Ara
Dönem ya da Sosyal Gerçekçi Dönem (1960-1980)
Sami
Güner
|
1960'lı
yıllardan itibaren belirgin bir ivme kazınmaya başlayan,
Türkiye'deki fotografi olgusurıa geçmeden önce, aynı
yıllarda çağdaş dünyada oluşum süreçlerini tamamlayan
plastik sanatlar ve fotografinin ne durumda olduğuna
bir göz atmak, durum değerlendirmesi açısından yararlı
olacaktır. Norman Malcolm'un "Ludwig Wittgensteirı Hakkında
Bir İnceleme" ( 1958) adlı kitabında yer verdiği: "Felsefe
alanırıda insan, bir kavrama belli bir açıdan bakmaya
zorlanrnış gibidir. |
Benim yaptığım şeyse, ona bakışımızda başka yollar öne sürrrıek,
hatta bunları keşfetmektir. Size daha önce düşlemediğiniz
olasılıkları sunuyorum... Böylece beynimizde duyduğunuz
sıkıntıdan kurtulacak; ifade biçimlerinin nasıl kullanıldığını
görmekte ve çeşitli kullanma tiplerini tanımlamakta serbest
olacaksınız..."Tanımlaması, 1960'larda Amerika ve İngiltere'de
aynı zamanda, ancak birbirinden bağımsız olarak ortaya çıkan;
gerek müzik ve gerekse de plastik sanatlarda uzun yıllar
etkisini hissettiren "Pop" hareketi ile ömrü kısa süren
ve genellikle optik görüntüleri malzeme olarak kullanan
"Op Art" (ya da Optik Art) hareketirıin başladığırıı vurguluyordu.
1960'lı
yıllardan itibaren, bir yandan Pop Art, Op Art gibi sanat
akımları plastik sanatları yeni bir boyuta taşırken; öte
yandan batı sanatında, geleneksel sanat anlayışına bağlı
olarak güzel ve anlamlı yapıtlar üretmeye dayalı anlayış
ile sanatı sorgulayan, geleneksele meydan okuyan anlayış
arasında kutuplaşmaların başladığına tanık olunmuştur. Ülkemiz
plastik sanatlarda
aynı dönemde benzer gelişmeler gösteren "evrensel eğilimli"
ve "ulusal ve yerel eğilimli" görüşlerin olması, son derece
ilginçtir.
Gelelim
fotografi alanındaki durum değerlendirmesine: Bulunuşundan
günümüze gerek teknolojik ve gerekse de kullanım alanlarının
yaygınlık kazanması yönünden, 1960'lı yıllar batı için bir
dönüm noktasıdır. Gutenberg dönemi sonrasında, kılişe tekniğinin
fotografide kullanılabilir bir duruma ulaşması ile birlikte;
o zaman,a kadar ressamların üstlendikleri görev fotografiye
geçmiş oluyordu. Birtakım fotografçılar, kişisel görüşlerini
haber ve olaylara yönelterek, zaman geçirmeden topluma sonulacak
olan fotografileri edinmeye başladılar. Fotografi, kitlelere,
bir desenin gerçekliğinden daha yakındı artık; ve böylece
basın fotografçılığı (Photo-Journalism) mesleği doğdu.6
23 Kasım 1936'da Henry Luce "Life" dergisinin ilk sayısını
ABD'de yayınlar; bunu 10 Ocak 193 7'de Lowires kardeşlerin
çıkardığı "Look" izler. Basının önderliğinde Kertesz, Brassai,
Bill Brand, Alvarez Bravo gibi ünlü isimler fotografi dünyasına
kazandırılır. 1947'de Robert Capa, Davit Seymour, Henri
Cartier-Bresson, George Rodger önderliğinde "Magnum" kurulur.
Daha sonraları Ernst Haas, Werner Bischof, Elliot Erwitt'in
de katılmasıyla, sosyal gerçeklik sınırları içinde sokağın,
insanın ünlüleri de tarihin derinliklerinde yerlerini alırlar.
1960'lı yıllar, basının kriz dönemine girdiği yıllardır.
Bu dönemde, televizyon, büyük bir tehdit oluşturur. "Look"
1971'de, "Life" ise bir yıl sonra yayınlarını durdururlar.
Aynı zaman boyutu içinde, sanat bağlamında fotografi varlığını
Pop Art, Op Art, Yeni Gerçekçilik (Neo-Realism) ve Kavramsal
Sanat içinde sürdürmektedir.
