Uzaklardan 
              Aylin Yilmazbayhan
   
              
                 
                   
                     
                      Self Portrait, 1907 
                   | 
                 
               
              Alfred Stieglitz’in en iyi denemelerinden biri olan “Sanatsal 
                Fotoğraf” ‘Scribner’s Magazine’ isimli dergide 1899 yılının Kasım 
                sayısında yayınlanmıştır. Aşağıda bir kısmının çevirisini bulacağınız 
                bu denemede fotoğrafçı, kendisinin fotoğraf felsefesini anlatmaktadır. 
                Hemen yazıya geçmeden önce sizlere Alfred Stieglitz hakkında biraz 
                bilgi vermek istiyorum. 
              1864-1946 yılları arasında yaşayan Amerikalı Alfred Stieglitz 
                fotoğraf sanatına belki de bu alanda çalışan diğer sanatçılardan 
                çok daha fazlasını vermiştir. Daha onbir yaşındayken fotoğrafa 
                ilgi duymaya başlayan sanatçı, bir sokak fotoğrafçısının, karanlık 
                oda çalışmalarını gözlemleyerek fotoğraf öğrenmeye başlamıştır. 
              Polytechnic of Berlin’de Makina Mühendisliği ve Fotoğraf 
                eğitimi alan Stieglitz, 1883 yılında bir dükkanın vitrininde bir 
                fotoğraf makinası görür ve onu satın alarak fotoğraf hayatı başlamış 
                olur.Yıllar sonra sanatçı bu olayı bir yazısında şöyle anlatmaktadır: 
                “Fotoğraf makinasını vitrinde gördüm ve hemen satın aldım. Eve 
                getirdikten sonra onunla oynamaya başladım. Beni büyülemişti, 
                önceleri benim için çok büyük heyecandı fakat daha sonra hayatımın 
                vazgeçilmez tutkusu oldu.” 1892 yılından sonra Stieglitz New York 
                ve Paris’in günlük yaşamını görüntülemeye başladı. 
              
                 
                   
                      
                      Winter on fifth avenue, Nev York,  
                      1893 
                   | 
                 
               
              1902 yılında Stieglitz, arkadaşları ile beraber Photo-Secesion 
                grubunu kurdu. 1905 yılında ise New York 5 inci caddede 291 numarada 
                ise aynı isimli bir galeri kurdu. Bu galeride sadece fotoğraf 
                değil Picasso, Rodin, Matisse ve Toulouse-Lautrec’in de eserleri 
                sergilendi. 
              1903 yılında sanatçı Camera Works isimli dergiyi çıkarmaya 
                başladı. Bu dergi dünyaca ünlendi ve 1917’ye kadar elli sayı yayımlandı. 
                 
              Stieglitz, neredeyse bütün hayatını fotoğrafın bir sanat 
                dalı olarak kabul edilmesi için çalışarak geçirdi. Önceleri temelini 
                izlenimci ressamlardan alan resimsel fotoğraflar (pictoriyalist) 
                yaparken daha sonraları Paul Strand’ın da fotoğraflarından etkilenerek 
                resimsel fotoğrafın tam zıddı gerçekçi fotoğraflar yapmaya başlamıştır. 
                Son dönem fotoğraflarında ise ‘eşdeğerler (equivalents)’ olarak 
                adlandırdığı bir dizi portre, manzara ve ‘ünlü’ bulut fotoğraflarını 
                üretmiştir.  
              
                 
                   
                     
                      Apples and Gable, Lake George 
                      1922  
                    
                   | 
                 
                 
                  
