve dünyadaki gelişmelere kapalı kalma eksikliğidir.

1960’lı yıllarda ise ofset baskının güncel olması, fotoğrafçıların gördüklerini anında haber olarak topluma sunabilmeleri basın fotoğrafçılığını meslek olarak ortaya çıkardı.

Sanayinin dışa bağlı dengesiz büyümesi, kırsal kesimden kentlere göçün başladığını gösteren bu çelişki ve çarpıklığı, Ara Güler’in fotoğraflarında görmekteyiz.


Ersin Alok

Bu kuşağın diğer isimleri ise, Sabit Kalfagil, Hüsnü Gürsel, Ersin Alok, İbrahim Zaman, Ozan Sağdıç, Gültekin Çizgen, Teoman Madra, Mustafa Türkyılmaz, Şakir Eczacıbaşı, Sami Güner, Ahmet Esmer, Fikret Otyam, Taçay Erdemsel, Güler Ertan’dır. Bu isimler fotoğrafın değişik alanlarındaki çalışmaları ile fotoğrafın öncüleri arasına girmişlerdir.

Bu dönemde diğer bir gelişme ise, stüdyodaki portre çalışmalarının ikinci plana alınarak, insan figürleri doğal çevresi içinde değerlendirilmeye başlanmıştır. Bu dönemde fotoğrafa bakmayı, görmeyi ve hatta görünenin arkasındakini görmeyi de bilmek gerektiğinin farkına varıldı. Fotoğraf, deklanşöre basarken neyi göstermek istediğini bilmektir. Fotoğrafçı ise neyi, nerede, ne şekilde, bulacağını bilmesi gereken kişidir. Diğer bir deyişle, fotoğraf görmek, seçmek, yorumlamak ve aktarmaktır.


Sabit Kalfagil