Çağdaş
dünyada fotografi, basın fotografçılığı alanı dışında, plastik
sanatların gelişim çizgisine paralel bir süreç izlerken;
ülkemizde 1955'lerden sonra yeni yeni gelişme gösteren "ofset"
tekniğinin basım hayatına getirdiği canlılık, basında fotografi
gereksinimini de ortaya çıkardı. 1 Mayıs 1963 yılında Hürriyet
Haber Ajansı kurulur ve başına Ahmet Uran Baran getirilir.
Böylece Türkiye'de, basında fotografinin önemi, çağının
da gereği olarak, çok etkin
bir rol oynamaya başladı. Bu rol, fotografinin yükselişinin
de başlangıcıdır. Fotografiye olan talebin artmasında, turizme
yapılan yatırımların; dolayısıyla turistik yayınların ortaya
çıkmasının da önemli katkısı olmuştur.
6.
Güler, Ara- Yeni Fotograf Dergisi, 1977, sayı 14, s. 10.
Ara Güler
|
Türkiye'de
ilk ve dönemlerine göre en etkili fotografi elçileri,
düne göre "Yeni Kuşak", bugüne göre "Orta Kuşak" ya
da ara dönemden çıkmıştır. Bu dönemin ilk bakışta öne
çıkan ismi, Ara Güler' dir. 1960'li yılların 70'li yılları
hazırladığı, sanayinin dışa bağımlı dengesiz büyümesiyle
tarımın gerilediği, dolayısıyla yoğun olarak kırsal
kesimden büyük kentlere göçün başladığı; bu kentlerde
işsizliğin had safhaya ulaştığı bu dönem, ülkemizde
toplumsal gerçeklerin üzerine gidildiği bir evreyi bütünler. |
1950
yılında Yeni İstarıbul Gazetisi'nde basın fotografçısı olarak
çalışmaya başlayan, bir süre "Magnum" üyesi olarak çalışan,
ancak 1961 yılında Ernst Haas'la birlikte ideolojik nedenlerle
ayrıları Ara Güler, göç olgusunun büyük kentte yarattığı
sosyal dramı lirik ve romantik bir dille aktarmayı başarmıştır.
1960'lı yıllardan itibaren büyük bir kaosun içine ' " enen
İstanbul kenti ve insanı (tıpkı şarkın gizem dolu atmosferini
fotograflamaya çıkarı Osmanlı dönemindeki yabancılar gibi),
belki de ilk kez Ara Güler tarafından ustaca fotograflanmıştır.
1960 kuşağının diğer isimleri arasında; önceleri tek çıkar
yolun modern fotografi olduğunu gören, ancak sonraları -
kendi tanımıyla - "doğrudan" ya da pür" fotografiye yönelen
Gültekin Çizgen'i, kırsal kesim insanını konu alan foto
röportajları ile Fikret Otyam'ı, ilk dönem çalışmalarınıda
betimlemeye dayalı, sonrasında teknik ve estetiğin birleştirildiği
doğa fotograflarıyla tanıdığımız Ersin Alok'u, Hüsnü Gürsel'i,
İbrahim Zaman'ı; fotografiyi tasarımcı bir dil çeşitliliği
içinde kullanan Teoman Madra'yı, kendisini basından tanıdığımız
Mustafa Türkyılmaz'ı, ilk dönemlerinde biçimci ve renkçi
tavrı ile tanıdığımız, sonraları izlenimci (impresyonist
ya da pictorealist) yaklaşımlarıyla Şakir Eczacıbaşı'nı,
Taçay Erdemsel'i, 1960 sonrası tâkvim ve turizm fotografçılığının
önde gelen ismi Sami Güner'i, foto-grafikleri ile tanıdığımız
Güler Ertan'ı anmadan geçemeyiz.
Gültekin
Çizgen
|
Güler
Ertan
|
1970'li
yıllara geçildiği dönemde, Şahin Kaygun'u görüyoruz. Şahin
Kaygun başlangıç döneminde, içinde bulunduğu zaman dilimine
göre gerçekçi, 1970'li yıllardaki foto-grafikleri ile soyutlayıcı
bir tavır ortaya koymuştur.
Çağdaş
dünya ile doğrudan ve daha geniş kapsamlı ilişkilerin, 1920'li
yıllarda izlenimci ve romantik, 1960'larda sosyal gerçekçi
Türk fotografçılarıyla başlamış olduğu dikkate alınırsa,
1970-84 yıllan arasındaki on yıllık dilimi, gelişmenin doğal
bir uzantısı gibi görmek gerekecektir. Ancak, sanayileşme
olgusunun ortaya çıkardığı sonuçlar sonrasında, kırsal kesimden
büyük yerleşim birimlerine başlayan göç dalgası, iletişim
sisteminin - özellikle görsele dayalı olanının - hızlı gelişim
göstermesi toplumsal ve kültürel yapıdaki köklü değişimleri
başlatmış; kökleri 1970'li yılların biraz daha öncesine
uzanan bir oluşumu da hızlandırmıştır. 1970'lerde Kavram
Sanatı'nı yaşayan batıya göre Türk fotografçılarının vazgeçemedikleri
tek konu, 60'li kuşak tarafından 70'li yıllara taşınan yerel
ve bölgesel eğilimli görüntülerdir.