                     
                      Equivalent, 1930
                     
                   | 
                 
               
              Sanatsal 
                Fotoğraf
              Alfred 
                Stieglitz
              1899 
              Yaklaşık 
                10 yıl önce sanatsal fotoğraf, içinde doğduğu karışıklıktan sıyrılıp 
                kendini ispatladı ve fikirlerini kalem ve fırçanın dışındaki yollarla 
                anlatmak isteyen sanat aşıkları sayesinde bu son halini aldı. 
                Anlamı çok sonradan anlaşılan sanatsal fotoğraf, ilk önceleri 
                sanatla ilgisi olmadığı gerekçesiyle anlamsızca reddedildi. Bu 
                cümleden, o zamanlar ciddi anlamda sanatsal fotoğraf yapılmadığı 
                anlaşılmasın. O zamanlar elbette mükemmel içerikli fotoğraflar 
                vardı ama onları anlatacak planlı bir oluşum yoktu.  
              İzin 
                verirseniz, çok sıkça yapılan bir hataya dikkatinizi çekmek istiyorum. 
                Her zaman iyi çalışmaları profesyonel, olgunlaşmamış fikirlerin 
                ürünlerini ise amatör olarak sınıflandırıyoruz. Aslında neredeyse 
                bu zamana kadar yapılmış ve yapılacak olan bütün çalışmalar, içinde 
                fotoğraf aşkını taşıyanlar tarafından yapılmıştır, ekonomik sebeplerle 
                değil. Bu yazıda “amatör” kelimesi “içindeki fotoğraf aşkı ile 
                çalışan” anlamında kullanılacaktır. 
              İçerik 
                açısından zayıf fotoğrafların bile bir çekiciliği vardır. Modern 
                fotoğrafçılar, çabuk fotoğraf üretebildikleri için bu tarz fotoğraflar 
                yapmayı tercih ederler fakat klasik fotoğrafçılar bundan başka 
                bir yol bilmezler. Evrensel olarak 
                fotoğraf ve fotoğraf çekmeye gösterilen ilgi sayesinde ve az bir 
                çaba ve bilgi ile fotoğraf yapma işinin halkın eline bırakılmasıyla 
                milyonlarca fotoğraf üretildi. Fotoğrafa olan ilginin artmasının 
                güzelliğinin yanı sıra, bu işin halkın eline bırakılması büyük 
                bir talihsizliktir. Bu talihsiz hata yüzünden fotoğraf sanatı 
                pek çok kez ağır eleştiriler aldı ve neredeyse bu yüzden popülerliğini 
                kaybediyordu. Fotoğrafçıları objektif olarak değerlendiren sadece 
                birkaç kişi vardır. Bunların dışındaki herkes bütün fotoğrafçıları 
                ya profesyonel bulur ya da “şeytan”. 
              Günümüz 
                fotoğraf dünyasında kabul görmüş üç sınıf vardır: sadece 
                fotoğraf çekmiş olmak için fotoğraf çekenler, tamamen teknik 
                çalışanlar ve sanatsal fotoğraf çalışanlar. İlk grup, istenmeyenin 
                dışında hiçbir şey getirmez. İkinci grup, yıllarca çalışmanın 
                sonucunda iyi bir teknik eğitim edinmiş olur. Son grup ise, yıllarca 
                biriktirilen teknik bilgiden sonra sanatçının duygu ve düşüncelerini 
                ortaya çıkarır. Bu son sınıftaki fotoğrafçılar, hayatlarının en 
                iyi yıllarını çalışmaya adarlar ve genel bir izleyici, onların 
                çalışmalarına baktığında sanatsal fotoğraf yapmanın çok kolay 
                birşey olmadığını, yıllar boyunca verilmiş bir emek ve içgüdü 
                sonucu olduğunu anlar. Doktor P. H. Emerson, “Naturalistic Photography” 
                isimli çalışmasında: “Fotoğraf, insanların fikirlerini anlatabileceği 
                bir sanat dalı olarak adlandırılmaktadır. Bu aynen onun mekanik 
                bir işlem olarak adlandırılması gibidir. Buradaki asıl paradoks 
                ise halkın dediği gibi fotoğrafın bir el ürünü olmadığıdır. Aslında 
                bize göre fotoğraf , oldukça fazla el ve beyin gücü gerektir. 
                Belki de bu yüzden o klasik anlamda bir sanat değildir. Ressamlar, 
                konuşmak için teknik öğrenirler, ve resim yaparken de fikir ürettiklerini 
