TARİH,
ZAMAN ve ZEMİN *
Her insan bir bellek taşır; yaşadığı toprak, coğrafya,
iklim, zaman, yakınları, işi, heyecanları, duyguları, düşünceleri,
yapıtları bir şeylerin üstüne yazılarak kara kutuya konur. Ölümden
sonra kara kutusu ya bulunarak değerlendirilir ya da sonsuza değin
yok olur. “Zaman seline göğüs gerenler, kuşaktan kuşağa yaşayıp
dururlar. Ölenlerin mezarları bile yoktur.” Sözü buradan gelir.
Bence
zaman, nerede başladığı ve biteceği belirsiz bir izlektir. Bilinç
akışı çizgisinde zamanın göstergesi tarihtir. İnsanın bir zaman
merdiveni vardır. Her adımda bir basamak öncesiyle sonrası arasındaki
süreci belirleyen zamandır. Zaman içindeki yerimizi “Tarih” atarak
belirleriz.Gerçeklik bilgisiyle işleyen “Tarih” yaşamı okumanın,
kavramanın en etkin yöntemidir.
Bir
insanı cisimlendirme ayrıntıların algılanmasına, “Farkındalık”
boyutunun derinliğine ve genişliğine, yapıp etmeler harmanın kendi
öz suyumuzla doğru ve güzel karılmasına bağlıdır.
Zamanı
“Kültürel olgu” olarak kabul edenler geçiciliğine inanmaz, yaşamı
yeniden kurma süreci olduğunu bilirler. Alman filozofu Hegel’e
göre, varlık yokluğun hem karşıtı hem de koşuludur. Varlığı yaşam,
yokluğu belirsizliği ve göreceliği nedeniyle zaman olarak alırsak
zaman/kültür ilişkisinin gerçekliği olanca esnekliğiyle vurgulanmış
olur kanısındayım.
Zamanı
ölüm düşüncesinden soyutlayamayız. Doğumla ölüm arasında kurulan
anı köprüsü yok olma kaygısına karşı gösterilen bir tepkidir.
Bu tepkiyi tarih bilinciyle belleklere perçinleriz. Olayları birbiriyle
zamanı kullanarak ilintiler, geleceği biçimlendirilmiş düşsel
bir zaman dilimi olarak kurmaya çalışırız. Tarih, insanın geçmişten
geleceğe uzanan kalıcı anlam arayışıdır.
Bir
insanın yaşamını yazma, kara kutunun içindekileri çözme ve yeniden
yaratma çabasıdır. Tarih geçmişle gelecek üstüne sözleşmedir.
Yapısında nerede yanlış, nerede doğru ve güzel yaptığımızın yanıtını
buluruz.
Onda
gövdeli, soluk alan, yorum çeşitliliğinin serinliğinde yaşlanmaya
yazgılı, gün batımı renginde şarabın özgürlüğe tutkun kışkırtıcılığı
vardır.
Seyit
Ali Ak
* Yayımlanmamış
"Bahaettin Rahmi Bediz Monografisi" giriş yazısı
|