Denebilinir
ki 1970-80 arası,bu eğilimde sayısal olarak en fazla üretimin
verildiği bir dönemdir. Türk fotografında örgütlenme çabaları
ve bu bağlamda örneklerin çoğalması, görüntü patlamasını
hazırlayan en önemli faktörlerden biridir. Bu dönemde, 1950
yılında TAFK (Türkiye Amatör Foto Kulübü), 1959 yılında
TAFK (Trabzon Amatör Foto Kulübü) başlangıçta "Erenköy Foto
Kulübü" olarak 1959'da kurulan İFSAK (İstanbul Fotograf
ve Sinema Amatörleri Kulübü)'nün ardından; 1977 yılında
AFSAD (Ankara Fotograf Sanatçıları Derneği), aynı yıl BASAF
(Balıkesir Sanat Fotografçılar Derneği), 1978 yılında FOTOS
(Fotograf Sanatçıları Derneği), 1979 yılında KASK (Kocaeli
Amatör Sanatçılar Derneği), ayni yıl AFAD (Adana Fotograf
Amatörleri Derneği) kuruldular. 1970-80'li yılları diğer
dönemlerden ayıran en önemli özellik, fotografinin bağımsız
bir meslek dalı olarak, basından sonra, reklam sektörüne
hizmet götüren tanıtım fotografçılığı içinde yerini almış
olmasıdır. Bu bağlamda FOTOS, ilk tanıtım fotografçılar
arasındaki dayanışmayı sağlamak amacıyla kurulmuştur.
1970-80
yıllan arasında örgütlenme çabalarına kazandırılan ivme,
"amatör" kavramının Türk fotografına yerleşmesini sağlamış,
bu bağlamda görüntü zenginliği artmış; ancak nitelik bakımından
duraklama dönemi yaşanmıtır. Bu dönemde birçok amatörün
başlangıçla bitiş arasındaki süreci oldukça kısa sürmüştür.
1960-80
arası kuşağının diğer isimleri arasında, 1970'li yıllardaki
etkinlikleriyle dikkat çeken İbrahim Demirel'i Şemsi Güner'i,
İsa Çelik'i, Sabit Kalfagil'i, örgütlenme çabalarında büyük
emeği geçen Mehmet Bayhan'ı, ülkemizde "mimari fotografi"
dendiğinde ilk akla gelen ismi Reha Günay'ı, bale fotograflarında
biçimci ve lirik yaklaşımıyla Hasan Kurbanoğlu'nu, doğa
ustası Nusret Nurdarı Eren'i, Sıtkı Fırat'ı, Ergun Çağatay'ı,
M. Erem Çalıkoğlu'nu, amatör heyecanlarını profesyonel yaşam
boyutunda bugün dahi sürdüren Gülnur Sözmen'i, 90'lı yıllarda
başlangıcından çok farklı bir çizgiye oturan Nazif Topçuoğlu'nu
sayabiliriz.
1950'li
yıllarını sonu ve 1960'lı yılların başında genel eğilimi
simgeleyen köy gerçeği, 1970'li yıllara kadar büyük
kent gerçeğine, 1970-80 yılları arasında ise kenar mahalle
gerçeğine dönüştü. Ulusal ve yerel eğilimin ağırlıklı
olarak gözlendiği 1960-80 yıllarını kapsayan sosyal
gerçekçi dönemin özelliklerini, genel anlamda 4 ayrı
başlıkta toplayabiliriz.7 |
Hasan
Kurbanoğlu
|
1
) Geleneksel ve bölgesel kültür kalıtlarından yararlanmak,
2) Ulusal geleneklere ve kültüre bağlı bir anlatım
dili kullanmak, 3 ) Evrensel teknik sorunları içeren,
fakat batı akımlarının dışında kalan çalışmalar üretmek,
4) Öznel sorunlara öncelik vermek.
7.
ERBİL, Devrim (Prof.) - 50 Yıllık Türk Resmi (1923-1973),
Akademi Mimarlık ve Sanat, sayı 8, s. 73
Dönemin
genel görünümünün yanında, kişisel ve atılımcı çabalara
dayalı çıkışlar yine bu dönemde belli bir kimlik ve geçmişin
önemli oranda katkısı bulunan birikimi, daha çok bireysel
düzeyde yeni bir dönemin eşiğine gelmiştir.
Ana Sayfa
|