                sanırlar. Fotoğrafta ise sanatkonuşmak oldukça ciddi bir “fikir 
                üretme” aşamasıdır. Teknik açıdan sanatçı yeterli olduğu halde, 
                enerjisinin çoğunu “fikir üretme”ye ayırır. Buradaki asıl nokta 
                “senin ne söylemen gerektiği ve bunu nasıl söylediğindir”. Sanat 
                çalışmasının özgünlüğü ister şiirde, ister fotoğrafta, ister resimde 
                olsun, istenenin özgünlüğüne ve onun nasıl anlatıldığına işaret 
                eder. Tek bir teknik diğerlerine göre daha zordur, bunu kimse 
                inkar edemez. Fakat, en mükemmel düşünceler de, bu en basit gibi 
                görünen “yazı” tekniği ile ifade edilmiştir.” 
              Genellikle 
                fotoğrafın konusunun seçiminden sonra, pozlanması, ışık ayarı, 
                çekilmesi ve geliştirilmesi gibi aşamalarının tamamen teknik, 
                herhangi bir beyin gücü gerektirmediği düşünülür. Bunun sonucunda 
                da her fotoğrafa sanatsal bir içerik taşımadığı gerekçesiyle bir 
                damga vurulması kaçınılmazdır. 
              Birkaç 
                yıl içinde veya ciddi fotoğrafçıların, çalıştıkları ortamın mükemmel 
                olanaklarının farkına varmalarından ve sanat bilgilerini emekleriyle 
                yoğurup birşeyler ortaya koymaya başladıklarından beri, fotoğraf 
                alanında büyük değişiklikler olmaktadır. Objektif, fotoğraf makinası, 
                geliştirme banyosu, baskı teknikleri ve diğerleri onlar tarafından 
                fikirlerini ifade etmede kullanılmaktadır. 
              Objektif, 
                fotoğraf makinası vs.’nin fotoğraf yapmakta birer araç olduğu 
                fikri aksi düşüncedeki pek çok insanı şaşkına çevirecektir. Kabul 
                edilmelidir ki fotoğrafın bir sanat dalı olmadığına dair verilen 
                bukarar, onun tamamen bir mekanik işlemden ibaret olduğu düşüncesine 
                dayanmaktadır.Fakat, bu güçlü kararı destekleyen en iyi kanıt da 
                bu değildir. Malesef fotoğraf çalışmalarının onda dokuzu, tamamen 
                teknik içgüdülerle yapılmıştır. Fakat buna dayanarak, “bütün fotoğraf 
                çalışmaları tamamen mekanik bir işlemden ibarettir” demek ise 
                çok yanlış olur. Örneğin, bir fotoğrafın geliştirilmesi işlemini 
                sorgulayalım. Kabul edilen görüş, filmin basitçe bir geliştiriciye 
                daldırılması, belirli bir süre geliştirildikten sonra, bir süre 
                filmin durdurucuda bekletilmesinden ibarettir. Fakat bu düşünce 
                tamamen yanlıştır. Fotoğrafçının elindeki filmde en mükemmel tonları 
                yakalamak için kendi geliştirme banyosu, kendi kimyasalları, kendi 
                zorlama banyosu vs. vardır. Bu da ayrıca geniş bir bilgi birikimi 
                ve doğanın bütün tonlarının sindirilmesini gerektirir. Yoğun ışık 
                ve derin gölgelerin tonları bilimsel olarak bir ölçü ile ifade 
                edilmedikçe, fotoğrafçı tıpkı ressamlar gibi, fotoğraf üretirken 
                gözlemlerine ve duygularına bağlıdır. Dolayısı ile negatifin bir 
                kısmını geliştirir, diğerini kontrol eder, bir diğerini zorlar 
                vs. Farklı parçalar arasındaki uygun ilişkiyi kurar ve tonlar 
                arasında bir harmoni yakalar. Bu da fotoğrafçının sadece pozitif 
                değil, aynı zamanda tonların negatif değerlerine de aşina olmasını 
                gerektir. Ortaya çıkan baskı mekanik değil plastik bir işlemdir. 
                Bir zanaatkarın yaptığına mekanik denilebileceği doğrudur. Tıpkı 
                bir röprodüksiyoncunun elindeki fırçanın mekanik bir alet olduğu 
                gibi. 
              Kaynak: “Photography 
                : Essays & Images”, Beaumont Newhall, Modern Sanat Müzesi, 
                NewYork  
                
                 
               
               
               
                 
                 
               
               
               |